X

Boş yuva sendromu nedir, ebeveynler başa çıkmak için ne yapabilir?

Ebeveyn olmak inişli-çıkışlı upuzun bir yolculuk… Çocuklarınızın ilk kelimelerini duyduğunuz andan itibaren başlayan, büyük yaşam olaylarıyla, önemli dönemeçlerle dolu bir yol. İyi kötü geçen günlerin, birikmiş sonsuz deneyimin, ailecek birlikte yaşanan yılların sanki tak diye durduğu bir an gelir: Kuşlar yuvadan uçar; evin o küçük çocuklarının evden ayrılma zamanı gelir; üniversiteye giderler, evlenirler ya da taşınırlar ve işte o an birçok ebeveyn için boş yuva sendromu başlar. Nedir bu boş yuva sendromu ve ebeveynler üstesinden gelmek için neler yapabilir gelin yakından bakalım.

Üniversitelerin yeni dönemi başlamış; birçok genç ailelerinden uzakta bambaşka bir şehirde yeni yaşamlarına uyanmışken siz de “Ev birden bomboş kaldı, yavrum odasını ıssız bıraktı, sanki evin sesi soluğu eksildi” gibi söylemlerle serzenişler yaşıyorsanız, deneyimlediğiniz bu sendrom ile nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek zihninizi, ruhunuzu rahatlatabilir ve kendinizi yeniden iyi hissetmeye başlayabilirsiniz.

Boş yuva sendromunun belirtileri nelerdir?

Empty nest syndrome olarak da literatürde yer alan bu duygu durumu aslında hüzünle kederin mutlulukla burukluğun harmanlandığı; ebeveynlerin çocuklarının evden ayrıldıkları zaman yaşadıkları puslu bir his. Klinik bir tanı olmasa da, ebeveynlerin üzüntü ve yalnızlık yaşaması ile tanımlanan bu durum, aynı zamanda bir yas süreci.

Aslında her anne baba çocukları evden gittiğinde karşılaştıkları bu duyguyu tanımlayabilir ama yine de bazı işaretler boş yuva sendromu ile karşı karşıya olup olmadığınızı fark etmenize yardımcı olabilir. Boş yuva sendromunun en çok görülen belirtileri arasında şunlar yer alır:

  • Amaç kaybı: Belki de vaktinizin çok büyük bir kısmını ilgilenerek, onlar için bir şeyler yaparak ya da onları düşünerek geçirdiğiniz çocuklarınız evden gittiğinde kendinizi kaybolmuş, sanki hayata dair herhangi bir gayeniz kalmamış gibi hissediyorsanız sebebi bu sendrom olabilir.
  • Huzursuzluk: Çocuklarınız evden gittikten sonra ne yaparsanız yapın içinizde geçmeyen bir sıkıntı, eve hakim olan bir huzursuzluk hali varsa; sürekli endişeli bir ruh hali içerisindeyseniz, enerjiniz yoksa, hiçbir şeye odaklanamıyorsanız tüm bunlar boş yuva sendromu yaşadığınızın sinyallerini veriyor olabilir.
  • İlişkisel çatışmalar: Çocuğunuz veya çocuklarınız evden ayrıldıktan sonra partnerinizle yalnız kaldıysanız ve evde baş başa kalmanızdan keyifli anlar yaratmak yerine ufak tefek birçok şeyden sorun çıkarıyor, tartışma başlatıyorsanız, daha önce olmadığı kadar çatışma yaşıyorsanız aranızdaki bu çekişmeli durum hem sizin hem de partnerinizin boş yuva sendromuyla baş etmeye çalıştığınızı gösteriyor olabilir.
  • Duygusal dalgalanmalar: Ev boş kaldı diye durup dururken ağlıyor; gülerken birden hüzünlü düşüncelere dalıyor, sakinken hiçbir sebep olmamasına rağmen geriliyorsanız, kısacası yoğun duygusal dalgalanmalar yaşıyorsanız sebebi boş yuva sendromu olabilir.

Peki, tüm bu duygusal dalgalanmalar, endişeli ve huzursuz süreçlerle baş etmek, boş yuva sendromunu yenmek için ne yapmak gerekir?

Boş yuva sendromu ile başa çıkmanın yolları

Size bu konuda yol gösterecek, çocuklarınız evden gittikten sonra kendinize, yeni hayatınıza odaklanmanızı sağlayacak, hayatın tadını çıkarmanız için bakış açınızı değiştirmeniz gerektiğini hatırlatacak ipuçları:

1. Sosyal bağlarınızı güçlendirin

Eski arkadaşlarınızla yeniden bağlantı kurmak veya yeni arkadaşlıklar edinmek için zamanınızı kullanın. Yeni bağlantılar sunan yeni bir sosyal alana girmeye çalışın; atölyelere, eğitimlere ya da kurslara katılmaya çalışın. Arkadaşlıklara yatırım yapmak sağlıklı bir oyalanmadır ve yalnızlık duygularını hafifletir, ayrıca zihinsel ve duygusal gelişiminizi de destekler.

2. Yeni bir hobi edinin

Kimliğinizin farklı yönlerini keşfetmek ve ilgi alanlarınızı genişletmek, inanılmaz derecede tatmin edici bir yolculuk olabilir. Hazır bolca vaktiniz varken denemeye ne dersiniz? İster kitap kulübü ister yoga dersleri olsun, bölgenizdeki çeşitli etkinlikleri deneyin. Yeni bir aktivite, fiziksel ve zihinsel sağlığınızı korurken sosyal çevrenizi de genişletmenin harika bir yoludur.

3. Gelecek için hedefler belirleyin

İleriye dönük bir zihniyet benimsemek keder duygularını hafifletir, motivasyonu artırır ve sağlıklı bir bakış açısı duygusunu destekler. Hedefler belirlemek ve bunlara ulaşmak için çaba harcamak aynı zamanda özgün kimliğinizin gelişimini de teşvik eder. Yani, ebeveyn olmanın yanı sıra kendi benliğiniz için de bir şeyler yapmanız gerektiğini hatırlatır.

4. Partnerinizle yeniden bağlantı kurun

Partnerinizle size kalmış bir ev, baş başa kaliteli ve romantik zaman geçirmek için mükemmel bir fırsattır. İlişkinizdeki romantizmi yeniden canlandırmak için bu yeni alanı ve zamanı kullanmayı deneyin. Böylece sevgi dolu bir ev ortamı ve karşılıklı destekleyici, şefkatli bir ilişki kurabilir; partnerinizle aranızdaki bağı güçlendirebilirsiniz.

5. Öz bakımınıza önem verin

Kendinize bakmak için zaman ayırın. Rahatlatıcı bir köpük banyosu yapmak, lezzetli bir yemek pişirmek, koşuya çıkmak veya şükran günlüğü tutmak kendinizi çok daha iyi hissetmenizi ve artan zamanınızı en verimli şekilde değerlendirmenizi sağlayabilir. Sizi iyi hissettiren bir bakım rutini oluşturun.

6. Olumlu şeylere odaklanın

Çocuğunuzun / çocuklarınızın evden ayrılmasına üzülüyor olabilirsiniz; ancak bu durumun doğal bir süreç ve olumlu bir değişiklik olduğunu fark ettiğinizde bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Yeni bir hayata başlamışlar, mutlu bir yuva kurmuşlar, iyi bir üniversite kazanmışlar… Çocuklarınızın bağımsızlığınızı kutlamanız gerektiğini hatırlayın ve olumlu tarafa odaklanın, onları bekleyen fırsatlar için, değişiklikler için heyecanlanmaya çalışın. Ayrıca, çocuklarınızı hayatın bu aşamasına getirdiğiniz için kendinizi de tebrik edin!

7. Çocuklarınızda iletişimde kalın

Teknoloji çağında yaşadığımızı unutmayın. Çocuklarınız ister bir sokak ötenizde ister dünyanın öbür ucunda yaşamaya başlamış olsun fark etmez; saniyeler içinde iletişim kurabilir, özlem giderebilirsiniz. Fiziksel mesafeler sevgi dolu sözcüklere engel değil… Böylelikle hem siz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz; hem de bu süreçte çocuklarınızın aklı sizde kalmaz 😊.

Boş yuva sendromu ne kadar sürer?

Aslında bu sorunun net bir cevabı yok; aileden aileye, kişiden kişiye değişebilir. Her ebeveyn farklı bir boş yuva sendromu deneyimi yaşayabilir; bazıları için sadece birkaç hafta sürebilirken, diğerleri için yıllarca sürebilir. Tipik olarak, ebeveynler birkaç ay boyunca boş yuva sendromunu yaşayabilirler ve sonrasında yavaş yavaş eski düzenlerine ve ruh hallerine dönebilirler. Yapılan bazı anketlere göre, birçok ebeveynde bu sendrom yaklaşık 3 ay sürmekte. Ancak, siz daha uzun süre bu duygularla baş ediyorsanız, zamanın her şeyin en iyi ilacı olduğunu unutmayın ve kendinize iyi gelecek rutinler yaratmaya gayret edin. Son olarak, yalnız olmadığınızı ve profesyonel destek alarak bu konuda size rehberlik edecek bir uzmanla ilerlemenin de etkili bir yöntem olduğunu kendinize hatırlatın.

İlginizi çekebilir: Yalnızca iyi değil aynı zamanda mutlu bir anne olmak isteyenlere tavsiyeler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale