Bu haftanın ödül haberi bizden… Modacı Raşit Bağzıbağlı için çektiğimiz “Bianca with Raşit Bağzıbağlı” isimli belgesel, 2. Saraybosna Uluslararası Moda Filmleri Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü aldı. Biz de ödülü almak üzere Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’ya gittik. Sizlerle hem film festivali açısından hem de bir seyahat rehberi tadında bu maceramı paylaşmak istiyorum.
Pek çoğunuz Avrupa’da pek çok ülkeye gitmiştir. Paris ve Londra belki boy ölçüşebilir ama onun dışında Avrupa’da hiçbir kent İstanbul kadar büyük ve karmaşık değil. Ancak Avrupa şehirleri genellikle tarihleri, kültür sanat hayatları, sosyal imkanları vb. ile bizleri kendine hayran bırakır. Bir yandan da “Türk” ve “Müslüman” olmamızdan dolayı turistik yerlerde sevilsek de aslında yerel halk bizden hazzetmez.
Saraybosna’da havaalanına iner inmez bunların tam tersi bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bosna Hersek’in toplam nüfusu 4 milyon ve en büyük şehir başkent Saraybosna olmasına rağmen oldukça sevimli ve küçük bir havaalanı mevcut. Osmanlı döneminde kurulmuş bir şehir olması, ülkede Müslüman nüfusun fazla olması ve NATO çatısı altında ülkenin kurulması sırasında Türkiye’nin sağladığı destekler sayesinde; Avrupa’da sadece Balkan coğrafyasında rastladığımız Türk sempatisi yüksek bir halk bizi karşıladı. Türk olduğunuzu öğrendiklerinde ayrıca bir ilgi, muhabbet gösteriyorlar. Türkçe bildikleri kelimeleri sıralıyorlar art arda.
Havaalanında bizi festivalin tahsis ettiği araçla şoförümüz Mirsad karşıladı. Havaalanına çok yakın olan otelimize giderken bize etrafı anlattı. Ülkeye ayak bastığınız andan itibaren yeni kurulmuş sayılabilecek devletin ayağa kalkma çabaları, yakın zamanda bitmiş savaşın ne denli yıkıcı olduğuna şahit oluyorsunuz. Savaşın sadece insanların canını değil; ticareti, kültürü, sanatı, mutluluğu aldığını çok net görüyorsunuz. Savaş zamanında kaçmak için kullanılan yer altı tünellerini ve halen aktif olan devasa NATO üssünü gördükten sonra otelimize geldik. Hotel Hills Sarajevo, beş yıldızlı, gayet konforlu bir termal tesis. Hiçbir eksiği yok. Festival ile ilgili herhangi bir bilgilendirme ya da yetkiliye ulaşamayınca günün geri kalanını kapalı kocaman termal havuz ve jakuzilerde geçirerek keyfimize baktık.
Bosna Hersek’in ilginç para birimi
İkinci gün, festivalin başlayacağı gün halen bir bilgilendirme, program ya da yetkiliye ulaşamadık. Akşam saat 20:00’da ödül töreninin başlayacağını Facebook’tan öğrendikten sonra, buraya kadar gelmişken görmemek olmaz diyerek Mostar’a gitmeye karar verdik. Taksi ile havalimanı 5 km. Buradaki “km”yi doğal olarak “kilometre” olarak okuyorsunuz ancak Bosna’da “km”, yerel para birimi olan Bosna Markı’nı temsil ediyor. Domates 3 km, börek 4 km… Bilmeyen için zor olsa da öğrendikten sonra eğlenceli bir hal alıyor. “O bu yemek 25 km çok uzakmış gitmeyelim” gibi kötü esprilerin malzemesi oluyor.
Havaalanından kiraladığımız araca 15 euro vererek Mostar’a doğru yola çıktık. 120 km (burada kilometre anlamında) bir yolculuk ile Mostar’a varılıyor. Yol doğa olarak son derece nefes kesici. Akarsular, dağlar, vadiler ve ormanların arasından geçiyor ancak tek şerit gidiş ve tek şerit geliş, kıvrımlı ve tehlikeli diyebiliriz. İki saatlik yolculuğumuzun ardından Mostar’a vardık. Kış olmasından dolayı ortalık oldukça sakindi. Keyifle gezme fırsatı bulduk. Savaş zamanında yıkılan köprü, Türkiye’nin de 1 milyon dolar ile katkıda bulunduğu uluslararası uzlaşma sayesinde tekrar yapılmış. Etrafı ise eski yollar ve evlerle bezeli. Bu evler restoranlar, hediyelik eşyalar ve bir de Türk Hamamı ile turistik bir çarşı havası yakalıyor.
Bosna’ya gitmişken börekleri ve cevabi dedikleri köfteleri denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Turistik gezimizin ardından hava kararmadan dönüş yoluna çıktık. Hava 16:00’da karardığından, kış günü yollarda kalmayalım diye çok oyalanmadık. A tabii bir de akşam ödül töreni var. Doğru ya, biz festivale gelmiştik…
Otele varıp üzerimizi değiştirerek festival kokteyline indik. Şık ve güler yüzlü hanımlar ve beyler lobide toplandı. TV röportajları ve fotoğraf çekimlerinin de gerçekleştiği sıcak bir karşılamanın ardından yine otelde bulunan salona ödül töreni için geçildi. Hosteslerden biri, “Siz Türk’sünüz değil mi? Lütfen öne oturun, ödülü almaya kalktığınızda yol kısa olsun” diye bir ipucu verdi. Belki de spoiler vererek işin heyecanını kaçırdı ama niyeti oldukça iyiydi.
En iyi oyuncudan yönetmene, yılın modelinden TV spikerine kadar uzun bir listede ödüller sahiplerini buldu. Bosna Hersek’in sanatçıları, modelleri, şarkıcıları ve televizyoncuları oradaydı ancak ne yazık ki biz pek çoğunu tören sırasındaki sunumlar ve ödül teşekkür konuşmalarında tanıma fırsatı bulduk. En iyi belgesel dalında da biz ödüle layık bulunduk. Ağabeyim Adil Valizade ile birlikte ödülü aldık. Adil pek çok dilin ardından yerel dilde de ödülü verenlere teşekkür etti. “Hvala!” Ödül töreni sonrası yapılan kokteylde Avusturya’dan, Rusya’dan, İtalya’dan, Bosna’dan, Romanya’dan pek çok meslektaşımızla tanışma fırsatımız oldu.
Ertesi gün sabahtan şehir merkezini gezme fırsatımız oldu. Şehirde algıda seçicilik farkıyla dikkatimizi çeken ilk şey Türk markalarıydı. Ziraat Bankası, Doğtaş Mobilya, Çilek Mobilya, Kahve Diyarı, Bahçeci Kliniği ve daha pek çoğu ile Türk markaları, bu dost toprakların bir an evvel ilerlemesi için katkıda bulunmak ve tabii ki bu yeni pazarda söz sahibi olmak için çoktan yerlerini almış. Her ne kadar milliyetçi olmadığınızı savunsanız da, başka bir ülkede böyle bir manzara görmek gurur veriyor. Meydanda kışın ortasında dev satranç tahtasında keyifle oynayanlar ve şemsiyeleriyle onları izleyenler, soğuk havada insanın içini ısıtan muhteşem bir enstantaneydi. Merkezde çarşı pazarı ve ulusal müzeyi ziyaret ettikten sonra film gösterimleri için otelimize döndük.
Açıkçası kimse tam olarak gösterimlerinin kaçta başlayacağını bilmiyordu. Sadece kazananlar mı, bütün adaylar mı izlenecekti? Hangi sırayla peki? Alfabetik olma ihtimali ilk birkaç filmden sonra ortadan kalktı. Sonucunda, dört ara verilerek, toplam 5 saat içerisinde aday olan bütün filmler izlendi. Evet, tam 5 saat aralıksız. Doğal olarak sona doğru bayağı fire verildi. Sonuna kadar dayanmayı başaran azınlıktandık, sohbet kısmından sonra teşekkürler ile festival sona erdi.
Neden belirli bir program olmadığını, tüm filmlerin ödüllerden sonraki gün ve art arda izlendiğini kimse anlamadı. Gelen herkes organizasyondaki eksiklerin farkındaydı ancak oldukça büyük bir yıkımdan çıkan ülkenin tutuna tutuna ayağa kalkma çabaları, iyi niyetli ve sempatik yaklaşımları, henüz ikincisi düzenlenmesine rağmen alanında prestijli bir yer eden festival, kısa sürede kat ettikleri yol herkesin takdirini kazandı. Ben de buradan ödül için bir kez daha teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Hvala!
Ödül kazanan filmin tanıtım videosunu seyretmek için:
İlgili linkler:
https://www.facebook.com/Sarajevofff/
http://www.sfff.ba/