Sevgili okurlarım, bugün aşağıdaki satırlarda bir kişisel gelişim yazısından çok daha ötesini bulacaksınız. Çünkü içim acıyor… Son günlerde televizyonlarda yayınlanan orman yangını haberlerini dehşet içinde izliyorum. Ormanlarımız, dünyamızın en önemli yaşam kaynağı gözlerimizin önünde günlerdir yanıyor. Sadece ülkemizde de değil, önce Amazonlar haftalarca yandı, şimdi de sıra Avustralya’da. Yangın yine haftalardır söndürülemiyor.
Sadece Avustralya’daki orman yangınında 500 milyondan fazla hayvan ve binlerce hektar orman yok oldu.
Hepimize soruyorum: Bu tüketim çılgınlığıyla daha nereye kadar gitmeyi düşünüyoruz? Bizim için, çocuklarımız için yaşanacak başka bir dünya olmadığını ne zaman anlayacağız? İklim değişikliğinin etkilerini bu kadar yoğun hissettiğimiz bir çağda, bizlere hayat kaynağımız olan oksijeni veren; dünyadaki en hassas yaşam formları olan ağaçlarımıza, doğa anaya karşı daha ne kadar vurdumduymaz, gaddar olacağız?
Aşağıda dünyaca ünlü bilim insanı, yüzyılın dehası Einstein’ın kızı Lieserl’e yazdığı bilgelikle dolu mektubu bulacaksınız. Okuyacağınız tüm bu satırların insanlık olarak bizlere “sevgi”yi, zaten sevgiden yaratılmış varlıklar olduğumuzu tekrar hatırlamasını ümit ediyorum. Sevgiyle kalın…
“Sevgili Lieserl,
İzafiyet kuramını açıkladığım zaman çok az kişi beni anladı, şimdi insanlığa ulaşması için yazacaklarım da bu dünyada yanlış anlaşılma ve önyargıyla çarpışmaya mahkum.
Mektupları gerektiği sürece korumanı istiyorum, ta ki toplum şimdi açıklayacaklarımı kabul edecek düzeye gelene kadar.
Bilimin açıklayamadığı son derece kuvvetli bir güç var. Bu güç herkesi kapsıyor ve yönetiyor, evrenin çalışmasını sağlayan her olgunun arkasında bile o var ve henüz bizim tarafımızdan tanımlanamadı.
Bu evrensel güç SEVGİDİR.
Bilim insanları, evren için birleşik bir kuram ararken, görülemeyen en kuvvetli evrensel gücü unuttular.
Sevgi ışıktır, onu alıp verenleri aydınlatan.
Sevgi yer çekimidir, çünkü insanların birbirine çekim hissetmelerini sağlar.
Sevgi kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır ve insanlığın kör bencilliklerinde tükenmemesine izin verir.
Sevgi için yaşarız ve ölürüz.
Sevgi Tanrı’dır ve Tanrı sevgidir.
Bu güç her şeyi açıklar ve yaşama anlam katar. Bu bizim çok uzun süredir göz ardı ettiğimiz bir çelişkidir, çünkü belki insanın evrende kendi özgür iradesiyle kullanamayacağı tek enerji olduğu için sevgiden korkuyoruz.
Sevgiye görünürlük verebilmek için, en ünlü denklemimde basit bir yer değiştirme yaptım. Eğer E=mc2 yerine, dünyayı iyileştirecek olan enerjinin ışık hızının karesiyle çarpılacak sevgiyle sağlanabileceğini kabul edersek, şu sonuca varıyoruz: sevgi en kuvvetli güçtür, çünkü sınırı yoktur.
İnsanlığın evrendeki bizim düşmanımız haline gelen diğer güçleri kullanmakta ve kontrol etmekteki başarısızlığından sonra kendimizi başka çeşit bir enerjiyle beslememiz zorunludur.
Eğer türümüzün hayatta kalmasını istiyorsak, eğer hayatta bir anlam bulmamız gerekiyorsa, eğer dünyayı ve içinde yaşayan her duyarlı varlığı kurtarmak istiyorsak, sevgi tek ve biricik cevaptır.
Belki bir sevgi bombası, gezegenimizi harap eden açgözlülük, nefret ve bencilliği tamamen yok edebilecek kadar güçlü bir cihaz, yapmaya hazır değiliz. Buna rağmen her bireyin enerjisini açığa çıkartmayı bekleyen küçük ama kuvvetli bir jeneratör var.
Bu evrensel enerjiyi almayı ve vermeyi öğrendiğimiz zaman sevgili Lieserl, sevginin hepsini yendiğini, her şeyin ötesine geçtiğini doğrulayabileceğiz, çünkü sevgi hayatın en özlü kısmıdır.
Bütün hayatım boyunca kalbimin içinde sana dair sessizce atanları ifade edemediğim için çok derin bir pişmanlık duyuyorum. Belki artık özür dilemek için çok geç, ama zaman göreceli olduğu için sana söylemem gerekiyor: Seni seviyorum ve nihai cevabı bulduğum için sana teşekkür ederim.
Baban Albert Einstein”
İlginizi çekebilir: Sevgiliyle aynı dili konuşmak: 5 farklı sevgi dilinden hangisi kullanıyorsunuz?