Yılbaşı ruhu herkese iyi gelir. Sokaklardaki, kafelerdeki, mağazalardaki, evlerdeki süsler içimizi açar, enerjimizi yükseltir. Yeni bir yılın geldiğini bilmek sıfırdan bir sayfaya sahip olmak gibidir, umut verir. Geçmiş senelerde planlayıp gerçekleştiremediğimiz planlarımız, yeni hedeflerimiz, daha iyi bir birey olma adına niyetlendiğimiz her ne varsa, bunları hayata geçirmek için güzel bir eşiktir.
Yılbaşı ruhu kırmızı, yeşil toplu süs cümbüşünün yanında aynı zamanda tüketimi de ifade eder, hediye telaşları başlar. Eşe, dosta, sevgiliye, hatta mecbur kaldığımız için iş yerinde yapılan çekiliş sonucu pek de hazzetmediğimiz iş arkadaşına dahi hediye alınır. Tüketim sadece satın alınan hediyelerle sınırlı kalmaz. Yılbaşında nereye gidilecek, ne yenilecek, ne giyilecek, saç, baş derken enerjimizi ve zamanımızı da tüketiriz kimi zaman.
Güzel anılar biriktirmek mutlu bir hayatın en anlamlı taraflarından biridir ve fakat gerçek ve sürdürülebilir mutluluk, aldığımız hediyeden, giydiğimiz kıyafetten daha çok, kendimizle kurduğumuz gerçek iletişimde gizlidir. O zaman gelin bu sene farklı bir yılbaşı arifesi geçirin ve önceliğinizi değiştirin.
Yine sevdiklerinize hediye alın, gönlünüzce yılbaşı hazırlıklarınızı sürdürün, fakat tüketim rüzgarında savrulmadan önce kendinize güzel ve kalıcı bir hediye verin. Bu senenin kendiniz için ömürlük hediyesi farkındalığınızı artırmak olsun. Farkındalığınız arttıkça kendinizle ve yaşamla daha güçlü, sağlıklı bir iletişime geçin. Farkındalığınız arttıkça seçim özgürlüğünüzü kazanın ve hayatınızı ezberlenmiş alışkanlıklardan bağımsız, özgürce ve özgün olarak yaşayın. Gelin bu sene en güzel hediyeyi kendinize verin.
Dinleyin
Madem birine zaman ayırıp, iletişim kuruyorsunuz o zaman bunun gerçekten hakkını verin ve dinleyin sizinle paylaşılanı. Karşılığında ne söyleyeceğinizi düşünmeden, kendi hikayenizde kaybolmadan, telefonunuzla oynamadan sadece ve sadece anlatılanı can kulağı ile dinleyin. Size verilen kıymetin hakkını vererek, sizinle paylaşılan her ne varsa duyun.
Güzel bir müzik çalmaya başladığında tüm duygularınızla dinleyin, öyle ki bırakın parmaklarınız, ayağınız tempo tutsun. Bedeniniz ve duygularınız gerçekten duysun o müziği. Yolda yürürken mevsimin sesini dinleyin, bazen de çıkarın o kulaklıkları. Yağmurun şemsiyeye vuruşunu, yaprakların hışırtısını dinleyin. Yaşamı ve anı gerçekten dinleyin.
Görün
Sanki kolunuzun altında bir tuval varmış ve birazdan gördüklerinizi o tuvale aktaracakmış gibi görün bulunduğunuz odayı, sokağı, ofisi, evi. Renklerine bakın, hangi tonları kullanırdınız fark edin. Her an gözünüzün önünde olan hiç fark etmediğiniz o objeyi görün. Her gün yanından geçtiğiniz o ağaca her gün dikkatle bakın, unutmayın her seferinde başka bir formla karşınızda duruyor. Tıpkı her gün gördüğünüz insanlar gibi günbegün değişiyor.
Tadın
Bir sonraki lokmaya geçmeden ağzınızda kalan son aromanın tadına varın. Sanki bir daha aynı yemeği yeme imkanınız olmayacakmış gibi. Durun ve keyfini çıkarın, hatta belki de ömrünüz boyunca ilk defa, yediğiniz yemeğin lezzetine gerçekten varın. Onsuz asla ayılamadığınız kahvenin, çayın keyfini çıkarın, sadece tüketmeyin.
Hissedin
Sadece mutluluğu doya doya yaşamak zorunda değiliz bu hayatta. Duygularınızı hissedin; olumsuz duyguları halının altına süpürmeden hissedin. Bu da sizin gerçeğiniz, bunu kabul edin. Hissedin ve böylece geldiği gibi gitmesine izin verin, biriktirmeyin.
Bedeninizi, en sadık enstrümanınızı hissedin. Ağrımasını beklemeden, ara ara iletişime geçin bedeninizle. Yüz kaslarınızı, omuzlarınızı, duruşunuzu fark edin.
Koklayın
Banyo yaparken kullandığınız şampuanın kokusunu fark edin. Bir odaya girdiğinizde oranın kokusunu hissedin. İçtiğiniz kahvenin kokusundan keyif alın. Bulunduğunuz ortamı koklayın zaman zaman, nasıl bir ortamda olduğunuzu idrak edin. Güven mi, neşe mi, endişe mi? İnsanların hangi duygularla ortamı doldurduğunu koklayın.
İlginizi çekebilir: Dünyanızı değiştirmek istiyorsanız işe zihninizden başlayın