Tarih boyunca mutluluk kavramı birçok filozof ve psikoloğun zihnini meşgul etmiştir. Daha önceki yazılarımda da birçok defa belirttiğim gibi zihnin yapısını inceleyen ilk insanlardan biri olduğu için, kimileri tarafından dünyanın ilk psikologlarından biri olarak nitelendirilen Buda’ya göre mutluluğumuzun tek sorumlusu bizizdir. Budizm, mutluluğa giden yolun zihnimizi kontrol etmekten geçtiğini ileri sürer.
Buda, insan zihnini, çığlıklar atarak daldan dala atlayan maymunlarla dolu bir yer olarak tarif eder. Gerçekten de gün içinde zihnimizin içinden sayısız düşünce geçiyor. Bu düşüncelerden hangisini beslediğimiz, günümüzün nasıl geçeceğini belirler. Örneğin sinir olduğumuz birine yönelik düşüncemizi beslersek, ona odaklanırsak günümüzü kızgınlık içinde geçiririz. Buda, bunun bizim düşüncelerimizin sonucu olduğumuzu düşünür ve ekler: “Kendimiz hakkında ne düşünüyorsak o oluruz.”
Buda’nın amacı dünyayı tam olarak olduğu gibi görmemizi sağlamaktır. Bu bakış açısı zihnimizi de olduğu gibi görmemizi kapsar. Zihnimizin içindeki maymunları sakinleştirmenin ve zihnimizi olduğu gibi görmenin yollarından biri de meditasyon yapmaktır. Meditasyon yaptığımızda yargılamadan düşüncelerimizin geliş ve gidişlerini gözlemleriz. Zihnimiz gökyüzü, düşüncelerimiz de bulutlardır. Düşüncelerimiz de tıpkı bulutlar gibi zihnimizden geçip giderler. Zihnimiz bizi kontrol ettiğinde mutsuz, biz zihnimizi kontrol ettiğimizde de mutlu oluruz. Zihnimizi kontrol etmek için farkındalık (sati) ve berrak kavrayış (sampajañña) geliştirmemiz gerekir. Bunların yanı sıra merhamet duygusu da mutluluğumuzda önemli bir rol oynar.
Seneler önce, üniversitemdeki derneklerden biri olan Tibetli öğrenciler derneği, kampüsümüze Dalai Lama’nın öğrencilerinden birini davet etmişti. Ülkesi yıllardan biri Çin’in işgali altında bulunan rahip, Dalai Lama’nın sık sık kendisiyle birlikte diğer rahiplere Çinliler için dua etmelerini ve onlara merhametle yaklaşmalarını tavsiye ettiğini anlatmıştı bize. Bir insanın düşmanı için dua etmesini çoğumuzun hiçbir zaman ulaşamayacağı bir yüce gönüllülük seviyesi olarak görebiliriz. Ancak gelin bu duruma rasyonel bir şekilde yaklaşalım. Bize bir kötülükte bulunan birine nefret, öfke gibi duygular beslememiz tabii ki çok doğaldır. Ama bu tip duygulara saplanıp kalmamız, eninde sonunda bize zarar verir. Yani ne kadar haklı olursak olalım, bir başkasına duyduğumuz negatif duygular en çok bizi yaralar. O halde en rasyonel çözüm nefret, öfke gibi duygulara sahip olduğumuzu kabullenmek ama bu tip olumsuz duyguları beslememekten geçer. Bunu da merhamet duygusunun yardımıyla yapabiliriz.
Buda’nın fikirleri günümüzün bazı psikoloji ekollerinin yöntemleriyle benzerlikler taşır. Örneğin New York’taki enstitüsünde staj yapmaktan ve kendisiyle tanışmaktan her zaman gurur duyduğum Dr. Albert Ellis’in Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi’si (REBT) ile Tibet Budizmi arasında bazı benzerlikler vardır. Hem REBT hem de Tibet Budizmi insanları kritik düşünmeye ve gerçeği aramaya teşvik ederler (Holt ve Austad, 2013). Yine hem REBT hem de Tibet Budizmi insanları mutluluk arayışına teşvik eder. İki ekol de insanların, gerçekliğin koşulsuz kabulüyle insan doğasını olduğu gibi kabul etmeleri gerektiğini düşünürler (Holt ve Austad, 2013).
Binlerce senelik Budizm’in mutluluk kavramına yaklaşımını bu yazıya sığdırmam elbette mümkün değil. Ama günümüz kelimeleriyle özet geçecek olursak Budizm’e göre kendinle barışık, zihninin içinden kendinle savaşmayan, kendini sabote etmeyen biri mutludur. Düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi kabul eden, ancak açgözlülük, nefret gibi olumsuz duygularını beslemeyen biri mutludur.
Ve yine hem kendisine hem çevresindekilere merhamet gösteren biri mutludur. Sizlere zihninizi kontrol etmeyi öğrendiğiniz günler diliyorum. Bu arada sizlerle canımı sıkan ve sık sık başıma gelen bir olayı paylaşmak istiyorum. Maalesef bazı insanlar yazılarımı bana kredi vermeden kullanıyorlar. Yani intihal yapıyorlar. Yazılarımdan alıntı yapmak isteyenler bunu ancak yazarın ben olduğumu belirterek yapabilirler. Bunun altını çizmek istedim.
2021 yılını “Kendini Sevme ve Hayatı Güzelleştirme Yılı” ilan ettim. Her hafta @ranakutvan kullanıcı isimli Instagram hesabımdan bu konuyla ilgili psikoloji ödevleri paylaşıyorum. Hadi hep beraber kendimizi sevmeye ve dünyayı güzelleştirmeye. Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail adresine yazabilirsiniz.
Kaynaklar:
Ellis, A. (2005). The myth of self esteem: How rational emo- tive behavior therapy can change your life forever. Amherst, New York. Promethius.
Holt, S. A., & Austad, C. S. (2013). A comparison of rational emotive therapy and Tibetan Buddhism: Albert Ellis and the Dalai Lama. International Journal of Behavioral Consultation and Therapy, 7(4), 8-11. http://dx.doi.org/10.1037/h0100959
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Duygularını küçümseme: Bir ihtiyaç olarak duygusal wellness