Hayatımız boyunca kim olduğumuz, ne yaptığımızla ilgili sürekli sorular sorarız kendimize. Cevapları da genelde etiketler üzerinden veririz, bizlere öyle öğretildiği için. Ancak hiçbirimiz bu etiketler kadar bir şey olmayız esasen. Etiket dediğimiz şey, çıkarılıp başka yere yapıştırıldığında oraya ait olan bir şeydir, yani tanımlama yapması mümkün değildir.
Özellikle içinde bulunduğumuz bu zorlu dönemde, kim olduğumuz ve ne yaptığımızla ilgili farklı bakış açılarına ihtiyacımız var. Kendimizi biraz daha berrak görebilirsek, daha sahici cevaplara ulaşmamız mümkün olabilir.
Aynanın karşısına geç. Gördüğünü incele biraz, duymaya çalış onu. Aynanın karşısına geçmişken kendine bazı hatırlatmalar yapman da iyi gelebilir…
İnsansın. Şimdi ve burada varsın. Değerlisin. Doğanın bir parçasısın. Evrende bir toz tanesinden de küçüksün. Tüm evreni bir düşünceye sığdırabilecek kadar da büyüksün. Özelsin ama tek özel olan sen değilsin. Herkes kadarsın, ama kimse gibi değilsin. Kırılgansın. Birileri için vazgeçilmezsin. Birilerinin hikâyesinde kötü bir karaktersin. Yanıyorsun kimi zaman. Sonra küllerinden yeniden doğuyorsun. Kimine liman, kimine durak oluyorsun. Bazen koşuyorsun. Bazen molalar veriyorsun. Kendi imtihanını vermenin peşinde çalışıyorsun. Veriyorsun. Alıyorsun. Dengeyi bazen tutturup, bazen kaçırıyorsun. Gülüyorsun. Ağlıyorsun.
Amaçlar buluyorsun, peşine düşüyorsun. Elinden kaçanlara tutunmaya çalışıyorsun. Ellerini kanatınca ipi bırakıyorsun. Canın acıyınca bazı şeyleri anlıyorsun. Bazen de olanlara hiç anlam veremiyorsun. Bazı döngüler yaratıp sürekli aynı sokaklarda buluyorsun kendini. Çıkmaz sokak çıkar mı acaba diye zorluyorsun. Duruyorsun. Hissediyorsun. Düşünüyorsun. Fark ediyorsun. Bu sefer yepyeni yollar döşeniyor önüne.
Yol arkadaşları buluyorsun. Bazılarıyla aynı yöne gittiğinizi fark ediyorsun. Kimisiyle yolculuğunu güzelleştiriyorsun. Yoluna eşlik edemeyenle vedalaşıyorsun. Vedalar da lazım, anlıyorsun. Büyüyorsun. Besleniyor, besliyorsun. Bazen şifalı olanları, bazen zehirli olanları buluyorsun. Hangisinin nasıl olduğunu daha erken keşfedebilmeyi diliyorsun. Kitaplar okuyorsun, filmler izliyorsun, müzikler dinliyorsun. Hayaller kuruyorsun. Sohbetler ediyorsun. Bazen sımsıcak oluyorsun, bazen soğuktan titriyorsun. Acılarını da sevinçlerini de bildiğin gibi yaşıyorsun. Ama kıyaslar da yapıyorsun. Yanılgılar yaratıyorsun. Yargılıyorsun. Kaçıyorsun. Sonra kaçamadığını anlıyorsun. Bazen dışınla, bazen içinle ilgileniyorsun. Öğreniyorsun. Bazen bir duygudan ibaret oluyorsun, herkese onu bulaştırıyorsun. Bazen siyah olup tüm renkleri yutuyorsun, bazen etrafta rengârenk dolanıyorsun. Günün sonunda, her ne isen o oluyorsun. O kadar oluyorsun.
Eğer güzelse duyguların, düşüncelerin, onları saçıyorsun etrafına, eğer olumsuz tarafındaysan terazinin, diğerlerini de o tarafa çekmeye çalışıyorsun. Güzel sözün varsa onu söylüyorsun, güzel sözün yoksa acıtıyorsun belki de çevrendekileri. Kendinle olan kavgalarının ve yetersiz hissettiğin her anın acısını başkalarına bulaştırıyorsun. Her neyse içindeki mevsim, etrafına da onu yaşatıyorsun. Sen kışını göstermediğini zannettiğin zamanlarda bile, rüzgârlarınla üşüttüklerin oluyor. İçinde bahar açtığında ise, başkalarında da bahar dalı açtırabiliyorsun.
Etiketleri çıkardığındaki yalın halini keşfetmek istiyorsan, bu insan olma hallerinden ve içinde yaşattığın mevsimlerden başlayabilirsin. Anbean yaptığımız seçimlerle, edindiğimiz deneyimlerle sürekli şekilleniyoruz. En önemlisi, denemeye devam ediyoruz. Her gün, her an.
Bugün bir de bu açıdan bak aynaya, ne görüyorsun?
İlginizi çekebilir: Eylül geldi: Şimdi yine, yeniden kendini keşfetme zamanı