Erteleme hastalığı; sevmediğiniz görevleri, gönüllü olarak erteleme anlamına gelmektedir. Bir işi ertelediğinizde, sorumluluğu ‘gelecekti siz’e ertelemiş olursunuz. Her ne kadar erteleme olayını alışkanlık haline getirmiş bazı kişiler baskı altında daha iyi çalıştıklarını dile getirseler de, muhtemelen hızlanmak için ve işi yetiştirmek için son dakikayı bekliyorlardır.
Dianne Tice ve Roy Baumesiter’in Psychological Science’da yayınlanan araştırmasına göre, ertelemenin hatırı sayılı derecede bir maliyeti bulunuyor. Bu araştırmanın sonuçları gösteriyor ki, bir işi son dakikaya erteleme genellikle işin düşük kaliteli olmasına ve kişinin kendini bu noktada daha az iyi hissetmesine neden oluyor.
Örneğin; sürekli yapmaları gereken ödevleri, projeleri erteleyen öğrenciler genellikle devamlı olarak düşün notlar alıyorlar. Sürekli yapmaları gereken işleri erteleyen kişiler, genellikle uygun tıbbi tedaviyi ve hata deneyini de ertelemeye meyilli davranışlar sergilemektedirler.
Ertelemenin bize neredeyse hiçbir yararı olmamasına karşın neden bunu bu kadar sık yapıyoruz? İşte erteleme problemimizin ardındaki 5 neden:
1. İş yapısının eksik olması
Size empoze edilen istikametten yoksun olmanız yaygın olarak iş yerinde erteleme hastalığını artırmaktadır. Dürtülerle ve kararlar arasındaki erteleme problemi kaçınılmaz olarak dürtülerin lehine ilerleyecektir. Bu konuda yapabileceğiniz bir şey de ortamınızı, hedefinize ulaşma ihtimalinizi yükseltmek için yeniden tasarlamak olacaktır. Örneğin; sürekli Facebook’a giriyorsanız, internete girmeyi kendiniz için daha zor bir hale getirin.
2. Sevimsiz görevler
Ertelemenin en önemli ön göstergelerinden biri verilen görevi sevimsiz, sıkıcı ve sıradan bulmaktır. (Örn: ev işi yapma). Sıkıcı bir görevi zamanında nasıl tamamlayabilirsiniz? Bu konuda yapmanız gereken böl ve yönet stratejisi uygulamak olacaktır. Ulaşmak istediğiniz nihai hedeften odağınızı uzaklaştırarak kolay bitirilebilir orta seviyedeki görevlerden başlayın.
Bir başka strateji ise hedefe ulaşmak adına varsayımlar üzerine bir plan yapmaktır. Örneğin; bilgisayarınızı açtığınızda, ilk işinizi bitirmenizin 45 dakika alacağını hesaplamayı buna örnek olarak verebiliriz.
3. Zamanlama
George Ainslie’nin Cambridge Üniversitesi’nde yayınlanan araştırmasına göre erteleme hastalığını etkileyen bir başka önemli faktör; ödülün ve cezanın zamanlaması. Bunun anlamı seçim noktası ve buna ilişkin sonuçların zamana bölünmesidir. Bu boşluk şimdi ve gelecek menfaatler arasında içsel bir çatışma yaratmaktadır. Erteleme hastalığı günlük çabaların, gelecektekilere göre yüksek derecede fark edilebilir olduğunda ortaya çıkmaktadır. Bu durum bireylerin belirledikleri bir tarihe işi hiç düşünmeden ertelemelerine ve o tarih gelince yeninden ertelemelerine neden olacaktır.
Bu durum yıllar boyu sigara içmek isteyen insanın, her içtiği sigarayı ‘son sigara’ olarak nitelendirmesine benzetilebilir. Uzun vadeli hedefler için bulduğu çözüm aslında o kişiye kısa vadeli ödül gibi hissettirmektedir. Örneğin; yüzmek istiyorsunuz; ancak su çok soğuk. Suya girdiğiniz andaki o acı dolu saniyelerle mücadele etmek, suya girmeyi ertelemenin yarattığını düşündüğünüz faydalarının üstesinden gelmenize yardımcı olacaktır. Ancak bu noktada direncin üstesinden gelmek için, aktiviteyi pozitif ruh halinizle birleştirmeniz gerekir.
İlgili yazı: Her şeyi ertelemeye başladıysanız bunu okumayı ertelemeyin!
4. Anksiyete
Dr. Tim Pychyl ve Dr. Fuschia Sirois’in yürüttükleri bir başka araştırmaya göre, olumsuz bir durumdan kaçınma, anksiyeteyle mücadelede en yaygın olarak bilinen yöntemlerden biri olduğu dile getiriliyor. Erteleme hastalığı bulunan kişilerin, herhangi bir şeyi ertelemelerinin nedeni genellikle başarısızlık korkusudur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, erteleme hastalığıyla aşırı stres arasında bağ bulunuyor. Erteleme hastalığı bulunan kişiler stresten kurtulmak için, yüksek öncelikli ve zorlu görevlerden sakınarak şimdiki kazançlarına odaklanırlar. Stresten kurtulma yolları bulmak, bireyin erteleme alışkanlığını azaltacaktır.
5. Öz güven
Problemler çoğaldığında, öz güveni zayıf insanlar, her ne kadar görevi bitirmeye yönelik güçlü inanışa sahip olmaları takdirde işinin uzmanı olma fırsatı bulunmalarına karşın, verilen görevi bitirme konusunda korku duymaya başlayacaklardır. Zayıf öz güven, insanların aktivitelerden, görevlerden kaçınmalarına sebep oluyor ve bu sebepten dolayı yeni beceriler edinmelerinin, yeni bilgiler öğrenmelerinin önüne geçiyor.
Örneğin; matematik konusunda zayıf olduklarına kendilerini inandırmış olan üniversite öğrencileri, daha üst seviye matematik dersi almaktan kaçınıyorlar ve bölümleri adına bu dersleri almaları gerekirken almadıklarında ise, bu durum; onları geliştirecek deneyimler ve beceriler elde etmelerinin önüne geçiyor. Tam tersine, hedefi idrak etme öz güvenin artmasına ve bireyin kendisine daha zorlu hedefler belirlemesine yardımcı olabiliyor.
Kaynak:
psychologytoday.com