Bizi besleyen ve bizi biz yapan: Kimliklerimiz
Kimlik… Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre; toplumsal bir varlık olan insanın nasıl bir kimse olduğunu gösteren belirti, nitelik ve özelliklerin bütünü. Burada geçen “bütün” sözü önemli, çünkü kimliğimiz aslında birçok parçanın bütününden oluşur. Bizi biz yapan kimliklerimiz birleştiğinde, tanımdaki “nasıl”ı cevaplar ve bize has ne varsa ortaya koyar.
Hayatta sahip olduğumuz birçok kimlik vardır; evlat, anne, baba, iş insanı, öğrenci, kardeş, patron, hala, dayı, arkadaş, eş… Bütün kimliklerimizi bir arada taşırız. Bununla birlikte, her kimliğimizde farklı deneyimler yaşarız. Kişi “iş insanı” kimliğini yaşarken belki disiplinli ve mesafeli halini ortaya koyarken, “evlat” kimliğini yaşarken şefkatli ve sıcakkanlı bir tutum sergiliyor olabilir. Tüm kimliklerimiz bizi besler, tabii ki biz de onları besleriz. Zaman içinde bazıları değişebilir ya da yeni kimlikler edinebiliriz. Örneğin, “öğrenci” kimliğimiz, okulu bitirip çalışmaya başlayınca yerini “iş insanı” kimliğine bırakır. Fakat bu değişim tam olarak birbirinin ikamesi gibi olmaz. Her kimliğimizin gerektirdikleri birbirinden farklıdır.
Farklı kimlikleri beslemenin önemi
Kimliklerimizi kendi ihtiyaç ve özelliklerine uygun yaşamak hayatımızı zenginleştirir. Aksi durumlarda, kimlikler arası tutum geçişi sağlayamadığımız zamanlarda yaşanan sorunlar ilişkilerimizi yıpratabilir. Örneğin; kişinin “yönetici” kimliği olduğunu varsayalım. İşi gereği kontrol etmek, yönlendirmek gibi becerilerini kullanması gerektiğini ve vaktinin büyük kısmında bu tutumu sergilediğini düşünelim. Böyle bir senaryoda, kişi alışkanlıkları sonucu “yönetici” kimliğindeki tutumlarını eğer “eş” kimliğini yaşarken de sürdürüyorsa, bu durum eşiyle olan ilişkisinin yararına olmayacaktır. Kişi kesinlikle kimlikten kimliğe karakterini değiştirmemeli, fakat gerekliyse tutumlarını değiştirebilmelidir. Çünkü her tutum yerinde ve zamanında bize fayda getirir. İkili ilişkilerde yaşanan sorunların kaynağı bu tutum ve davranış değişimlerini gösterememek olabilmektedir. İlişkilerimizde sorun yaşıyorsak, hayatımızda baskın olan bir kimliği, diğer tüm alanlarda da yaşatıp yaşatmadığımızı değerlendirmeliyiz. Bu sayede, örnekteki gibi, eşini kontrol etmeye ve onu sürekli yönlendirmeye çalışırken kişinin aslında “yönetici” kimliğini yaşattığı ortaya çıkacaktır.
Peki, bazı kimliklerimizi baskın yaşamak ne demek? Aslında tüm kimlikleriyle bir bütün olan kişiyi 100 ölçeğinde ele alırsak, hayatının yüzde kaçında hangi kimliğini yaşadığını sorgulayabiliriz. Tüm kimliklerine belirli bir pay biçen kişi hayatında hangilerini daha fazla yaşadığını fark edebilir. Hayatımızın çeşitli dönemlerinde bu dağılımlar değişebilir. Bir kadın anne olduktan hemen sonraki dönemde “anne” kimliğini en yoğun şekilde yaşarken, zaman içinde bu kimliğindeki payı azalıp, diğer kimlikleriyle dengelenebilir. Çok yoğun bir proje döneminde tüm vaktini iş sorumluluklarına ayıran birinin en yoğun yaşadığı kimliği “iş insanı” olabilir.
Kimliklerimizin hayatımızdaki payları istediğimiz gibi bir dağılım gösteriyorsa, ne mutlu. Dağılımdan memnun değilsek de, güzel haber, payları değiştirebiliriz. Hayatımızda nasıl bir dağılımın bizi memnun edeceğini düşünebilir, sonra da şimdiki payları nasıl istediğimiz hallerine çevirebileceğimiz üstünde çalışabiliriz. Benim de “profesyonel koç” kimliğimle danışanlarımla yaptığım bir çalışmadır bu ve yol göstericidir.
Tüm kimliklerimizle bir bütünüz ve en iyi, en mutlu bütüne nasıl ulaşacaksak onun için çabalamalıyız.
İlginizi çekebilir: Hayatımızda fazlaca yer kaplayan bir grup: Tutunduklarımız