X

Bu yazı, “Benden geçti artık…”  diyenler için

Yaşlanınca Koşmayı Bırakmak

Bugün birinden söz etmek istiyorum size, ben anlattıktan sonra mutlaka tanışmak isteyeceğiniz birinden… Adı: Safder Kartoğlu Yaşı: 87 Hedefi: 102 yaşında NewYork Maratonu’nu bir kez daha tamamlayarak bir rekora imza atmak. Geçtiğimiz Cumartesi, yani 27 Nisan o kadar bereketli bir gündü ki aktiviteden geçilmiyordu ortalık. Bodrum’da Global Run, Haliç’te Yarı Maraton, Caddebostan’da Rotary Koşusu, Belgrad Ormanı’nda da 4. Akut Gençlik İçin Spor Koşusu vardı. Koşmak dışında da bir görev edindiğim için ben Belgrad Ormanı’ndaydım. Sunuculuk yapacaktım o gün. Hep mikrofondan açıklananları merakla bekleyenler arasında yer alıyorken, bu sefer kazanları açıklayan ben olacaktım 🙂 Adından da anlaşılacağı gibi organizasyonun amacı gençleri ve çocukları sporla, koşuyla tanıştırmak, keyifle hatırlayacakları bir gün yaşamalarını sağlamaktı. Anne ve babalar çocuklarıyla birlikte 800 metre koşarak diğer ebeveynlerle yarıştılar o gün.   Koşu bundan ibaret değildi elbette; bir de 6 km’lik parkuru tamamlayacak olan bireysel koşucular vardı ormanda. Çocukların bıcır bıcır neşesi ortalığı şenlendirirken, koşudan önce ve sonra benim gözüm tek bir kişinin üzerindeydi hep; Safder Kartoğlu‘nun.   Daha önce de rast geldiğim Safder Baba’ya (genelde böyle hitap ediyorlar kendisine, o yüzden ben de öyle  diyeceğim) bu kez epey yakındım. Sürekli gülen yüzü, neredeyse ayaza yakın soğuğa rağmen kaybolmayan neşesi ve enerjisiyle mutluluk timsali olarak duruyordu karşımda. Bu kişiyle konuşmalı ve bu yaşta hala böyle olabilmesinin sırrını öğrenmeliydim.   Kafama koymuştum bir kere ve ertesi gün Safder Baba’nın evindeydim, Akut Spor Kulübü Atletizm Şube Sorumlusu Gülseren Yıldız ile birlikte. Öyle bir karşılandık ki anlatamam; elbette yediklerimiz, içtiklerimiz bizim olsun, ben dinlediklerimi yazayım. 30 yaşına kadar futbol oynamış Safder Baba, hatta bir vakitler “Devrek’in Lefter’i” derlermiş kendisine. Futboldan koptuktan sonra da devam etmiş hareketli yaşama ve bir gazetenin düzenlediği Dedeler Koşusu’na katılarak 50 yaşında koşmaya başlamış, bir daha da durdurabilene aşk olsun. Sonrası çorap söküğü gibi gelmiş elbet; yurt içindeki yarışlar beklediği kadar kalabalık, coşkulu  geçmeyince, yurt dışında bulmuş kendini ve yıllar boyunca koşmuş, koşmuş, koşmuş… Eğer Antarktika’da da koşabilirse ‘Tüm kıtalarda koşan en yaşlı kişi ünvanıyla’ adını kazıyacak Guiness Rekorlar Kitabı’na. Şu aralar onu en fazla heyecanlandıran, önümüzdeki sene bir kez daha katılmayı planladığı Londra Maratonu, bir de daha önce koştuğu halde 102 yaşında tekrar bitirmeyi ve rekor kırmayı hedeflediği NY Maratonu. Hedefleri, projeleri hiç bitmeyecekmiş gibi gözüküyor anlattıklarından. Pek kıymetli eşini sonsuzluğa uğurladıktan sonra her sene tüm sevenleriyle onu ziyaret etmek üzere bir yarı maraton düzenlemeye başlamış Çanakkale’de; Cahide Kartoğlu Yarı Maratonu. 21. km’de kabir başında son bulan maratonun ardından Safder Baba eşine yazdığı mektubu okuyor ve sevgisini her seferinde daha da içten kelimelere döküyormuş duygularını. “Kimi insanlar mutsuzluğa bahane arıyor gibiler, hep bir mazeretleri var hayatta daha aktif olmamak için…” diyorum ve daha ben cümlemi tamamlamadan, “Sabahları sıcacık yatağından çıkıp, yollara düşebilmeli insan.” diyor. “Eğer ben her sabah aynı saatte çıkmazsam dışarı Ataköy yolundaki simitçi, yolda selamlaştığım diğer koşucular, martılar, kargalar, köpekler, sabahın köründe adres sormayı adet haline getirenler merak ederler beni.” sözlerini de ekliyor hemen ardından. O, her ortamda şiir okumayı seven biri; kürsüde ödülünü alırken, bir arkadaşının doğum gününü kutlarken ama en çok da koşarken okuyor şiirleri. Gözde şiiri de Necip Fazıl Kısakürek’in Kaldırımlar’ı… Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. Safder Baba bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittiğinde, evde bizimle birlikte bulunan ve ‘Gelinlikçi’ olarak tanıdığım koşu arkadaşından öğreniverdim işin sırrını: Dostları ne zaman isterlerse arayabilir, her zaman ziyaret edebilirlermiş Safder Baba’yı. Çat kapı gitseniz bile, sanki geleceğinizi biliyormuş da ne zamandır bekliyormuş gibi bir neşeyle sizi karşıladığını, hiç bir zaman ‘Karşımdaki beni mutlu etsin’ diye beklemediğini ve karşısındaki mutlu olduğu zaman gerçekten onun da mutlu olduğunu anlattı Şükran. Öğrenmeye doymuyor, çok merak ediyor, hep araştırıyormuş. Hakkında bilmediklerimi öğreniyorum ve aramıza döndüğünde bildiğim bir şeyin nedenini öğrenmek için soruyorum: Siz aynı zamanda bir iyilik seversiniz; koşarken bağış da topluyorsunuz. Neden AKUT’u tercih ettiniz STK olarak? AKUT’a bağış toplamak, bağış yapmak insanların ödevi, ödemesi gereken bir borç diye düşünüyorum. Doğal yıkım günlerinde canlarımızı kurtaran o özverili, cesur, alınlarından, ellerinden öpülesi insanlara karşı bir borç bu. Daha çok anlatırım ben Safder Baba’yı, yazarım da yazarım. Kısacık bir zaman diliminde çok da konuşmadan ne çok şey anlattı bana bir bilseniz. Eğer Belgrad Ormanı’nda bu hafta sonu gerçekleşecek 10. Fıratpen Atatürk Koşusu’na katılma niyetiniz varsa, kendisine rastlayabilirsiniz. Not: Bana gelen maillerde sıkça sorulan sorulardan biri de koşmaya başlamış kişilerin nasıl lisans alacağıyla ilgili. Hazır, Gülseren’i bulmuşken soruverdim: Biz AKUT’u arama, kurtarma yapıyor diye biliyoruz, bir de spor kulübü mü var? Gönüllülerin arama ve kurtarmada etkin görev alabilmeleri için dayanıklılık şart. Operasyonlarda günlerce sırt çantaları ile arama yapabilir, enkazda gece gündüz çalışabilirler. Atletizm de dayanıklılık için ön koşulları barındıran bir dal sonuçta. AKUT gönüllülerinin pek çoğunun sporla ilgileniyor olması tesadüf değil diye düşünüyorum. Spor kulübümüzü 2009 yılında hayata geçirdik ve atletizm, dağcılık, kar sporları, bisiklet, motorsiklet branşlarında aktif olarak yarışmalara ve etkinliklere katılıyoruz. AKUT Atletizm bünyesinde yer almak için ne yapmak gerekiyor? Öncelikle gönüllü olmak ve kendi isteğinizle “Ben AKUT için koşmak istiyorum.” demeniz, AKUT formasını taşıyor olmanızın sorumluluğunu yerine getirmeniz gerekiyor. AKUT Atletizm lisansına sadece profesyonel sporcular sahip olacak diye bir kuralımız yok, yürüyen, koşan herkes bizim sporcumuz olabilir. Tek isteğimiz formamızı layıkıyla taşıyarak, yarıştıkları, hareket ettikleri her yerde formayı giyerek bilinirliği daha da artırmaya çalışmaları. Bizim için önemli olan sporu bir yaşam biçimi haline getirmektir. İnanıyorum ki ; sporla birlikte öz disiplin de şekilleniyor. Yaşama bakışınız değişiyor. Yaşam enerjiniz artıyor. Hayatın koşturmacasında gün içinde spora ayırdığınız bir saat sayesinde gün boyu pozitif enerji ile doluyorsunuz. Farkındalıklarınız artıyor. Enerjiniz hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorsunuz hayatı… Ayrıca Adım Adımyaşamalarını sağlamaktı. Anne ve babalar çocuklarıyla birlikte 800 metre koşarak diğer ebeveynlerle yarıştılar o gün.   Koşu bundan ibaret değildi elbette; ile olan birlikteliğimiz bizlerin İyilik Peşinde Koşarak kendimizi daha da iyi hissetmemizi sağlıyor her seferinde. Yazı biter ve ben Safder Baba’nın elleriyle hazırladığı ‘Maraton’ adlı ayva marmelatı ile ağzımı tatlandırmak üzere mutfağa yönelirim. Hepinize bol renkli, hareketli, tatlı mı tatlı bir gün diliyorum. Hiçbir şey için geç değil, hiçbir şey imkansız değil; istiyorsanız, yaparsınız. Niyet edin, yeter!   *Fotoğraflar için teşekkürler Aykut Üstündağ.   Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale