X

Bobo karakterinin yaratıcısı, ünlü Karikatürist Serkan Altuniğne ile keyifli bir sohbet

Hepimizin yakından takip ettiği, özellikle pandemi döneminde Bobo karakteri ile içimizi ısıtan sevgili Serkan Altuniğne ile kariyeri, rutinleri ve Türkiye gündemi üzerine konuştuk.

Tanıdığımızın dışında, biyografilerin ötesindeki Serkan Altuniğne kimdir?

Yani ötesini berisini pek bilmiyorum ama işte o biyografilerin dışında evli, bir kedi bir köpek babası, Berlin’de yaşayan, günün önemli zamanını çizerek / yazarak geçiren, kalan zamanda kafasına göre takılan, keltoş bir birey.

Karikatüre ilginiz nasıl doğdu, çizmeye nasıl başladınız?

Karikatürle her karikatürist gibi küçük yaşlarda ilgilenmeye başladım. Henüz 9-10 yaşlarımdayken bildiğimiz anlamda mesaili bir iş yapmak istemediğime karar verdim. Tabii hayatla ilgili pek bir bilgisi olmayan biri olarak ne yapacağıma henüz karar vermiş durumda değildim. O sıralarda sürekli çizgi romanlar, efendime söyleyeyim mizah dergileri okuyarak zamanımı geçiriyordum. Sürekli de önüme gelen kağıtlara Conan, Örümcek adam, Süpermen, Muhlis Bey, En Kahraman Rıdvan falan çiziyordum. Bir gün kafama dank etti. “Ben bu işi yapmalıyım.” dedim. O dakikadan sonra zaten aramızın açık olduğu okuldan iyice uzaklaştım. O yüzden üniversite sınavına birkaç kez girmek zorunda kaldım. Sonuçta bir dönem yine de kaçamadım mesaili işten. İnşaat mezunu olduğum için inşaatta çalıştım, sonra reklam ajansı deneyimi derken karikatürist olmayı becerdim sonunda.

Çizmeye günün hangi saatleri başlıyorsunuz, her an elinde kalem kağıtla gezen biri misiniz? Çalışma programınızı biraz anlatır mısınız?

Her an elinde kağıt kalemle gezen biri hiç olmadım. Açıkcası çalışma tempom da sürekli değişiyor. Şu aralar (şu ara dediğim son 5-6 yıldır) sabah erken kalkıp, akşam 7-8’e kadar çalışıyorum. Ondan önce gündüz hiç çalışmaz, geceleri çalışırdım sabaha kadar. Açıkcası bazen beyaz yakalı olmak istiyorum. Çünkü mesainiz daha net. Benim ise kafama göre iş yapmadığım günler oluyor ama genelde Cumartesi, Pazar, bayram, seyran demeden sürekli çizdiğim dönemlerim daha çok. Arada senaryo çalışmalarım oluyor. O zamanlar daha boğucu geçiyor.

Her zaman yaratıcı, üretken ya da disiplinli olmayı gerektiren bir iş. Hiçbir şey yapmak istemediğiniz anlara nasıl çözüm buluyorsunuz?

Hiçbir şey yapmayarak o zamanları atlatıyorum. 🙂

Mesleğiniz hayata bakışınızı etkiliyor mu? Demek istediğim, çizimle uğraşmayan insanlara göre hayatı daha eğlenceli yaşıyor olabilir misiniz? Ya da zorlukların üstesinden daha rahat gelebiliyor musunuz?

Meslekle hayata bakış açısının arasında bir bağlantı olduğunu sanmıyorum. Başkasına göre hayatı daha eğlenceli yaşıyor muyum bilemem ama kendimce her günümü iyi geçirmeye çalışıyorum. Genelde bir şeyleri kafama takmamaya çalışan bir yapım var. Fakat takıldığım bir şey olursa da büyük kilitleniyorum. O zamanlar biraz zor geçiyor hayat hem bana hem çevreme…

Bobo ile kariyerinizin en ilgi gören günlerini yaşıyorsunuz desek katılır mısınız bu fikre? Hem Bobo çizimleri hem Bobo ile ilgili paylaşımlarınız çok seviliyor. Nasıl bir birliktelik sizinki? Bobo hayatınıza nasıl girdi; siz Bobo’yu çizmeye nasıl karar verdiniz?

Katılırım valla. 🙂 Bobo ile biz 13,5 yıldır ev arkadaşıyız. Kendisi en yakın arkadaşlarımdan biri. Oldukça huysuz bir arkadaş olmasına rağmen en az benim ona olduğum kadar bana düşkün kendisi. Günün ortalama 20 saatini beraber geçiriyoruz diyebilirim. Evde de zaten dibinizden ayrılmayan bir yapısı var. Ben nereye, o oraya yaşıyoruz. Bu 13,5 yılda da toplasanız 20-25 gün ayrı kalmışızdır. Genelde tatillere beraber çıkıyoruz ya da hiç çıkmıyoruz. Bütün hayatımızı Bobo’ya göre tasarlıyoruz diyebilirim. Ev seçerken bile “Hmm güzel ama 2. Kat ve asansör yok; Bobo’ya olmaz.” diyerek tutmuyoruz mesela.

Bobo hayatıma 2007 yılında girdi. Eşim Ezgi ile beraber girdiler hatta. Henüz 3 ya da 4 aylıktı. Köpek bakımı konusunda hiçbir fikrim olmayan bir dönemde bir anda Bobo ile yaşar buldum kendimi. Hatta Chow Chow denen cinsten bile kendisiyle birlikte haberdar oldum. Çok huylu bir köpek Bobo. Gerçekten Chow’ların tüm karakteristik özelliklerinin yanı sıra ek kendi huyları da var. Dolayısıyla zaten sürekli sizi eğlendirebiliyor birlikte vakit geçirirken. Doğal bir komikliği var. Ne yapsa komik oluyor aslında. 🙂

Ben ilk olarak Bobo’yu 2014 yılında Berlin’de çizdim. O sıralarda Bobo 7 yaşındaydı ve ben bu birlikteliğimizin sonsuza kadar sürmeyeceğini farketmeye başlamıştım. Bobo’dan sonra da Bobo’nun hayatımda olmasını istedim. Tarif edemiyorum size benim hayatımda ne kadar önemli ve boşluğu doldurulamaz olduğunu ama tahmin ediyorsunuzdur diye düşünüyorum. Evinde evcil dostlarıyla yaşayanlar beni anlayacaktır. Neyse, işte bu sebeple Bobo çizmeye başladım. 2014 yılından beri de çiziyorum. Ancak son 2 yıldır hemen her gün Instagram’da yeni bir macerasını yayımlıyorum. Bu tabii kendisine olan ilgiyi artırdı. Özellikle çizgi Bobo’nun gerçek bir karşılığı olduğunu öğrenince insanların alakaları daha da arttı. Tabii ikisinin birbirine karıştırılmasını istemiyorum asla. Çizgi Bobo ölümsüz ancak gerçek Bobo ile günün birinde ayrılmak zorunda kalacağız maalesef. İşte o kara gün geldiğinde çizgi Bobo beni tedavi edecek diye umuyorum. Ummak istiyorum. Bobo’yu çizmeye kısaca böyle karar verdim.

Şu sıralar ülke gündemi hayli karışık, sanırım yurt dışında yaşıyorsunuz. Uzaktan ülkeye bakınca ne görüyorsunuz? Gündemi izleyebiliyor musunuz?

Gündemi izlemediğin zaman var mı diye sorsanız daha iyi. 🙂 Maalesef uzakta da olsanız ülkenizden kopamıyorsunuz haliyle. Türkiye’de doğdum, büyüdüm, okudum; şimdiki insan haline gelişim Türkiye’de oldu. Ailem, arkadaşlarım, tuttuğum takım neredeyse hayatıma dair her şey orada. Dolayısıyla ‘Ben yurt dışında yaşıyorum amaann bana ne!’ diyemiyor tabii ki insan. Buradan bakınca ise içindeyken bize normal gelen, normalmiş gibi hissettirilmeye çalışılan pek çok şeyin normal olmadığını daha iyi anlıyorsun. Normal olan bizim yaşadığımız değilmiş diyorsun. Bu çok üzüntü verici. Her gün o kadar çok hadise, olay oluyor ve bunların hepsine o kadar hızlı alışıyoruz ki, Avrupa’da olsa aylarca tartışılacak mevzular bazen ülkemizde 2-3 saatte tüketilip yenisine ve daha acısına geçiliyor. Bu çok can sıkıcı.

Elbette ülkedeyken de başka bir hayatın mümkün olduğunu biliyordum ama yurt dışında yaşayınca başka bir hayatı yaşamanın o kadar da zor olmadığını öğrendim. Burada insanlar ülkemiz insanına göre birbirlerine hem daha tahammüllü hem de daha yapıcı. Elbette bu sadece insanla alakalı değil. Ülkenin yönetiliş tarzının ve demokratik yapısının da bunda etkisi var. Mesela Türkiye için oldukça sert ve radikal fikirleri olan, farklılıklara olabildiğince düşmanca yaklaşan birisi burada ise asla o şekilde davranmıyor. Bunun en büyük sebebi de ülkemizdeki siyasi atmosfer. Ülkemizde maalesef iktidar uzlaşmacı olmanızı istemiyor. Uzlaşır gibi olanlar varsa hemen ket vuruyor. Kendisi zaten kimseyle uzlaşmak istemiyor. Bu yüzden ülkemizin işinin bu kafa yapısıyla çok zor olduğunu düşünüyorum.

Kaleminiz sihirli bir değnek olsaydı, neyi değiştirmek isterdiniz?

Sihirdir, büyüdür, cindir, peridir bir takım dogmalardır öyle şeylere inanmadığım için buna cevap vermem zor maalesef. Zaten her şeyin tek bir insanın tek bir hareketiyle düzeleceğini de sanmıyorum. 🙂

Çizim yolculuğunuzda hevesinizi kıran şeyler oldu mu, yoksa şanslı mıydınız? İlk dönemlerinizden biraz söz etmek ister misiniz?

Hem hevesimi kıran şeyler oldu hem de çok şanslıydım. İsim vermeyeyim ama bir usta abimiz bir gün çok moralimi bozmuştu. Amatör gününde resmen kum çuvalı gibi yumrukladı beni. Perişan etti. Yıkılmış halde Leman Cafe’de otururken Soner Günday yanıma geldi. O zamanlar 18-19 yaşımdaydım. Bir bira ısmarladı, sonra çizimlerime baktı, “Saçmalama olm sen ne yıkılıyorsun lan ne moralini bozuyorsun. Otur bunların daha da iyisini çiz gene gel. Olmadı mı, haftaya daha da iyisini çiz gene gel… Bu işler böyle olur. Çalışmadan olmaz.” dedi verdi gazı. Bu benim bugün çizer olmamı sağlayan en büyük olay sanırım. Her zaman aklıma geldikçe teşekkür ederim Soner Abi’ye… Buradan da selam olsun ona! 🙂

 

Yağmur Aşık Mola: Yağmur Aşık Mola, 1993 yılında Aydın’da doğdu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli ajans ve gazetelerde muhabirlik yaptı. Halen bir kamu kurumunda editörlük görevine devam etmektedir. Türkiye’nin en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Nazilli’de hayatını sürdüren Mola, minimalizm, dijital detoks, sağlıklı yaşam konularında araştırmalar yapmış, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar kaleme almıştır. İletişim: yagmurasik1@gmail.com https://www.instagram.com/yagmurmola/

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale