Britanya Kolombiyası’ndan eşsiz görüntüler
Britanya Kolombiyası uçsuz bucaksızdır. Burada büyümüş biri olarak, yaşadığım yerin sadece küçük bir kısmını gördüğümü söyleyebilirim. Eyalet belki de en çok, birçoğu dünyanın en yaşanabilir şehirlerinden biri olan Vancouver’a çok kısa mesafede olan dağlarıyla ünlü. Şehrin batı kıyısı da güneydeki Vancouver Adası’ndan eyaletin merkezine ve Alaska’nın güneydoğu kıyısına kadar kuzey kıyılara uzanan yağmur ormanlarına ev sahipliği yapıyor.
Bunlar, yeryüzünde başka birçok yerdeki kadar karmaşık bir ekosistem oluşturan, çok çeşitli bir yabani hayvan nüfusuna ev sahipliği yapan çok eski balta girmemiş ormanlardır. Aynı zamanda binlerce yıldır insanların da yaşam alanı olan ormanlar, sayısı 10’u aşan ve uzunca süredir karada ve denizde geçimlerini sağlayıp kendilerine özgü gelenekler ve kültürler oluşturmuş ilk milletlerce “yurt” olarak adlandırılmakta.
32,000 alanı kaplayan Büyük Ayı Yağmur Ormanı, yalıtılmış ve bozulmamış çevresinden dolayı özel bir önem taşıyor. Bölgenin bir kısmını keşfetmek için, Nimmo Bay Resort’a gittik. Bu pansiyon öyle izole bir alanda ki, sadece deniz uçağı, helikopter ya da tekne ile ulaşılabiliyor. İşte bölgede gördüklerimiz:
Kaynak:
matadornetwork.com
1981’de kurulan Nimmo Bay Resort; yürüyüş, balina ve ayı izleme, kano, su yogası gibi yabani hayatın tadının çıkarılabileceği maceralar için imkanlar sunuyor. 
Yılda 9 ay elektrik sağlayan bu şelale, aynı zamanda bir tatlı su kaynağı. Sağda gördüğünüz jakuzide vakit geçirdikten sonra soğuk suya atlayarak kendi kendinize bir su tedavisi yapabilirsiniz. 
Büyük Ayı Yağmur Ormanı, Alaska’nın güneydoğusundan Discovery Adalarına kadar uzanan ılıman bir yağmur ormanı. Bu orman, dünyada kalan son ve en geniş balta girmemiş ormanlardan biri. 
Anladım ki, kuş gözlemcilerinin, boyunlarını gökyüzüne ve ağaçlara bakarak ya da okyanusun yüzeyini inceleyerek ağrıtırken iyi bir nedenleri varmış. Burada ismini bilmediğim birçok kuş türü vardı. Benim favorilerimse kel kartallar ve balıkçıllardı. 
Rehberimiz, teknenin başını Lacy Şelaleri’ne getirdi. Burada, yüzünüz hızla akan suya çok yakın şekilde durmak, oldukça ilginç bir deneyimdi.
Pansiyondan ilk gezimiz için çıktığımızda, beyaz yanlı Pasifik yunuslarıyla karşılaştık. Pruvada toplanıp tekneyle birlikte hızlanan, suya batıp çıkan yunusların etrafımızda oynamasını seyrettik. 
Somonla beslenen siyah ve boz ayıları görmek için sabırsızlanıyordum. Hatta çekinik genlerinden ötürü aslında siyah ayı türünden olmalarına rağmen tamamen beyaz olan Kermode ayılarını görmek için bile büyük umutlar beslemiştim. Kakweiken Nehri’nin kıyısında, ayıların beslendiği noktaya yakın bir yerde durup sabırla bekledik; ama hiçbir ayı göremedik. Bu, yabani hayatın bir plan programa bağlı olmadığını ve burada tamamen doğanın merhametinde olduğunuzu hatırlatan önemli bir olaydı. 
Büyük kayalar üstünde toplanarak oyunlar oynayan, yayılıp uyuyan Steller deniz aslanlarını, korkup suya atlamalarına neden olmayacak şekilde yaklaşmak mümkün oldu. 
Daha önce hiç katil balina görmemiştim ve bu yolculukta da göreceğimi düşünmüyordum. Sağ üst fotoğraftaki kambur balinaları kısa sürede görebildik, ama katil balinalar bizi neredeyse günün sonuna kadar atlatmayı başardı. 
