“Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı, aksine teşekkür et ihanet edenlere; sadakati öğrettikleri için. Minnet duy yalancılara, doğrunun farkına varmanı sağladıkları için… Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için… Herkesi sev, yaşamına bir anlam kattıkları için…
Hayat bu yüzden daha güzel, siyahlar beyazı fark ettirdiği için…”
Mevlana Celaleddin Rumi
Sizlerden aldığım birçok soru biten ilişkilerimiz üzerine… İlginç olan o ki, sorularımız arasında en fazla “biten” ilişkilerin gerçekte bitip bitmediği yer alıyor… Bugün bu yazımda sizlerle birlikte “bitişlere” yani biten ilişkilerimize (belki için için bitiremediklerimize) ya geri dönerse dediklerimize, dönse de bir şey değişmeyecek diye iç çektiklerimize ama işte “bitmiş” gitmiş olanlara daha yakından bakalım istiyorum…
Neden bizler biten ilişkilerimiz ertesinde “bitti mi?” diye sorgulamaya devam ederiz? Neden gerçekten olan ve bitene inanmak istemeyiz? Neden o noktada takılı kalırız? Neden geleceğe yüzümüzü dönmek yerine olmuş ve işte çoktan bitmiş olanda sıkışırız? Neden bitmek kelimesi bizleri bu kadar çok korkutur? Neden bir şey son bulduğunda kendimizi, özümüzü, yaşadıklarımızı ve hatta tek başımıza yaşamak gücümüzü kaybediveririz? Söylediklerimiz “Ben şimdi nasıl yaşayacağım?” olur, neden gerçekten son bir nokta koyabilmekten bu kadar imtina ederiz?
Bu maceramızda şimdi sizinle birlikte o korktuğumuz, bir tülü kabul etmek istemediğimiz, dışarıdan belki kendimize bakabilsek “Sen ne yapıyorsun olan olmuş biten bitmiş bu kadar basit” deyip de geçivereceğimiz halimize rağmen, biz o “son” anda ne yapıyoruz? Öncelikle son tüm akışın değişmesi anlamına geliyor… Detaylıca düşündüğümüzde bir ilişkimizin son bulması demek bizim hayatımızı, belki evimizi belki işimizi belki de yaşadığımız şehri bile değiştirmemiz anlamına geliyor… Evet, bu aşamada her iki taraf da “Ben bundan sonra ne yapacağım?” düşüncesine kapılıyor… Yok diyoruz sonrasında bitemez…
Neden “bitemez” sözcüğü dökülüyor, çünkü o kişi olmadan ne olacağı gelecek günlerimiz oldukça belirsiz… Fakat bugün veya geçmişte yaşadığımız günler öyle midir? Geçmişte olanlar güzeldir (ki hatırladıklarımız özellikle böyle anlarda huzursuz geceler anlaşmazlıklar artık ilişkilerimizin yürümediği değil de daha çok o hep sevgili aşk dolu anlarımız oluverir! – akıl gerçekleri çarpıtmaya çoktan başlamıştır bile)…
Hep geçmişe kaçar kalbimiz… Bitmemeli deriz, bitemez deriz, yine de kalbimizden geçen tüm kırıklıklara, tüm yıpranmışlıklara, tüm kayboluşlara karşı o anda tutunmaya çalışırız… Bilinmeyen geleceğin “içi dışı belli olmayan” bizi nereye savuracağını bugünden göremediğimiz (ki bu ne güzel bir şanstır) akıntısına karşın zamanı durdurmak isteriz… An duracaktır ve biz o “eski” ben olarak kalmaya devam edeceğiz… Ne mi olacak? Yine aldatılmış olacağız ama ziyanı yok! Ne mi olacak yine kalbi kırılmış olacağız ama ziyanı yok! Ne mi olacak, yine saygı ve sevgi duyulmayan olacağız ama (ve ne yazık ki) ziyanı yok…
İşte bitmiş olana “tarafsızca” yargısızca ve subjektif bakabilmemiz bu yüzden bu kadar önemlidir… Biten bir ilişki “bitmiştir”… İki insanın bir ilişki içerisinde birbirlerine olan ilgilerini, alakalarını, saygı ve sevgilerini tüketmiş olmaları demek bitiş demektir… Bitiş çizgisi daha sonra mutlu olamayacakları anlamına da gelmeyecektir… Sadece artık yollarını kendilerince kendilerine göre yürümeleri gerekmektedir… Bizler ne yapmaktayız peki bu anlayışla geçmişimize bakabiliyor muyuz? Hemen cevap vereyim; ne yazık ki hayır! O eski ilişkilerdeyiz, döner mi, bugün bitmiş olan yarın yeniden başlayabilir mi, tüm yaşanmış olanlara rağmen ve ağlayan haykıran bir kalbe karşın ben yeniden denemeye hazırım… Ve hatta keşke bitmeseydi…
Şimdi gelin birlikte yarına bakalım… Yarın hayatımızda o muhteşem bir gün başlıyor… Yepyeni bir gün. Tüm olasılıklara, güzel olanlara, yaşanacaklara, yaşanabileceklere, yeni ilişkilere yeni bir “ben” olmaya açılan bir gün… Yarın bambaşka bir gün… Daha fazla incinmeden geçecek bir gün… Daha fazla kalp kırıklığı yaşamadan, ağlamadan, bağrışmalar ile saatleri doldurmadan, huzurla ve en önemlisi “ben” olmanın kabahat olmadığı bir gün… Yarın yeniye şans vermek için muhteşem bir gün… Yarın kocaman bir güneşe gülümseyerek uyanmak şansına erişeceğimiz ve bitmiş olana şükranla teşekkürler güle güle diyebileceğimiz (en azından deneyebiliriz) bir gün… Yarın bize bahşedilmiş olan olağanüstü bir gün…
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız bitmiş olan ilişkilerinize bakmanızı dilerim. Hala olsaydı, gelseydi, gitseydi, yapsaydı, arasaydı, böyle olmasaydı diye hayıflanmakta mısınız? Hala o olmayanları oldurmak için kendi kendinizi yıpratmakta mısınız? Hala geçmişe bakmaya ve ne yazık ki o geçmişte “takılıp” kalmaya devam mı etmektesiniz? Gelin bugün sizin o yepyeni gününüz olsun… Bizler yepyeni bir başlangıç yapalım… Yeniden bitmiş olana kattıkları için, verdikleri için, bizleri büyüttükleri için, ve en önemlisi bu hayat yolumuzda ellerinden geldiklerince bizlere eşlik ettikleri için kocaman bir teşekkür gönderelim… Gelin bugün bitmiş olanları biraz olsun “gerçekte” bitirelim ve şimdi içimizden gelen en muhteşem güçle yolumuza devam edelim… Bugün bizlere bahşedilmiş olağanüstü bir hediyedir…
İlginizi çekebilir: Eski ilişkilerden yeni ilişkilere taşıdığınız yükleri bırakmaya hazır mısınız?