Hoşumuza gitmeyen gerçekler, bir arkadaşımızdan duyduğumuz eleştiri veya patronumuzun yönlendirdiği bir soru. İşte bu ‘’hoşumuza gitmeyen’’ anlarda ne yaparız; elbette ilk tepki olarak hemen savunmaya geçeriz.
Peki nereden gelir bu savunma dürtüsü? Aslında duymakta olduğumuz eleştirileri veya yorumları ‘’tarafsızca’’ dinleyemeyiz, dinlesek bile değerlendiremeyiz. İlk aklımıza gelen düşünce, haksızlığa uğradığımızdır; çünkü her durumda biz haklıyızdır. Sonraki adım ise tam anlamıyla bir karşı taarruza yani savunmaya geçmektir.
Peki kendinizi hiç gözlemlediniz mi o anlarda? Cümlelerimiz genel olarak şöyle başlar; ‘Hayır ama ben’, ‘Kesinlikle katılmıyorum, ben bu şekilde yapmamıştım’, ‘Bence yanılıyorsun, neden böyle düşündün, ben asla böyle bir şey ima etmek istemedim’ vs. Peki şimdi bu anları durduralım.
Karşı taarruza geçtiğimizi gösteren vücut hareketleri
Uzmanlar özellikle bu savunmaya geçme anlarımızda beden dilimizin ‘’karşı taarruz’’ halimizi dışarı vurduğunu belirtiyor. Bu konudaki en önemli göstergeler ise şöyle:
- Kolları bağlamak ve/veya bacak bacak üstüne atmak,
- Dişleri ve/veya çeneyi sıkmak, dudakları ısırmak,
- Bakışları başka tarafa çevirmek,
- Ellerini bele koymak,
- Hızlı nefes almak,
- Ağzı sıkıca kapatmak ve konuşmayı reddetmek,
- İçinde bulunulan bu ortamı terk etmek (tepki göstermek).
Diyelim ki bir eleştiri duyduk, bir arkadaşımız sürekli sözünü kesiyor olmamızdan yakınıyor, bu noktada savunmaya geçme mekanizmamız tetiklendiğinde, yine aynı yolu izleyerek karşımızdakinin sözlerini bitirmesine izin bile vermeden, ‘Hayır bu şekilde davranmıyorum.’ diyerek açıklama yapmaya başlıyoruz. Ve tabi ki tahmin edeceğiniz üzere, arkadaşımız daha fazla bu konun üzerinde durmuyor, konuşmayı burada sonlandırıyor ve biz söz kesme üzerine bu davranışımızı aslında değiştiremiyoruz.
Diğer bir senaryomuz ise söyle; arkadaşımızı dinliyoruz, bu sırada ‘’savunmaya geçmeden’’ sözlerindeki doğruluk payını tartıyoruz. Sözlerini bitirinceye kadar onu yargılamadan, savunma hazırlamadan ve dikkatlice dinliyoruz. Sözleri bittiğinde, önce görüşü için teşekkür ediyoruz, söz kestiğimiz anları belki heyecan veya heves ile fark etmemiş olabileceğimizi açıklıyoruz. Ve bu konuyu bir ‘’gelişim’’ alanı olarak alıp, kendimizi gün içerisinde söz kesme alışkanlığımız açısından dikkatlice izliyoruz.
Sonuçta bir davranışımızı iyileştirebiliyoruz ve arkadaşımız ise, bizi eleştirdiğinde, açıkça rahatsızlığını paylaştığında, onu dinleyeceğimizi ve bunu pozitif bir davranış olarak kabul edeceğimizi anlıyor ve ilişkimiz dürüst ve üst bir boyutta daha da güçlenmiş oluyor.
İlgili yazı: Yapılan eleştirilerin kişisel gelişiminize katkıda bulunması için izlemeniz gereken 8 adım
Siz siz olun, ‘’savunmaya geçme’’ anınızı iyi gözlemleyin, size ulaşan her mesaj sizin daha iyi bir siz olmanız için. Savunmaya gerek olduğunuz durumlar olacaktır; fakat savunmadan önce ‘’kabul etme’’, ‘’sindirme’’ ve ertesinde de ‘’cevap verme’’ olarak süreci yönetebilirsiniz.
Savunmaya geçmek bugün sizin için tarih olsun.