X

Brezilya Günlükleri: O Memo burası Rio de Janeiro, Brezilya!

Irmak Yazım ile Brezilya Günlükleri – 4

Rafet El Roman halt etmiş de Memo’ya New York’u öve öve bitirememiş! Gel bak Memo, biraz anlatayım da karar ver New York mu, yoksa Rio de Janeiro mu?

Cidade Maravilhosa (Muhteşem Şehir) derler ona, Ocak Irmağı anlamına gelir, yani benim adımdır Rio, uzağında olduğumda sıla hasreti çektiğim, şarkılarını duyunca hüzünlendiğim, adı geçince gözlerimin parladığı memleketim…  Sambasıyla yerinde durdurmayan, futboluyla coşturan, 2014’de Dünya Kupası’na, 2016’da Dünya Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak, 2012’de UNESCO’nun Dünya Mirasları listesine “Dağla deniz arasındaki alan” olarak girmeyi başararak tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir şehir Rio de Janeiro!

 

                    Cristo Redentor Heykeli                                      İpanema Plajı                          

Brezilya cansa, Rio canandır! Plajlarda futbol oynayan birbirinden güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar, sahilde 7’den 70’e spor yapan, yüzlerinden gülümsemesi eksik olmayan müthiş insanlar, elinde sörf tahtasıyla sokaklarda çıplak ayak gezenler, otobüse bikinileri, pareolarıyla binenler, sokaklarda dans edenler… neler neler. Rio’ya gidince bir daha dönmek istemeyeceğiniz için en az bir hafta ayırın derim. Tabii ki 3-4 günde de gezilip görülebilir ama Rio’yu doya doya yaşamak için dediklerime kulak verin bence. Güzellikleri ve pozitif enerjisiyle insanın içini yaşam enerjisiyle doldurup patlatırken bir yandan da sokaklarda boylu boyunca yatan çocukları, içler acısı dilencileri, sokaklarda korku salan kapkaççıları, uyuşturucu satıcılarıyla Rio adeta tehlikenin kucağında bir cennet! Bir yanda eski karizmasını ve popülaritesini İpanema’ya kaptırmış, zamanında uğruna şarkılar yazılmış Copacabana plajı, bir yanda her karesi ayrı yaş kesimine ayrılmış İpanema plajı, bir yanda alabildiğine uzun Leblon plajı, ünlülerin oturduğu Barra da Tijuca, gece hayatıyla meşhur Lapa, medeniyetin hemen arka sokaklarında, tehlikenin kalbi favelalar (gecekondu mahalleleri), şehri tüm kötülüklerden koruduğuna inanılan Corcovado dağının tepesindeki Cristo Redentor  (İsa Heykeli)

 

Rio’dan insan manzaraları

Gerçekten Rio de Janeiro “Anlatamam görmen lazım, bana geri dönmen lazım!” tadında bir yer. Ben günün birinde mutlaka yaşamaya gideceğime eminken, orada tanıştığım bir sürü farklı coğrafyadan arkadaşım da o yıllardan beri Rio’da yaşıyorlar.

Copacabana Palace

Hostellerden Korkmayın diyor Irmak Ablanız!

Hosteller şöyle eğlenceli, böyle eğlenceli

Rio’ya gidip te benim hayal otelimi ziyaret etmezseniz dayağımı yersiniz. Copacabana Palace; bence dünyanın en güzel otellerinden biri olup, adından da anlaşıldığı gibi Copacabana’da olup, en güzel özelliği de plajın tam karşısında olmasıdır efendim. Bunun dışında Hotel Fasano efsanedir ki, bunların hepsi oldukça pahalı olduğundan kalmasanız da bir şeyler içmeye, efendime söyleyeyim özellikle Hotel Fasano’nun muhteşem İpanema manzaralı havuzunu görmeye gitmelisiniz.  Biraz daha cincanoz otel söylemek gerekirse: Mar İpanema, Sofitel, Ceasar Park ve Sheraton Rio. Ufak at da civcivler yesin diyorsanız, daha uygun bütçeli hostellerden bir demet: Benim ilk kaldığım ve çok kadim dostlar edindiğim Che Lagarto, ikinci kaldığım Girl From İpanema Hostel, Şilili hippi sevgilim Jorge’nin zamanında açtığı Copa Hostel de kalabileceğiniz nezih yerlerden biridir.

Jorge

Nezih demişken, ben hayatımda Güney Amerika’daki hostellerin bu kadar güvenli ve lüks olabileceğini düşünmemiştim. Siz de benim gibi düşünüyorsanız orada durun! Çünkü anladım ki hosteller; otellerin gençlerle dolu versiyonu. Özellikle Rio’dakiler için konuşabilirim ki hepsi birbirinden temiz, çok zengin kahvaltı menülü, bol partili ve eğlenceli yerler. Bir otelde kalsanız gayet konforlu ve rahat olabilir, ama hostelde kalınca tanıştığınız insanlarla bütün gün gezebilir, hatta farklı şehirlere bile beraber devam edebilirsiniz. Bence hostellerin samimiyeti otellerde yok. Özellikle de gençlere sesleniyorum: Otel de neymiş, gidin de eğlenceyi ve arkadaşlığı görün! Bir de hostellerdeki sürpriz hiçbir yerde yok kardeşim. Mesela ben 4 kişilik oda boşken içeri girdim. Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane tadında odaya tuvalete girmek için geri döndüğümde iki tane dalyan gibi İngilizle karşılaştım. Hayır yani bir de kapı açılmıyor, kapıyı zorluyorum derken kapı bir açıldı ki aman Yarabbim. Böyle bir yakışıklılık yok! Ayrıca hostellerde çok güzel tekne gezileri/ partileri, efendime söyleyeyim favela partileri, happy hourlar ve daha bir sürü şey oluyor.

Tekne partisinde

Bir de Rio’ya “Sana dün bir tepeden baktım aziz Rio” demek isterseniz Tuakaza Otel’de mutlaka kalmalısınız. Bayağı bir tepede olduğu için toplu taşımanın gitmediği, ama kendi özel servisiyle erişim sağlanabilen, muhteşem manzaralı bir spa oteli.

Yiyelim, içelim!

Marius’un tavanı

Ben hayatımda almadığım kiloyu Rio’da aldım. 40 gün içinde gelsin caipirinhalar gitsin biralar, aman efendim etler, evet efendim churrascolar (mangal), sepet efendim tropik meyve suları, tatlılar ve daha bir sürü şey derken 6 kilo aldım. Obeziteye yelken açtım desem yeridir. İstanbul’a geri döndüğümde spor hocam “Baba sen ne yaptın ya!” diyen gözlerle bana bakarak gerçekten şu soruyu sordu: “Irmak sen ne yedin? Aldığın kilonun yarısı yağ, bardak bardak zeytinyağı mı içtin?” dedi . O kadar psikopata bağlamasam da kilo alma kampına girmişçesine yedim, içtim. Amaaan sefam olsun canım ne yapayım! Şimdi Rio’ya gitmişken şehrin en kral churrascariası (etçi) Porcao’da bir dana yemeden, Marius’da deniz mahsülleri yemekten mide fesatı geçirmeden dönülür mü, tabii ki dönülmez!

Rio geceleri

Turistik Atraksiyonlar, Bar Matraksiyonları ve daha bir sürü şey…

Lapa’da caipirinha yaparken

Rio’nun Lucca’sıdır dediler, gittik ama değilmiş. Yine de güzel içkinizi içip, bir iki kırıtabileceğiniz bir yer olarak Melt iyi bir seçim olur. Rio’da gece dedin mi Lapa’yı görmeyenin gözünü oyarlar. Merkezden biraz daha uzakta, Asmalı Mescit gibi müzikleri ve kalabalığı sokaklara taşan ama şehrin içine göre biraz daha tehlikeli sayılabilecek bir muhit olan Lapa görülmeli. Lapa’daki güzel canlı müzik yapan yerlerden hatırladığım Carioca da Gema ve Democratico’da bardaki herkesle samba yapabilirsiniz. Bir Scenarium var ki dillere destan. Her katında farklı müzik çalan, hem sempatik, hem yakışıklı, hem de kaliteli bir yer.

17 yaşındayken

Brezilyalılar İsa Heykeli’nin şehri bütün doğal afetlerden, kötülüklerden koruduğuna inanıyor. Dünyanın her yerinde deprem de olsa, hiçbir hasarın olmayacağı tek yerin Rio olacağına inanıyorlar. Pozitif bakış açılarına sağlık diyelim! Dolayısıyla neymiş, İsa Heykelini görmeden Rio’yu terk etmiyormuşuz. Karşıki dağlara üflemek isterseniz Pao de Açucar (Sugar Loaf)’a çıkmadan, Dünyanın en büyük stadlarından biri olan Maracana’da bir maç seyretmeden, “Şehrin içinde böyle bir şey nasıl olur Baba?” dedirten Jardim Botanico’da (Botanik Bahçesi) çiçek böceğin arasında yuvarlanmadan, tramvayla Santa Teresa’ya gitmeden, Cinelandia’da gezmeden, dünyanın en güzel yerinde bulunan Modern Sanat Müzesi Niteroi’yi ziyaret etmeden, Lagoa Rodrigo de Freitas’ın kenarındaki restoranlardan birinde bir şeyler yemeden dönmeyin, dönmeyin dedim!!

 

              Lagoa Rodrigo de Freitas                                                     Niteroi

Sun’la Maracana’da

Kalbim Rio’da kaldı!

Benim aklım da, kalbim de, fikrim de, zikrim de, neyim var neyim yok hepsi Rio’da kaldı. Ama Rio’ya dedim ben, “Sana öyle bir geri döneceğim ki!” diye. Yani bizim aramızda ayrı bir dil, bir anlaşma ve bir dayanışma var. Gitmesem de, görmesem de o Rio benim Rio’m. Ve benim Rio’m beni bekliyor, adaşım değil mi sonuçta…

Önemli Detaylar: 

  • Hangi plaja giderseniz gidin öyle emmioğlunun sünnet düğününe gider gibi beşi bir yerdelerinizi takmayın. Vallahi ben yanıma havlu bile almıyorum, plajdaki satıcı dayılar pareo falan satıyorlar, alıyorum onu, hem belime bağlıyorum, hem de kuma serip üzerine yatıyorum. Oooh, değmeyin keyfime!
  • İpanema’da numaralandırılmış plajlar genelde yaş gruplarına göre belirleniyor. Çocuklu aileler, gençler falan gibi. O nedenle 10 numarada güneşlenin. Ama tabi çocuğunu alıp gelen kadınları da tokatlamayın, o kadar da katı bir kural yok sonuç olarak! Bir de numarasını unuttum ama Copacabana’da dolaşırken görmeyeni döverler, benim “Snoop’un Yeri” diye adlandırdığım yerde mutlaka güneşlenin. Orasıyla ilgilenen ağabey Snoop Dogg’un aynısı ve isminizi verip Avşa’daymışçasına bütün yediğinizi içtiğinizi günlük hesabınıza yazdırabilirsiniz.
Snoop
  • Copacabana, İpanema, Leblon arası beyaz dolmuşlar var. Hem çok ucuz, hem de çok hızlı. Bir de aynı bizim gibi para toplayan, kapılardan sarkan muavinleri var.
  • Agua de Coco’yu yani Hindistan Cevizi suyunu mutlaka İpanema’da için. Ordakiler daha tatlı oluyor.
  • Rio’nun çok yakınındaki ünlü tatil beldesi Buzios’a gidin, gitmeyenlere anlatın, benim için de oradan bir kart atın.
  • Hosteller ve oteller Favela Partileri düzenliyorlar. Onların eşliğinde katılın tabii, ama kendi kendinize favelalara girmeyin gözünüzü seveyim. Zira o favelaların bazılarına polis bile giremiyor o denli tehlikeli yani. Cengaver olmaya gerek yok, haddinizi bilin, oturduğunuz yerde oturun. Gitmeden Favela Rising belgeselini izleyin de akıllı olun!
  • Bir önceki yazımda belirttiğim bütün tehlike uyarıları için aynı şeyler Rio’nun en düzgün yerlerinden, en tehlikeli yerlerine kadar geçerlidir. Altına imzamı atar, kaşemi basarım…
  • Buradan ilerleyen haftalarda bahsedeceğim Şilili sevgilim Jorge’ye, onun minik oğluşuna, Arjantinli dostum Genaro’ya, Güney Koreli kardeşim Sun’a, bana not kağıdıyla evlenme teklifi eden kendini bilmeze, İsrailli ağabeyim Idan’a, özgür ruhlu Alman dostum Alexandra’ya selamlarımı yolluyorum, el sallıyorum…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale