Rafet El Roman halt etmiş de Memo’ya New York’u öve öve bitirememiş! Gel bak Memo, biraz anlatayım da karar ver New York mu, yoksa Rio de Janeiro mu?
Cidade Maravilhosa (Muhteşem Şehir) derler ona, Ocak Irmağı anlamına gelir, yani benim adımdır Rio, uzağında olduğumda sıla hasreti çektiğim, şarkılarını duyunca hüzünlendiğim, adı geçince gözlerimin parladığı memleketim… Sambasıyla yerinde durdurmayan, futboluyla coşturan, 2014’de Dünya Kupası’na, 2016’da Dünya Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak, 2012’de UNESCO’nun Dünya Mirasları listesine “Dağla deniz arasındaki alan” olarak girmeyi başararak tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir şehir Rio de Janeiro!
Cristo Redentor Heykeli İpanema Plajı
Brezilya cansa, Rio canandır! Plajlarda futbol oynayan birbirinden güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar, sahilde 7’den 70’e spor yapan, yüzlerinden gülümsemesi eksik olmayan müthiş insanlar, elinde sörf tahtasıyla sokaklarda çıplak ayak gezenler, otobüse bikinileri, pareolarıyla binenler, sokaklarda dans edenler… neler neler. Rio’ya gidince bir daha dönmek istemeyeceğiniz için en az bir hafta ayırın derim. Tabii ki 3-4 günde de gezilip görülebilir ama Rio’yu doya doya yaşamak için dediklerime kulak verin bence. Güzellikleri ve pozitif enerjisiyle insanın içini yaşam enerjisiyle doldurup patlatırken bir yandan da sokaklarda boylu boyunca yatan çocukları, içler acısı dilencileri, sokaklarda korku salan kapkaççıları, uyuşturucu satıcılarıyla Rio adeta tehlikenin kucağında bir cennet! Bir yanda eski karizmasını ve popülaritesini İpanema’ya kaptırmış, zamanında uğruna şarkılar yazılmış Copacabana plajı, bir yanda her karesi ayrı yaş kesimine ayrılmış İpanema plajı, bir yanda alabildiğine uzun Leblon plajı, ünlülerin oturduğu Barra da Tijuca, gece hayatıyla meşhur Lapa, medeniyetin hemen arka sokaklarında, tehlikenin kalbi favelalar (gecekondu mahalleleri), şehri tüm kötülüklerden koruduğuna inanılan Corcovado dağının tepesindeki Cristo Redentor (İsa Heykeli)…
Rio’dan insan manzaraları
Gerçekten Rio de Janeiro “Anlatamam görmen lazım, bana geri dönmen lazım!” tadında bir yer. Ben günün birinde mutlaka yaşamaya gideceğime eminken, orada tanıştığım bir sürü farklı coğrafyadan arkadaşım da o yıllardan beri Rio’da yaşıyorlar.
Hostellerden Korkmayın diyor Irmak Ablanız!
Rio’ya gidip te benim hayal otelimi ziyaret etmezseniz dayağımı yersiniz. Copacabana Palace; bence dünyanın en güzel otellerinden biri olup, adından da anlaşıldığı gibi Copacabana’da olup, en güzel özelliği de plajın tam karşısında olmasıdır efendim. Bunun dışında Hotel Fasano efsanedir ki, bunların hepsi oldukça pahalı olduğundan kalmasanız da bir şeyler içmeye, efendime söyleyeyim özellikle Hotel Fasano’nun muhteşem İpanema manzaralı havuzunu görmeye gitmelisiniz. Biraz daha cincanoz otel söylemek gerekirse: Mar İpanema, Sofitel, Ceasar Park ve Sheraton Rio. Ufak at da civcivler yesin diyorsanız, daha uygun bütçeli hostellerden bir demet: Benim ilk kaldığım ve çok kadim dostlar edindiğim Che Lagarto, ikinci kaldığım Girl From İpanema Hostel, Şilili hippi sevgilim Jorge’nin zamanında açtığı Copa Hostel de kalabileceğiniz nezih yerlerden biridir.
Nezih demişken, ben hayatımda Güney Amerika’daki hostellerin bu kadar güvenli ve lüks olabileceğini düşünmemiştim. Siz de benim gibi düşünüyorsanız orada durun! Çünkü anladım ki hosteller; otellerin gençlerle dolu versiyonu. Özellikle Rio’dakiler için konuşabilirim ki hepsi birbirinden temiz, çok zengin kahvaltı menülü, bol partili ve eğlenceli yerler. Bir otelde kalsanız gayet konforlu ve rahat olabilir, ama hostelde kalınca tanıştığınız insanlarla bütün gün gezebilir, hatta farklı şehirlere bile beraber devam edebilirsiniz. Bence hostellerin samimiyeti otellerde yok. Özellikle de gençlere sesleniyorum: Otel de neymiş, gidin de eğlenceyi ve arkadaşlığı görün! Bir de hostellerdeki sürpriz hiçbir yerde yok kardeşim. Mesela ben 4 kişilik oda boşken içeri girdim. Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane tadında odaya tuvalete girmek için geri döndüğümde iki tane dalyan gibi İngilizle karşılaştım. Hayır yani bir de kapı açılmıyor, kapıyı zorluyorum derken kapı bir açıldı ki aman Yarabbim. Böyle bir yakışıklılık yok! Ayrıca hostellerde çok güzel tekne gezileri/ partileri, efendime söyleyeyim favela partileri, happy hourlar ve daha bir sürü şey oluyor.
Bir de Rio’ya “Sana dün bir tepeden baktım aziz Rio” demek isterseniz Tuakaza Otel’de mutlaka kalmalısınız. Bayağı bir tepede olduğu için toplu taşımanın gitmediği, ama kendi özel servisiyle erişim sağlanabilen, muhteşem manzaralı bir spa oteli.
Yiyelim, içelim!
Ben hayatımda almadığım kiloyu Rio’da aldım. 40 gün içinde gelsin caipirinhalar gitsin biralar, aman efendim etler, evet efendim churrascolar (mangal), sepet efendim tropik meyve suları, tatlılar ve daha bir sürü şey derken 6 kilo aldım. Obeziteye yelken açtım desem yeridir. İstanbul’a geri döndüğümde spor hocam “Baba sen ne yaptın ya!” diyen gözlerle bana bakarak gerçekten şu soruyu sordu: “Irmak sen ne yedin? Aldığın kilonun yarısı yağ, bardak bardak zeytinyağı mı içtin?” dedi . O kadar psikopata bağlamasam da kilo alma kampına girmişçesine yedim, içtim. Amaaan sefam olsun canım ne yapayım! Şimdi Rio’ya gitmişken şehrin en kral churrascariası (etçi) Porcao’da bir dana yemeden, Marius’da deniz mahsülleri yemekten mide fesatı geçirmeden dönülür mü, tabii ki dönülmez!
Turistik Atraksiyonlar, Bar Matraksiyonları ve daha bir sürü şey…
Rio’nun Lucca’sıdır dediler, gittik ama değilmiş. Yine de güzel içkinizi içip, bir iki kırıtabileceğiniz bir yer olarak Melt iyi bir seçim olur. Rio’da gece dedin mi Lapa’yı görmeyenin gözünü oyarlar. Merkezden biraz daha uzakta, Asmalı Mescit gibi müzikleri ve kalabalığı sokaklara taşan ama şehrin içine göre biraz daha tehlikeli sayılabilecek bir muhit olan Lapa görülmeli. Lapa’daki güzel canlı müzik yapan yerlerden hatırladığım Carioca da Gema ve Democratico’da bardaki herkesle samba yapabilirsiniz. Bir Scenarium var ki dillere destan. Her katında farklı müzik çalan, hem sempatik, hem yakışıklı, hem de kaliteli bir yer.
Brezilyalılar İsa Heykeli’nin şehri bütün doğal afetlerden, kötülüklerden koruduğuna inanıyor. Dünyanın her yerinde deprem de olsa, hiçbir hasarın olmayacağı tek yerin Rio olacağına inanıyorlar. Pozitif bakış açılarına sağlık diyelim! Dolayısıyla neymiş, İsa Heykelini görmeden Rio’yu terk etmiyormuşuz. Karşıki dağlara üflemek isterseniz Pao de Açucar (Sugar Loaf)’a çıkmadan, Dünyanın en büyük stadlarından biri olan Maracana’da bir maç seyretmeden, “Şehrin içinde böyle bir şey nasıl olur Baba?” dedirten Jardim Botanico’da (Botanik Bahçesi) çiçek böceğin arasında yuvarlanmadan, tramvayla Santa Teresa’ya gitmeden, Cinelandia’da gezmeden, dünyanın en güzel yerinde bulunan Modern Sanat Müzesi Niteroi’yi ziyaret etmeden, Lagoa Rodrigo de Freitas’ın kenarındaki restoranlardan birinde bir şeyler yemeden dönmeyin, dönmeyin dedim!!
Lagoa Rodrigo de Freitas Niteroi
Kalbim Rio’da kaldı!
Benim aklım da, kalbim de, fikrim de, zikrim de, neyim var neyim yok hepsi Rio’da kaldı. Ama Rio’ya dedim ben, “Sana öyle bir geri döneceğim ki!” diye. Yani bizim aramızda ayrı bir dil, bir anlaşma ve bir dayanışma var. Gitmesem de, görmesem de o Rio benim Rio’m. Ve benim Rio’m beni bekliyor, adaşım değil mi sonuçta…
Önemli Detaylar:
- Hangi plaja giderseniz gidin öyle emmioğlunun sünnet düğününe gider gibi beşi bir yerdelerinizi takmayın. Vallahi ben yanıma havlu bile almıyorum, plajdaki satıcı dayılar pareo falan satıyorlar, alıyorum onu, hem belime bağlıyorum, hem de kuma serip üzerine yatıyorum. Oooh, değmeyin keyfime!
- İpanema’da numaralandırılmış plajlar genelde yaş gruplarına göre belirleniyor. Çocuklu aileler, gençler falan gibi. O nedenle 10 numarada güneşlenin. Ama tabi çocuğunu alıp gelen kadınları da tokatlamayın, o kadar da katı bir kural yok sonuç olarak! Bir de numarasını unuttum ama Copacabana’da dolaşırken görmeyeni döverler, benim “Snoop’un Yeri” diye adlandırdığım yerde mutlaka güneşlenin. Orasıyla ilgilenen ağabey Snoop Dogg’un aynısı ve isminizi verip Avşa’daymışçasına bütün yediğinizi içtiğinizi günlük hesabınıza yazdırabilirsiniz.
- Copacabana, İpanema, Leblon arası beyaz dolmuşlar var. Hem çok ucuz, hem de çok hızlı. Bir de aynı bizim gibi para toplayan, kapılardan sarkan muavinleri var.
- Agua de Coco’yu yani Hindistan Cevizi suyunu mutlaka İpanema’da için. Ordakiler daha tatlı oluyor.
- Rio’nun çok yakınındaki ünlü tatil beldesi Buzios’a gidin, gitmeyenlere anlatın, benim için de oradan bir kart atın.
- Hosteller ve oteller Favela Partileri düzenliyorlar. Onların eşliğinde katılın tabii, ama kendi kendinize favelalara girmeyin gözünüzü seveyim. Zira o favelaların bazılarına polis bile giremiyor o denli tehlikeli yani. Cengaver olmaya gerek yok, haddinizi bilin, oturduğunuz yerde oturun. Gitmeden Favela Rising belgeselini izleyin de akıllı olun!
- Bir önceki yazımda belirttiğim bütün tehlike uyarıları için aynı şeyler Rio’nun en düzgün yerlerinden, en tehlikeli yerlerine kadar geçerlidir. Altına imzamı atar, kaşemi basarım…
- Buradan ilerleyen haftalarda bahsedeceğim Şilili sevgilim Jorge’ye, onun minik oğluşuna, Arjantinli dostum Genaro’ya, Güney Koreli kardeşim Sun’a, bana not kağıdıyla evlenme teklifi eden kendini bilmeze, İsrailli ağabeyim Idan’a, özgür ruhlu Alman dostum Alexandra’ya selamlarımı yolluyorum, el sallıyorum…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.