Biten bir ilişkinin 5 evresi
Her ilişki kendine has olsa da, ilişkilerdeki temel iki adım; yani başlama ve bitirme aşamaları, çoğu insanda benzer duygular uyandırır. Yeni bir ilişkiye başlama heyecan duygusuyla nitelendirilirken, uzun bir ilişkinin bitmesi acı verici bir yas dönemini anımsatır.
Ayrılmayı zorlaştıran şeylerden biri ise, hislerdir. Örneğin çok severken aldatıldığını öğrenen veya kendisine saygısından dolayı ona iyi gelmeyen bir ilişkiyi sonlandırmak zorunda kalan bir kadın ilişkiyi bitirirken yas döneminin belirli aşamalarından geçer. Gelin bu aşamalara birlikte bakalım.
1. Aşama: İnkar
Adnan Şenses’in haykırarak söylediği; Bana her şey seni hatırlatıyor şarkısı, Karsu’nun o buğulu sesi ile seslendirdiği; Rujumun rengini çalma, kalsın benim dudaklarımda, karşımdaki koltuk boş kalsın, şarkımız bir bana çalsın dizeleri ve hatta Can Bonomo’nun Demet Evgar ile birlikte söylediği; Rüyamda buluttun, sensizliği unuttum nakaratları sanıyoruz ki bu aşamayı en güzel anlatan şarkılardan sadece birkaçı.
İnkar aşaması, kişinin aslında çoktan bitmeye yüz tutmuş bir ilişkiyi canlandırmaya çalıştığı aşamadır. Partnerlerden biri sadece kendi sevgi ve çabasının iki kişilik bir ilişkiyi ayakta tutacağına inanır.
Karşımızdaki partnerin aslında ilişkide çoktan “yok” olduğu, ama bizim onun hayaliyle ikili ilişkimize devam etmeye çalıştığımız, yer yer eski anılara tutunduğumuz, bolca eski fotoğraflara baktığımız ve yer yer olmayan ilişkinin aslında olduğunu iddia ettiğimiz süreçtir.
Bu süreçte, kadın ilişkinin aslında çoktan bitmesi gerektiği gerçeği ile yüzleşmek istemez. Eve geldiğinde ona gününün nasıl geçtiğini sormayan eşinin bu davranışını işinin yoğunluğuna, gece yarısı eşinin telefonuna gelen mesajların ise dolandırıcılardan geldiğine inandırır kendini. Davetlere yalnız katılırken, her işini tek başına görürken, bunların düzeleceğine ve içindeki yalnızlık duygusunun belki bir gün biteceğine inanır. Özel günler zaten çok da önemli değildir. Evliler neden sevgililer gününü kutlamalıdır ki?
Kalbi ile mantığı birbiri ile çatışır durur. Eski hislere tutunmaya çalışır ve sürekli olarak mazeretler bulur. Tüm bunların “düzeltebileceğini” düşünür. Dost meclislerinde aslında var olmayan ilişki “varmış” gibi üstüne basa basa anlatılır. Ailesine, “Gelecekti de, işi çıktı.” mazereti defalarca söylenir durur. Aslında onlar aylardır konuşmuyordur ama bunu kimsenin bilmesine gerek yoktur. Fakat kişi orada çevresini değil, kendisini kandırmaktadır…
2. Aşama: Öfke
İnkar aşaması biraz uzun sürünce, kadın yalnızlığa alışınca, her işini aslında tek başına yaptığını fark edince, kabullenme ile birlikte büyük bir öfke gelir. Bana bunu nasıl yapar, bana nasıl değersiz hissettirir? Annemlere nasıl gelmez? gibi sorular eşliğinde fonda şu şarkı çalar:
Unuttun mu beni?
Her şeyimi
Sildin mi bütün
İzlerimi.
Partnerin aslında uzun süredir ortalarda ruhen var olmadığının kavrayışıyla, öfke iç içe geçer ve kadın artık eskisi gibi sevilmediğini ve değer görmediğini anlamaya başlar. Eskiden ona nasıl davranıldığını hatırlar ve kendini değerli hissetmek için farklı yollara başvurur.
Bunlar alışveriş, kişisel bakıma ekstra özen verme ve belirsizliğin içinde kendine ayrı bir dünya yaratma gibi şeyler olabilir. Hatta bazıları bu noktada kendisine iyi gelecek “insanlarla” konuşmayı bile tercih edebilir.
Endişe, öfke bu sürecin belirgin duygularıdır. Partnerinin yaptığı her şey batmaya başlar. Onsuzluk onunla olmaktan daha cazip gelmeye, huzur, aşkın yerini tutmaya başlar.
3. Aşama: Pazarlık
Biten ilişkiyi bir süre inkar eden ve ardından kabullenmeye ve öfkelenmeye başlayan kadın buradan dönüş yolunun olup olmadığına bakmaya başlar. Her türlü alternatif denenir. Tarotlar açtırılır, misyon yüklenmiş taşlar takılır, fallar bakılır, dost meclislerinde üçüncü birinin olup olmadığı araştırılır. Bu süreç tam olarak ortada hiçbir kırıntının kalıp kalmadığının araştırıldığı ve yok olan ilişkinin kamuya sunulduğu evredir.
Aile üyeleri problemden haberdar edilir, arkadaşlar bir şey yapıp yapamayacaklarına bakar ve Fırat Tanış’ın da dediği gibi:
Yaz kokusu duyardım kışın ortasında bile,
Uzun cümleler kurardım konuşurken.
Eski filmlerde kaldı böyle sözler deniyor,
Ama şimdi filmler bile eskimiyor,
Yani olmuyor, olmuyor istesem de.
Ve artık kadın bu yazın diğer yazlar gibi sonlanmayacağını, bu kışın bir farklı başlayacağını, onun ağzından çıkan sözlerin onu eskisi gibi yaralayamayacağını, onun ne düşündüğünü düşünmeyi bırakması gerektiğini bilir. Olmadığını ve ne yaparsa yapsın olduramadığını fark eder. Ufak ufak ‘biz’den ‘ben’e geçmeye, gerçekten kendisinin ne istediğine odaklanmaya başlar.
4. Aşama: Depresyon
Kabulleniş ardından büyük bir acı getirir. Kadın kalbinin fiziken acıdığını hisseder. Sessiz sessiz ağlamalar gün yüzüne çıkar. İlişkinin başından beri kadının görmezden geldiği her türlü acı, keder ve üzüntü kabullenişle birlikte su yüzüne çıkmaya ve “Ben de burdayım, beni de hisset!” demeye başlar. Ve kadın Serenad Bağcan’ın şarkısında olduğu gibi haykırmak ister:
Zaten pamuk ipliğiyle
Bağlanmışım hayata.
Koparmayın koparmayın,
Koparmayın biraz daha…
Kabuğuna çekilir, kendini kötü hisseder. Film izler ağlar, şarkı dinler ağlar, kızar tekrar ağlar. Sessiz ağlayışlar sesli haykırışlara dönüşür. Hatta kendi acınası durumuna bile ağlar. Bazen çektiklerine, bazen yaşayamadıkların ağlar. Artık var olmayan ilişkisini kendisine ve çevresine itiraf eder. Ve o son gözyaşı ile birlikte, iyileşmeye ve dönüşmeye başlar.
5. Aşama: Kabullenme
Şimdi gel de gör beni bambaşka biri
Topladım dağılan kalbimin her köşesini
Ardından ağlayan o zavallı kız nerede şimdi?
Bu aşama, yaşananların fark edildiği, kabullenildiği, acısının çekildiği ve artık rahatlığın geldiği aşamadır. Eskilerde kalmış güzel bir ilişkinin yası tutulmuştur. Artık yasın son evresi ile birlikte, kişi kendini dış dünyaya tekrar açmaya hazırdır. Eskisinden daha güçlü, daha güzel ve daha bakımlıdır. Huzurlu ve istikrarlı bir mutluluğun keyfini sürmeye hazırdır. Cildi parlamaya, gözleri gülmeye başlar.
Bu aşamada, telefonlar çoktan silinmiş, ortak arkadaşlar çoktan listeden çıkarılmış, eski ilişkisi hakkında rahatlıkla konuşabilen, kendine güveni geri gelmiş, güzel günlere saygısı olan, ama kendisine saygısı daha yüksek olan güçlenmiş bir kadın vardır.
Ve o kadın, kendine bakmaya, ‘ben’liğine geri dönmeye ve artık “yok” sayılacağı hiçbir ilişkiye girmemeye ant içmiştir.
İlginizi çekebilir: Yin yoganın hayatımıza kattığı temel prensipler