Bugünün formülü, formülsüzlük: İç sesinize kulak vererek akışta kalın
Ben yeni yeni anlıyorum ki hiçbir şeyin tek bir formülü yok. Bugüne kadar hep öyle zannettim. Bu yüzdendi çılgınlar gibi aldığım eğitimler, kişilere yollarını soruşum, her şeyi aklımda tutma çabam. Hayatıma iyi gelmeye çalışırken hep duyduğum yolları ezbere almaya çalışıp onlara tutunmaya çalıştım. Hatta sıkı sıkı tutunup, bırakmayıp, bana işlemediğinde ise bilgisizlikten ötürü “Bendeki sorun ne?” diye kendimi başarısız ve aptal hissettim.
Şimdi biliyorum. Hayatın bir matematiği yok. Bu şekilde işlemiyor hiçbir şey. Tüm yollar kendisine ve kendisine iyi gelene özel. Bu yol, bugün bana işleyen yol, yarın hatta 2 saat sonra bile sistemime işlemeyebilir. Her an ama her an değişiklik gösteriyor. Bu sebeple insan her an ayık, her an kendisini gözlemleyen bir hal içinde olmalı. Bu sebeple insan, bırakmayı bilmeli, esnek olabilmeli. Bir küçük durum içinde bir sürü farkındalığımızın olması gereken hal barındırıyor. Biri olmasa diğeri işlemiyor. Her şey dengede, aklımızın pek ermeyeceği mükemmel bir çizgide ilerliyor.
Hayatımda bu durumu son 3 aydır çok net bir şekilde gözlemleyebildim. Aralık ayının başında aralık ayı için ayı haftalara bölerek günlük planlar yapmayı planladım. Her günümü saati saatine programladım. 4 hafta boyunca tüm planladıklarımı bir bir gerçekleştirdim ve bu yol hayatıma o kadar iyi geldi ki herkese de tavsiye etmekten geri durmadım.
Ocak ayı geldiğinde aynen bu yoldan devam edecektim. Sonuçta bana iyi gelen çok iyi bir yöntem bulmuştum. Ocağın ilk haftası aynı şekilde devam etmeye çalıştım fakat içim istemiyordu. Bu defa “Nasıl yapamam, neden olmuyor?” diye kendimi yemek yerine “Peki şu an neyi, nasıl değiştirsem bana iyi gelir?” diye sordum. Artık hayatımda yavaş yavaş ihtiyaçlarımı dinlemeyi, onlara kulak vermeyi öğreniyorum. Çok şükür. Cevap gecikmedi. Bu sefer saati saatine plan yapmak beni sıkıyordu. O yüzden bende saatleri attım; haftalık planlara dönüştürdüm. Yani her gün detaylı plan yerine, o hafta yapmam gereken ya da yapmak istediklerimi planladım; gününü, saatini içime bıraktım. Bu yol beni ferahlattı. Kendimi sıkmak yerine kendimi gevşetip ihtiyaçlarıma yönelmiştim ve işlemişti. Böylelikle ocak ayımı da çok iyi geçirdim. Bu arada aralık ayında çok severek yaptığım bazı aktiviteler ocak ayında hiç işime yaramadı. Yaramayan şeyleri de planlarıma dahil etmedim; öylece kenarda beklemelerine izin verdim.
Şubat ayı geldiğinde ise işler yeniden değişti, kartlar yeniden dağıtıldı. Bu sefer haftalık planlarda da hiç gözüm, kalbim, niyetim yoktu. Mızmızdım biraz. Yine aynı soruyu sordum kendime: “Neye ihtiyacım var?” Bazen, bazı zamanlar bu sorunun cevabını duyamıyorum. Ne istediğimi, neye ihtiyacım olduğunu bilmiyorum. Belki size de oluyordur bazen. Oluyor mu? O zamanlarda panik olmaktan da vazgeçtim. Cevap alamasam da sormaya devam ediyorum. Sordukça sordukça o ihtiyaç kanalının kapısını tıklatıyorum ve sonunda da açılıyor gibi geliyor artık bana. O sebeple panik olmak yok, kızmak, öfkelenmek, “Ben duymuyorum” diye vazgeçmek yok. Sormaya devam. Sorular kıymetlilerimiz.
Bazen ise sorup dursam da yine yine duyamıyorum. O zaman bırakıyorum her şeyi. Konsantrasyonumu bambaşka yerlere veriyorum; hatta belki hiçbir şey yapmadan “gerçekten” dinlenmeye çeviriyorum. Biliyor musunuz? Hiç dinlenmeyi bilmediğimi fark ettim geçenlerde. Bu yaşıma kadar çok fazla yatmaktan, kalkamamaktan, dinlenmekten, durmaktan ötürü kendime kızan ben, meğer o anlarda hiç dinlenememişim. Aksine zihnim normalinden daha da fazla çalışmış ve hep daha da çok yorulmuşum. Belki yatıp dinlendiğini zanneden çoğu insanın yorgun kalkmasının sebebi de budur.
Konumuza dönecek olursak eğer, şimdi içerisinde olduğumuz Şubat ayında benim henüz belirli bir yolum yok. Planlarım yok, programlarım yok. Sadece iç sesimi dinleyerek hareket etmeye çalışıyorum. Bir kulağım hep o içerideki seste. Bu da şu an için güzel işliyor. Az evvel kitap okuyordum, bir anda kalktım, “Haydi yazayım” dedim ve bu haftaki konumuzun sonuna geldim bile. Bugünün formülü formülsüzlük yani. Yarın ise ne olur bilinmez. Hayat böyle işte; öğretiyor.
Nice yumuşak, şefkatli öğretilere. Güzel haftalar benden size!
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Hayata rahat yerleşebilmek için en büyük ihtiyaç: Esneklik