X

Bizim olanı kimse bizden alamaz

Ben sigara ya da alkol kullanmam ama en az onlar kadar kötü başka bir alışkanlığım var: Gidenlere kolay kolay yol verememek.

Astrolojiyle biraz ilgiliyseniz tamamladığımız Nisan ayının transformasyonlarla dolu geçtiğini bilirsiniz. Beş büyük gezegen bu ay geri gitmek üzere anlaştılar sanki. Onlar geri gitti, biz de onlarla birlikte…

Eski aşklar, yapılan hatalar ve hesaplaşması bitmemiş her şey bir anda su yüzüne çıktı. Meğer hala anlamsızca kendimi suçladığım ne çok anım varmış. Hepsi bu ay birleşti ve beni ezmek istercesine üstüme üstüme geldiler. Daha konforlu gitmek için otobüste benim alanımdan çalmayı kendine hak gören mutsuz teyze gibi, kendimi suçladığım tüm anılarım birlik olup alanımı ele geçirmeye çalıştılar.

Onlara uyup kendimi suçladıkça ezildim, büzüldüm, üzüldüm. Kendimi bir köşeye sıkışmış ve küçücük hissettim. Ta ki çok değerli olduğumu kendime hatırlatana dek. Daha önce bilmiyor muydum bunu? E biliyordum tabi ama işte insanız ya unutuyoruz, kendimize tekrar tekrar hatırlatmamız gerekebiliyor. 

Bir kuvvetle kalktım büzüldüğüm yerden ve yaktım sahne ışıklarımı. Giydim tutku kırmızımı ve tüm gücümle vurarak ayaklarımı dans ettim karşısında sözüm ona benden güçlü zayıflıklarımın.

Ben şimdi buradayım dedim dans ederken bıçak gibi savrulan saçlarım ve bastığı yerde köklenen ayaklarımla. Beni ben olduğum için seven kalsın, sevmeyen, beni şimdiye kadar görememiş ve göremeyecek kim varsa elveda dedim. Artık beklemek yok dedim. Beni seven her şey şimdi beni seviyor ve beni seven her şey şimdi hayatımda diye düşündüm.

Dansımla birlikte kafam açıldı ve kendi merkezinde dönen topaç gibi güçlendi içimdeki ses. Dedi ki:

“Gidenin geri gelmesini beklemek nedir? İnsan ömrü zaman ile ölçülmüyor mu? Hayatımız bu kadar mı değersiz ki onu parça parça koparıp dibini göremediğimiz kör kuyulara atıyoruz. Giden gitmiş, biten bitmiştir. Gerçekleri ne kadar erken kabul edersek o kadar ömrümüzden kazanırız. Biz kendi ömrümüze sahip çıkmazsak kimse çıkmaz. Benim hayatım her zaman en çok benim umrumda olacak.”

Sonra fark ettim ki bu kötü alışkanlık bana ait değil. Neden özgürlüğü bu kadar seven biri tutsak olmak istesin ki? Belli ki, bir zamanlar bir yerlerde, bilgiyi sorgusuzca sünger gibi çektiğim dönemlerde öğrendiğim bir alışkanlıktı bu. Belki, annemin kullanmadığı ama atmaya kıyamadığı için her taşınmada yük edindiği eski eşyalarından ilham almışımdır. Hiçbir şeyi bırakmamalı, her şeyi kendimle birlikte gittiğim her yere taşımalıyım diye mi düşündüm o zamanlar acaba?

Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama ben; ‘bugün benimle olmayan ve bana faydası olmayan, eskide kalmış ve eskide kalmayı seçmiş her şeyi bırakmaya niyet ediyorum’ dedim.

Hemen sonra koşar adım yetişti beynim sohbete elinde çekirdeğiyle. O geldi mi konuşmanın amaçsızca uzayacağını biliyor tabi; ‘nasıl yani mücadeleyi bırakıyor musun? Ortadan kaybolmayı mı seçiyorsun?’ dedi.

‘Evet, aynen öyle’ dedim elindeki çekirdek paketini alarak. ‘Kim benim olanı benden alabilir ki? Eğer, gerçekten düşündüğüm gibi benimse yerimi başka hiçbir şey dolduramaz. Doldurabiliyorsa zaten orası benim yerim değildir. Hatırladın mı; sen kurumsal şirketlerde çalışırken senden sonra yerine gelen kişi senin yaptığın işi senin kaldığın yerden aynen devam ettirebiliyordu? Kalktığım koltuğa başkası oturduğunda sistem yaşamaya devam ediyorsa, ben olmadan başka biri ile kendini tamamlayıp aynen devam edebiliyorsa, demek ki burada işim yok dememiş miydin? Bunun ondan ne farkı var’ dedim.

Eskide kalmış, “bugün tüm güçlüklere rağmen ayakta ve bizimle olmayı seçmemiş” her şeye yol verelim gitsin.

Her şey bütünün hayrına oluyor ve biliyoruz ki her şey her an değişiyor. Bir şey hayatımızdan çıktıysa değiştiği ve değiştiğimiz içindir. Eğer değişim doğal olarak tekrar bir araya geleceğimiz şekilde seyrederse zaten geleceğiz. Olmazsa da yine bizim için en uygunu olacak.

Beynimiz geçmişte bedenimiz bugündeyken yaptığımız, safari aracındayken telefonumuzdan yol boyunca film izlemek gibidir. Film izleyeceksen niye safariye geldin demez mi kimse?

Harikalar diyarının güzeli Alice’in dediği gibi ‘geçmişi değiştiremeyiz ama ondan öğrenebiliriz’.

Ne aldıysak cebimize koyup yola devam edelim.

Şu anda kim bizimle olmak istiyorsa, kim bizimle gülüp bizimle ağlamaktan keyif alıyorsa en çok vakti onlara ayıralım. Onlar bizimle olmayı seçmiş kişiler ve  tıpkı bu insanlar gibi ihtiyacımız olan her şey her an bizimle. Uzaklarda değil hemen arka bahçemizdeler.

Ve gerçekten bizim olan, bize sevgiyle bağlı olan her şey her zaman bir şekilde bizimle olmaya devam edecek.

İlginizi çekebilir: Biz aslında mutlu olmak için ağlarız

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale