X

“Bütün” olmaya zihinsel olarak hazır mıyız?

Demokrasi dediğimiz şey her cenahtan kişinin kendini temsilcileri ile sözünün duyulur olması ile halkın kendi kendini yönetmesi şeklidir. 

Fakat gözlemlediğimiz demokrasi anlayışı, görünür olmayanların ve/veya görmek istemediğimiz gerçek topluluklarında bizim yönetimimizde söz sahibi olması durumunda her birimizin içindeki hiyerarşik yapının tetikleniyor olması. 

Hepimiz neredeyse istisnasız bir monarşik düzen taraftarıyız. 
Kendi isteğimiz doğrultusunda bir seçim sonucu olmadığında, kendi geçici kralımız  yönetimde olmadığında diğer krallara ve onun tebasına saldırıyoruz. 
Meclise giren, “geri kafalı” “bu yüzyıla uymayan” “çocuk tacizcileri” diye adlandırdıklarımız da bizim ülkemizde yaşayan varlığı azımsanmayacak bir topluluk. 
İşin ilginç tarafı onlar, sayılarının azlığına bakmaksızın verdikleri yaralar bakımından çoğunluk etkisindeler. 
“Onlar mecliste olmasın!”
Ama onlar ülkemiz topraklarında yaşayan insanlar. 

Birliği savunurken, birlikten bahsederken “birlik aynı zamanda hazır olmayan toplumlarda ve bireylerde başta kaosa neden olur” diyorum. 
Her parçasını özümseyip kabul etmemiş bir birey veya toplum, birlik olamaz. 
Birlik her parçanın bir aradaki harmonisi ile mümkündür. 
Arasından seçip çıkaracağımız parçalar, bizi eksik bırakır. Bütünümüz özellikle dünyanın diğer ülkelerinden çok farklı iken. 
Övündüğümüz şey, hediyemiz olan aynı zamanda lanetimizdir de…
Bizler çoğul kültürlü olmayı zenginliğimiz olarak ifade ederken, aynı sebepten bunun zorluklarını da yaşıyor ve buralardan sınanıyoruz. 
Kendi içsel birliğimizde de, “karanlık” taraflarımızı örtmeye çalıştığımızda, güdüsel olarak bir şekilde ortaya çıkan hallerimizle kabul etmediğimiz ve ona şefkatle bakmadığımız sürece savaşıyoruz. 
Bazı hallerimizi nasıl sevmeye sebep bulamıyorsak, kabul edemiyorsak toplum içindeki bazı inanışlara da aynı şekilde şefkat ile bakmaya sebep bulamıyoruz. 

Ancak bu reddediş, olanı yok etmiyor. 
Olan mutlaka ortaya çıkıyor. 
Bu yüzden ilk aşama “varlığını kabul” etmek. 
Kendi karanlığımızın ve/veya kültürel karanlığımızın.
Kabul etmediğimiz hiç bir parçamıza hakim olmaz ve dönüştüremeyiz.

Her şeyi bir anda çözmek ve süreci görmezden gelmek ile ilgili paternimiz de devreye giriyor burada. Küskünlüğümüz, “hapçılığımızdan” olabilir mi?

Aslanlar gibi, tek atımlık kurşunumuz var. Ateşimizi harlayıp sonuna kadar kullanıp bitiriyoruz. Oysa sürdürebilmek için, enerjimizi doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. Yani, amaçlarımız için bireysel veya toplumsal, sabırla sistemli bir şekilde işlemeye devam etmeli bu sürede genişlemeliyiz. 

Bir ülkenin televizyon kanallarındaki reklamları izleyerek toplumun zihinsel kültürünü anlayabiliriz. 
“Bilmem ne kremi/ilacı sorunlarınıza “anında” çözüm olur.”
Hayatta anında olan tek şey, ölümdür. 
O da dışarıdan bakana…

Hiçbir şey “zaman illüzyonu” olan bir sistem içinde anında olmaz. 
Çünkü bizler zamanı, süreci deneyimlemek için mümkün kıldık. 
Gözlemlememiz böylece mümkün.. 
Yargılarımızı ve isteklerimizi iyi değerlendirmekte fayda var. 
Birlik isterken ne diyoruz aslında?
Yargılayıp küçümserken kimi/ neyi yargılıyoruz aslında?
Adım adım hem açılan, hem toparlanan, hem değişen hem de yenileri eklenen bir sistem içindeyiz. Minicik değişiklikler bile bir ilerlemedir. Evrim bizler için yavaş ilerleyen bir sistem. 
Bir şeyleri hiçbir tarafa ait olmadan izleme becerisine sahip olduğumuzda, kendimiz ve diğerleri için adil bir duyguda olabiliriz. 
Böylelikle aslında olanları kişisel algılamayı bırakır, daha kapsayıcı bir taraftan görebiliriz. 
Demokrasi çoğunluktan bahsetse de, varlık bilinci her varlığınkinden bahseder. 
Her varlığın hali, bir diğeri kadar önemlidir. Bunların görünür olması, en küçük cenahın gün yüzünde olması aslında bir çöküş değil bir başlangıç, bütüne doğru atılmış bir adım olabilir.

Belki burada “bütün” olmaya zihinsel olarak hazır olup olmadığımızı sorgulamamız gerekir. 
Günün sonunda her parçamızdan öğreneceğimiz çok şey var. Oraya bakıp kendimizde açacağımız çok kapı var. O kapılardan biri “nefret” değil. 
Kabul etmek, onaylamak demek değil. Varlığını biliyor olmak demek. Varlığını bildik diye kızamayız. Var diye kızamayız. Göz önünde tutarız, o kadar. Hakim oluruz, hakim olma yetimizi varlığını kabul ettiğimizde geliştiririz. 
Hastalıklarımızda bile böyledir. Varlığını kabul etmediğimiz hiçbir hastalığımızı iyileştiremeyiz. Tespit olmadan şifa olmaz. 
Bazı şeyleri negatifte görsek bile bir fırsat olarak almak kapsayıcılığımızı genişletir. En kötü olanda bile öğrenilecek çok ders vardır. 
Yahudilerin gördükleri zulümler onlara bir ülke kurdurdu. Hem de hep istedikleri, yola çıktıkları bir dileği gerçek kıldı. 
Ne olursa olsun, iyi olan için adım atmaya devam etmek, bıkmadan usanmadan hakkaniyetli olan için orada olmak herkesin kendi bütünlüğü için, bükülmez niyeti için gerekli olan iradedir. 
Nasıl bir insan olmak istiyorsan o olmaya çaba göstermek, her durumda, her zamanda…

İlginizi çekebilir: Dualite dünyasından çıkış: Deneyimi tamamlamak için her şeyi zıddı ile deneyimleriz

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale