X

Doğayı evlerimize taşıyan biyofilik tasarım nedir? Nasıl yapılır?

En son ne zaman doğada uzun ve sakin bir yürüyüşe çıktınız? Muhtemelen o anda inanılmaz bir mutluluk ve huzur hissettiğinizi hatırlıyorsunuzdur. Peki acaba doğanın aynı fiziksel, psikolojik ve duygusal etkilerini yaşam alanlarımıza getirebilseydik nasıl olurdu? İşte biyofilik tasarım (biophilic design), tam da burada devreye giriyor. Bu tasarım felsefesinin arkasındaki bilimi ve neden giderek daha fazla tercih edildiğini anlamak için sizi yazımıza alalım!

Biyofilik tasarım nedir?

Biyofilik tasarım (biophilic design), yukarıda da belirttiğimiz gibi, doğadan ilham alan bir tasarım hareketi. Tüm zamanların en büyük mimarlarından biri olan Frank Lloyd Wright “Doğayı inceleyin, doğayı sevin, doğaya yakın kalın. Sizi asla başarısızlığa uğratmayacaktır” felsefesinden yola çıkarak “organik mimari” olarak adlandırdığı, insan ve doğayla uyumlu yapılara odaklandı. Bu organik ve doğadan ilham alan tasarım ilkesi, yavaş yavaş bir harekete dönüştü, böylece biyofilik tasarım doğdu. “Biophilic Design: Theory, Science, and Practice of Bringing Buildings to Life” kitabının yazarı Stephen R. Kellert, biyofilik tasarımı “modern binalarda ve peyzajlarda insanlar ve doğa arasındaki yararlı teması teşvik eden bir yaklaşım” olarak açıklıyor.

Biz insanlar evrim geçirip büyük şehirlerde toplanmaya başlamadan önce, doğayla tamamen uyum içindeydik. Küçük topluluklar halinde yaşadığımız ve hayatta kalmak için avlanıp tarımda ustalaştığımız için her zaman doğaya güvendik ve ona saygı duyduk. İşte doğa ve insan arasındaki bu bağ, geçmişten bugüne yıkılmaz bir bağ. Neden mi? Çünkü hala, kentsel peyzajlar inşa ettikten ve yeni yaşam ortamları yarattıktan sonra bile, boş anlarımızı mümkün olduğunca doğada geçirmeyi arzuluyoruz. Belki yiyecek aramak için doğaya gitmiyoruz ama ruhumuz ve aklımızı şifalandırmak için yine çareyi onda arıyoruz… İşte biyofilik tasarım sayesinde, ilkel evimiz olan doğayla yeniden bağlantı kurabiliriz!

Biyofilik tasarım ilkeleri nelerdir?

Biyofilik tasarım, sadece pencereleri açıp ev bitkileri satın almak anlamına gelmiyor. Bu tasarım modeli, hem mimari tasarımda hem de iç tasarımda doğa unsurlarını yapılı çevrelere dahil etmek için biyofili ilkeleri üzerine temellenmiştir. Aşağıda biyofilik tasarımın temelini oluşturan ilkelerden bazılarını görebilirsiniz:

  • Topluluk: Kamusal alanlarda ve işyerlerinde biyofilik tasarım, paylaşılan bir deneyim duygusu yaratmayı amaçlar.
  • Duygu: Biyofilik tasarım, insanların doğal dünyayla duygusal bağını derinleştirmeyi amaçlar.
  • Bütünleşme: Biyofilik tasarımcılar, doğal dünyayla sürekli temasın, doğaya kısa süreli etkileşimden daha faydalı olduğuna inanırlar. En fazla faydayı elde etmek için biyofilik ilkeleri erişilebilir bir şekilde günlük deneyimlere entegre etmeyi amaçlarlar.
  • Refah: Biyofilik bir tasarıma dahil ettiğiniz unsurlar, doğrudan insan ihtiyaçlarıyla ilgili olmalıdır. Doğal özellikleri rastgele seçmek yerine, bu öğelerin alanı kullanan insanları nasıl etkileyeceğini düşünmeniz gerekir.

Biyofilik tasarım örnekleri

Tüm bu bilgiler ışığında tahmin edebileceğiniz gibi, biyofilik tasarımda ilham doğadan gelmekte. Biyofilik tasarım, doğal unsurları iç mekanlara getirerek ve doğal desenleri taklit ederek doğal dünyanın estetiği dikte etmesine izin verir. İşte bazı biyofilik tasarım örnekleri:

  • Dışarıyı içeri getirmek: Biyofilik tasarım, doğal unsurları iç mekanlara getirir. Bazı yaygın biyofilik tasarım öğeleri arasında doğal ışık sağlayan çatı pencereleri; yeşil duvarlar veya canlı yeşilliklerle kaplı duvarlar, çeşmeler veya göletler gibi suyun varlığı sayılabilir.
  • Doğal kalıpları taklit etmek: Biyofilik tasarım, doğada bulunan kalıpları ve biçimleri taklit etme süreci olan biyomimikliği kullanır. Eğriler, fraktallar ve geometrik şekiller gibi doğal desenler, altyapı ve tasarıma ilham verir. Örneğin, pencereleri petek şeklinde çerçeveleyebilir veya bir dalganın eğriliğini taklit etmek için duvarlar inşa edebilirsiniz.
  • Bol yeşillik dikmek: Biyofilik mimari genellikle çevre düzenlemesini binanın yapısının birincil özelliği olarak ele alır. Çatı bahçeleri veya yeşil çatılar, bina sakinleri için açık hava alanları sağlar, dış merdivenler ağaçlar ve çalılarla kaplanabilir ve avlular güneş ışığının bir binanın iç kısmına nüfuz etmesine izin verir.
  • Doğal malzemeler kullanmak: Biyofilik tasarımcılar, plastik veya cilalı metaller gibi sentetik malzemeler yerine ahşap ve taşa yönelirler. Doğal malzemeler zamanla bir patina geliştirme eğilimindedir ve bu da yaşın doğal ilerlemesini düşündürür.
  • İnsan-doğa ilişkisi: Son unsur, insan ve doğa arasındaki binlerce yıldır var olan ilişkiyi yeniden yaratmayı içerir. Biyofilik tasarım, önceki tüm unsurları birbirine bağlar. Bunu yaparak, bir ofis düzen, güvenlik, karmaşıklık, merak, ustalık, kontrol, şefkat, keşif ve huşu gibi belirli temalara odaklanacaktır.

Biyofilik tasarımın faydaları

Biyofilik tasarımın amacını açıkladık. Peki, doğadan ilham alan ve doğayı evlerimizin içine getiren bu tasarım hareketiyle yakından ilişkili olan çok sayıda sağlık yararı olduğunu biliyor muydunuz?

  • Sirkadiyen ritim: Gün boyunca doğal ışığa erişim, sirkadiyen ritmi düzenlemeye yardımcı olarak potansiyel olarak kişinin kendisini daha dinlenmiş ve daha az stresli hissetmesini sağlar.
  • İyileşme: Biyofilik tasarıma sahip sağlık tesisleri, hastaların ameliyat sonrası iyileşme sürelerini kısaltmıştır. Science dergisinde 1984 yılında yayınlanan bir araştırma, pencerelerinde doğa manzarası olan hastaların pencereden manzara görmeyenlere göre ameliyattan sonra daha çabuk iyileştiklerini ve daha az ağrı kesici kullandıklarını ortaya koymuştur.
  • Artan üretkenlik: Yine 1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre, sert aydınlatmayı azaltan ve çatı pencereleri gibi daha fazla doğal ışık alan işletmeler, işçi verimliliğinde artış gözlemlemiştir.
  • Daha az stres: Doğaya düzenli erişim, kalp atış hızının ve tansiyonun düşmesine yardımcı olabilir, bu da daha düşük stresle bağlantılıdır. Çevre Bilimi ve Teknolojisi tarafından 2014 yılında yayınlanan boylamsal bir araştırmaya göre, daha kentsel bir çevreden daha yeşil bir alana taşınan insanlar ruh sağlıkları üzerinde olumlu bir etki yaşarken, daha yeşil bir alandan daha az yeşil bir alana taşınan insanlar olumsuz deneyimler yaşamıştır.

Biyofilik tasarım unsurlarını evime nasıl dahil edebilirim?

Eğer yukarıda anlatılanlar size de hitap ediyorsa biyofilik tasarım unsurlarını evinize veya iş yerinize dahil etmenin yollarını öğrenmek isteyebilirsiniz. İşte hemen başlamanın birkaç yolu:

1. Farklı alanlar

Büyük, açık düzlüklerden okyanuslara ve vadilerden mağaralara kadar doğa, mekansal değişkenliklerle doludur. Doğal manzaralarda bulunan bu çeşitliliği yaşam alanlarınızda taklit etmek için ev planınızda varyasyonlar yaratma fırsatları arayın. Örneğin, pencerenin yanında rahat bir sandalye gibi bir sığınak yeri veya dolambaçlı bir bahçe yolu gibi bir keşif alanı oluşturmayı düşünün.

2. Temiz hava

Mümkün olduğunda pencereleri açarak evinizdeki hava akışını artırın. Böylece evinize temiz hava getirecek ve yaşadığınız yere bağlı olarak doğa seslerini de duyabileceksiniz, bu da sizi doğal ekosisteminize daha da yakınlaştıracak.

3. Yeşil alanlar

Eve yeşillik getirmek, doğayla daha bağlantıda hissetmenin harika bir yoludur. Bazı ev bitkileri ayrıca havadaki toksinleri filtreleyerek evinizin hava kalitesini iyileştirmeye de yardımcı olur. Detaylı bilgi için ilgili yazımızı inceleyebilirsiniz: Evinizde soluduğunuz havayı temizleyen bitkiler

4. Doğa sesleri ve kokuları

Görsel doğa deneyiminizi, doğa seslerinden oluşan bir çalma listesi, doğal kokulu bir mum veya uçucu yağ difüzörü gibi görsel olmayan bir deneyimle tamamlayın.

5. Doğal ışık

Doğal aydınlatmayı en üst düzeye çıkarmak için gün boyunca perdeleri açık tutun. Doğal ışığınız yoksa, sert tepegöz aydınlatmasına güvenmek yerine farklı dağınık ışık öğeleriyle dinamik bir aydınlatma planı oluşturun.

6. Doğayı taklit eden desenler

Deniz dalgası veya bitki benzeri geometrilere sahip duvar kağıdı veya kumaş gibi doğayı taklit eden desenler eklemek de biyofilik tasarımı iç mekanlara dahil etmenin kolay bir yolu olabilir.

7. Su özellikleri

Suyun varlığı, herhangi bir iç mekana sükunet duygusu getirebilir. Gün boyunca suyun huzurlu sesinin tadını çıkarmak için bir tezgah üzerine veya açık bir pencerenin yanına küçük bir çeşme yerleştirmeyi düşünün.

Günümüzde biyofilik tasarımın önemi

Biyofilik tasarım, en kalabalık şehirlerde bile doğayı deneyimlememizi ve onun bir parçası gibi hissetmemizi sağlayabilir. Elbette bu tasarım modelini önemli kılan tek şey bu değil. Günümüz dünyasının gerçekleri arasında iklim değişikliği, salgınlar, yenilikler, zihinsel esenliğe odaklanma gibi başlıkları sıralayabiliriz. Şu anda bunlar, biyofilik tasarımın benimsenmesini hızlandıran ve etkisinin estetik niteliklerin ötesine geçtiğini kanıtlayan etmenler. Mimaride biyofilik tasarım CO2 emisyonlarını azaltmaya, bitkilerin ve vahşi yaşamın biyolojik çeşitliliğini artırmaya ve hatta binaların sıcaklığını düzenlemeye yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra, pandeminin ardından hala birçok kişi uzaktan çalışıyor. Biyofilik tasarım bu noktada da dengeli, daha üretken ve ilham verici bir ev-çalışma ortamı yaratmaya olanak tanıyabilir.

Sonuç olarak, biyofilik tasarım, doğru zihniyet ve doğayla bağımızı geliştirmeye istekli olmakla ilgilidir. İster stratejik değişiklikler yaparak küçük adımlarla başlayın, ister sıfırdan bir tasarım yapın, biyofilik tasarıma, bütçe veya alan sınırlamaları ne olursa olsun, herhangi bir kişi veya şirket kolaylıkla erişebilir.

Kaynaklar: spacerefinery, masterclass

İlginizi çekebilir: Evde sürdürülebilirlik: Kendi kendine yeten bir ev için 8 basit yol

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale