X

Bunun için geldik: Asla pes etmeden iyilik yapmaya devam etmek

Birçok yazımda kendim için de oldukça zorlu olsa da yine de hepimizin kendi kendimize çoğu zaman sormaktan çekindiğimiz soruları ısrarla sormaya devam ediyorum… Bu yazımda da işte bunu soracağım yeniden ve yeniden: Neden buradayız?

Neden bir adam bir kadın olarak bu dünyaya geldik? Eğer hayatımızın anlamı varsa, bir yolu varsa, bir yönü varsa ve en önemlisi bir sebebi varsa bu nedir? Sadece para kazanmak mı? Sadece iyi bir kariyer yapmak mı? Her şeye sahip olmak mı? Sadece mal varlığımızla övünmek mi? Burada olmamızın amacı sadece yaz tatillerinde güzel kumsallarda güneşlenmek mi? Dünyada ne olup bittiğine gözlerimizi kapayıp sadece o muhteşem fanusumuzun içinde yaşamaya devam etmek mi? Kendimizden başkasına “küçük” de olsa bir faydamızın dokunmadığı bir hayat yaşamak mı? Günlerimizi geçirmemizin aldığımız nefesin gerçek anlamı bu mu?

Bunlara cevap bulmaya çalışmadan önce sevgili Mark Nepo’nun güzel eseri Uyanış’tan bir bölüm paylaşmak istiyorum:

“…Hindistan’da her gün Ganj Nehri’nde dua eden iyiliksever ve kendi halinde bir adamla ilgili anlatılan bir hikaye vardır. Bu adam bir gün dua etmeyi bitirdikten sonra suda çırpınan zehirli bir örümcek görür ve hayvanı avucunun içine alıp kıyıya götürür; tam yere bırakırken, örümcek adamı sokar. Ama adamın daha iyi bir dünya için ettiği dualar, zehrin etkisini azaltmış ve adama bir şey olmamıştır.

Ertesi gün aynı şey tekrarlanır. Üçüncü gün, iyiliksever adam dizlerine kadar nehre girdiğinde örümcek yine oradadır ve suda çırpınmaktadır. Adam hayvanı yine sudan çıkarmak üzere hareketlenince örümcek, “Neden beni sudan çıkarıp duruyorsun? Her defasında seni soktuğumun farkında değil misin? Ben bunun için yaratılmışım” der. İyiliksever adam hayvanı avucunun içine alıp sudan çıkarırken, “Ben de bunun için yaratılmışım” diye karşılık verir.

İyiliksever olmak için birçok neden vardır, ama içlerinden hiçbirisi, iyilik yapmak için yaratıldığımız ruhani gerçek kadar ilgi uyandırıcı değildir. İç organlarımız çalışmaya bu sayede devam etmektedir. Örümcekler sokar, kurtlar ulur, karıncalar kimselerin görmediği küçük tepeler inşa eder ve insanoğlu sonucu ne olursa olsun, birbirine yardım eder. Diğer canlılar tarafından ısırılsa bile.

Bu hikaye bize birçok derin dersler sunar, çünkü evet iyilik yapmak, paylaşmak ve vermek, karşılık beklemeden sadece iyi olmasını umarak vermek, yaradılışımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Çoğu zaman yazılarımı yazarken oldukça yorgun olabiliyorum, aklımda bir sürü konu olabiliyor ve tabii bazen hiçbir şey yazabilecek gücü bulamadığım da oluyor.

İyilik yapmak hayatımızın özüne anlam katmaktır.

Beni ayakta tutan ve yine de her ne olursa olsun vazgeçmememi sağlayan tek neden ise evet dışarıda belki “bir kişinin” bu kelimeleri okumaya olan ihtiyacı… Bugün bu cümleleri okuduğunda hayatında belki çok önemli bir karar alacak olması, belki hayatında çok önemli bir şeyi değiştirecek olması… Belki küsüp kaçmaktan ve arkasını dönüp gitmekten vazgeçecek olması. Kalıp savaşmaya yüzleşmeye affetmeye sevmeye veya sadece konuşmaya karar verecek olması… Belki uzun zamandır bırakamadığı, değiştiremediği, kendi kendini hasta ettiği bir ilişkiden, bir işten, bir bağımlılıktan kurtulacak kadar “cesaret” gösterebilecek olması… Ama işte sadece “bir kişinin” hayatında bir noktanın bu kelimeler ile değişebilecek olması…

Hayatımızı anlamlı kılan, yaradılışımızın içine gömülü olan paylaşmak ve “iyi” olmak, iyilik yapmak, iyilik ile vermek, iyilik ile bakmak kavramıdır. Bizler günlük hayatımızın koşuşturmasında bu küçücük ayrıntıyı unutuyoruz…

İyilik yapmak, iyi bakmak, bir kişiye iyi olmak veya sadece “iyilik” vermek kocaman çabalar gerektirmez… Yeşil çimlere atılmış bir pet şişeyi çöpe atabiliriz, bir ağacın gövdesine dokunup ona çok güzel olduğunu fısıldayabiliriz, bir arkadaşımızın derdine ortak olabiliriz, sevdiğimiz bir kişiye bir beyaz gül alabiliriz… Onun gülümsemesi için hoşuna gidebilecek birkaç söz söyleyebiliriz, çok sevdiğimiz eşimizi mutlu uyandırmak için sadece bir bardak taze sıkılmış portakal suyu hazırlayabiliriz. Küçük bir çocuğa vermek üzere bir gofret alabiliriz, okuduğumuz bir kitabı bir kafede bir sonraki güzel gözlere notu ile bırakabiliriz, güzel boğaz vapurunda yanımızda oturan teyzeye bir çay ısmarlayabiliriz, parkta tek başına yürümeye çalışan sevgili kadına bugün ne kadar güzel olduğunu söyleyebiliriz…

Bizler günlük hayatımızın koşuşturmasında bu küçücük ayrıntıyı unutuyoruz…

Bunlar sadece örnektir, beklemeden, karşılığını düşünmeden, sadece hayatımızın özüne anlam katmaktır, yapabileceğimiz “iyilikler” ve “iyi şeyler” bu kadarla bitmez, bir çocuğun ayağına ayakkabı olabiliriz, onun uçarak yeni ayakkabılarıyla okula gidişini hayal edebiliriz… Güzel bir gencin üniversite masraflarına yardımcı olabiliriz, belki çok istediği bir kitabı alabilmesinin sebebi, aracısı veya “hayatının hediyesi” olabiliriz… Kendi çocuklarımız olmasalar da bu dünyaya anne ve babaları olmadan gelmiş ve bu yolu çok ama çok güçlü yürümeleri gereken onlarca çocuğun gizli annesi gizli babası olabiliriz… Onları sevindirmek için elimizden geleni yapmaya çalışabiliriz… Ama işte hepsi bugün hayatımızı yoran görmemizi engelleyen “kendi derdimize düşmüş bugünümüzün” o derece ötesindedir ve ne yazık ki o derece “basittir” ki…

Bu yazımı sevgili Mark Nepo’ nun aynı bölümden beni çok etkileyen ve hislerimi belki de muhteşem şekilde anlatan son cümlesi ile bitireceğim:

“Bizler bunun için yaratılmışız. Elimizi uzatmak, elimizin sokulmasından daha önemlidir.”

 

İlginizi çekebilir: Aklımızın sınırları bizim sınırlarımız olur: Ya hayat sınırsızsa?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale