“Anı yaşamak” son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de çevremden çok sık duyduğum bir kavram oldu; fakat oldukça yanlış bir anlamda kullanılıyor. Bunlardan en sık duyduğum; “Aman! boş verdim, anı yaşayacağım”. Anı yaşamak kesinlikle; boş vermek, umursamamak, duygularını görmezden gelmek veya bugünün işini yarına bırakmak değildir. Eğer bu şekilde kullanıyorsanız bilin ki anı yaşamıyorsunuz, sadece savunma mekanizmalarınız devreye giriyor.
İlgili yazı: Anı yaşamak: Geçmişteki hatalardan ve gelecek kurgularından kurtularak anda yaşayabilmenin önemi
Anı yaşamak, o anı fark etmek demektir.
Araştırmalar, zihnimizden bir saat içinde yaklaşık 2100-3300 farklı düşüncenin geçebileceğini gösteriyor. Bu düşüncelerin azımsanmayacak bir miktarı ise ya gelecek ya geçmiş ile ilgili oluyor. Korku, endişe gibi birçok duygu da zihnimize eşlik ediyor. Akabinde bedenimiz de zihnimizden geçenlere uyum sağlıyor. Böylece stres dediğimiz şey ortaya çıkıyor.
Şunu söylemeliyim ki, anı yaşamak oldukça zor ve şaşırtacak kadar çaba gerektiren bir şey.
En yakın zamanda denemeniz için bir egzersiz:
Yürürken veya bir yere gittiğinizde orada sadece bir ziyaretçi olduğunuzu düşünün. Belki başka bir ülkeden turist olarak geldiniz ve etrafınızı iyice keşfetmeye çalışıyorsunuz. Hatta belki başka bir gezegenden geldiğiniz ve her şeyi yeni fark ediyorsunuz.
Çevreyi fark edin
Havayı, etraftaki sesleri, kokuyu fark etmeye çalışın. Neler var etrafınızda? Baktıklarınızı gerçekten görsün gözleriniz. Hangi renkleri, şekilleri fark ediyorsunuz? Hangi sesleri duyuyorsunuz? Daha iyi duyabilmek için isterseniz gözlerinizi kapatabilirsiniz.
Bedeninizi fark edin
Peki ya bedeniniz nasıl? Elleriniz nerede duruyor? Nereye değiyor? Ayak tabanlarınızda nereyi hissediyorsunuz? Eğer ki oturuyorsanız, oturduğunuz yerin bedeninizi nasıl kavradığını fark edin. Bedeninizde gergin bir yer var mı? Eğer gergin bir yer hissediyorsanız orayı gevşetmek için esnetebilirsiniz.
Nefesinizi fark edin
Nefesinizi de fark edin. Burnunuzdan geçişini, ciğerlerinize dolmasını fark edin. Karnınız ne kadar şişiyor? Ciğerleriniz ne kadar yükseliyor? Daha sonra içinizdeki havanın dışarıya yolculuğunu, her şeyi fark edin. Eğer hızlı nefes alıp verdiğinizi fark ediyorsanız yavaşlamasına fırsat verin.
Duygularınızı fark edin
Bu farkındalığa hangi duygularınız eşlik ediyor? Her duyguyu kabul edin.
Unutmayın ki, ilk denemede yapamadığınıza dair düşünceler ve buna eşlik eden kaygı veya beklenmedik başka düşünceler çıkabilir. Buna da izin verin. Pes etmemeniz gereken an tam da bu an: Eğer yapamadığınıza dair sinirlenirseniz veya moraliniz bozulursa, ne yaşadığınızı fark etmek ve bunu sadece bir değişim olarak ele almak. Sadece farkındalık akışına bırakın kendinizi.
Şimdi ve burada olun
Her nerede, ne yapıyorsanız, ne hissediyorsanız onu yaşayın. Verdiğim egzersiz öğrenmek için yapılan bir egzersiz olduğu için mutlu bir anı ele alıyor; ama “anda kalmak” illa doğa, huzur, deniz ve mutluluk içermeyebilir. Hatta evinizin salonunda, bulaşık yıkarken veya kahvenizi yudumlarken de deneyebilirsiniz. Suyun sesini, köpüğün elinizdeki hissini, kahvenin dilinizde bıraktığı tadı fark ederek yapabilirsiniz. Deniz kenarına gitmeyi beklemeyin.
Kabul edin
Bazen mutsuz, endişeli veya öfkeli olduğumuzda etrafımızdakiler bizim dikkatimizi dağıtıp, başka şeylere yönlendirmeye çalışabilirler. Fakat bu duyguların da yaşanması, fark edilmesi gerekir; yoksa içimizde bir yerlerde çözülmemiş bir mesele olarak yerleşirler. Bütün duygularınızı kabul edin. Sizin için daha kolay anları yaşamaya başladığınızda, zor anları daha iyi kabul edebildiğinizi fark edeceksiniz.
Dakikalarca yapmaya çalışıp pes eden birçok kişi gördüm. Hiç gerek yok. Sadece 1 dakika hatta 30 saniye bu aktiviteyi denemekle başlayıp daha sonra ritminize göre süreyi arttırın. Denedikçe daha iyi “an”da kalabildiğinizi göreceksiniz.