Bolluk inancı üzerine: Para, ne olmasını isterseniz o kılığa bürünür
“‘Zengin baba, para ne olmasını isterseniz o kılığa bürünür’ derdi. Bunun anlamı, paranın zihnimizin, düşüncelerimizin ürünü olduğuydu. ‘Para kazanmak zordur’ diyen birinin para kazanması gerçekten zor olabilir. Kişi ‘Ben asla zengin olamam’ ya da ‘Zengin olmak gerekten zor’ derse, bu sözlerin onun gerçeği olma olasılığı yüksektir. ‘Zengin olmanın tek yolu, çok çalışmak’ diyen biriyse, çok çalışacaktır. Kişi ‘Çok param olsaydı, bankaya yatırırdım, başka ne yapacağımı nereden bileyim?’ diyorsa, bunu gerçekleştirme olasılığı çoktur. Kaç kişinin düşüncelerinin gerçek olduğunu bilseniz, çok şaşırırsınız. ‘Yatırım yapmak risklidir’ diyen kişi bir gün yatırım yapmaya kalkarsa, riskli yatırımlara girecektir. Zengin babaysa, ‘Para olmasını istediğiniz kılığına bürünür’ derdi…”
Zengin Babanın Yatırımcılık Kılavuzu, Robert T. Kiyosaki
Bolluk kavramı insanlar arasında çok farklı seviyelerde yansımalarını gördüğümüz bir kavramdır. Bazılarımız her ne yaparsak yapalım bir türlü refah seviyemizi artıramazken, bazılarımız ise daha az eğitimli, daha az bilgili veya daha az teknik donanım ile hiç ihtimal vermeyeceğimiz refah noktasına erişir. Peki insalar arasında bu kadar fark gösteren bolluk bilinci veya bu yazımda özellikle sizinle daha derinden bakmak istediğim para inancı, para ile olan ilişkimiz, paraya karşı hissettiklerimiz, bizler arasında neden bu kadar farklıdır? Neden bazılarımız para ile adeta yakın bir dost gibi hiç endişe etmeden bir ilişki kurmuşken, diğer bir grup ise paradan korkmaktadır, paraya sahip olamamaktan endişe duymaktadır veya paranın su gibi gelip geçici olduğuna inanmaktadır?
Aslında, para ile olan ilişkimiz, küçük yaşlarımızdan itibaren şekilleniyor. Kendim ile ilgili bir örnek vermek istiyorum. Küçük yaşlarımdan itibaren ailemin büyük çocuğu olarak paylaşmak her zaman en önemli noktaydı. Kardeşimle paylaşmam gerekirdi, kalemimi, silgimi, oyuncağımı veya paramı. Her zaman, kendimden önce ona bir şey almayı düşünürdüm, bir tane değil her şeyi iki tane alırdım. Bunu öğrenmiştim. Ve her zaman param yeterdi, eğer iki tane almaya yetmiyorsa, bir tane alıp paylaşırdım veya hiç almazdım ki aramızda eşitsizlik oluşmasın.
Bu paylaşma bilinci bugün hala para ile olan ilişkimde en önemli kavram. Paramın paylaştıkça arttığına olan inancım tam. Bana ulaşan bir miktar para varsa, mutlaka evrendeki bu akışa destek vermek gerektiğini, yani severek paylaşmam ve harcamam gerektiğini düşünüyorum. Para benim için paylaştıkça katlanarak artan ve aslında daha fazla paylaşmak sorumluluğunu da getiren bir araç.
Evet, çok zor ve parasız kaldığım dönemler de mutlaka oldu ama ben bazen bir lirayı paylaştım, bazen çok daha fazlasını. Şunu çok iyi biliyorum ki, paylaşmaktan çekindiğimde, ellerimde parayı sıkı sıkı tutmaya çalıştığımda, sonunda mutlu olamıyorum, işe yaradığını hissedemiyorum ve parayı yönetemiyorum. Fakat paramı paylaştığımda, bu bana çok daha büyük bir haz ve hayatta var olma anlamı sağlıyor. Gerçekten bir işe yaradığımı düşünüyorum, ve paramla az da olsa bir insanı gülümsetebilirsem, o zaman bu parayı hak ettiğime inanıyorum.
Bu bilinçle baktığımda, ne kadar zor bir durumda olursam olayım, mutlaka sevgili evrenin ve para enerjisinin bana döndüğünü gördüm. Ben verdikçe para da bana çok ama çok daha fazlasını verdi. Bu yüzden bu yazımda bugün benimle olan sizlere sormak isterim, para hayatınızda ne anlama geliyor? Paranızı harcamaktan çekiniyor musunuz? Paranızı verebiliyor musunuz? Para ancak çok çalıştığınızda mı sizi bulacak? Gönül rızası ile paranızı paylaşabiliyor musunuz? Para zor mu kazanılır? Para kötü müdür? Para uğursuz mudur? Para sizi sevmez mi? Peki ya siz parayı seviyor musunuz? Para ile olan ilişkinizde en çok hissettiğiniz nedir, korkuyor musunuz, endişe mi ediyorsunuz, küskün müsünüz veya heyecanlı mısınız?
Bugün bu yazımda bana eşlik eden sizlere sormak isterim, para sizin için hangi kılığa bürünüyor?
İlginizi çekebilir: Bir bilgelik sınavıyla karşı karşıyayız: Gelecek mi, bugün mü?