Bu hafta Uplifers okuyucalarının modunu oldukça “Up” bir noktaya çıkarmaya geldim! Sadece kadınlar için değil, erkekler için de keyifli olabileceğini düşündüğüm bir söyleşi var bu hafta.
Kadınların dünyanın düzeninde ve hiyerarşisinde en az (!) erkekler kadar yer aldığı gerçekliğini özenle vurgularken, erkeklerin de dünyasına ‘bakım, özgüven ve nezaketi’ katmalarının ortaya çıkarmış olduğu şaheseri gözler önüne sermek isterim:
Bu haftaki röportaj konuğum sevgili Carlos Martin.
Bildiğimiz üzere modelsin. Üniversitede daha önce başka bölüm de okumuş muydun? Başka mesleğin de var mı?
“Gençlik yıllarımda bilgisayar ve elektronik okumuştum. (“Mühendislik mi?” diye soruyorum ve “üniversiteye gitmedim, benim için çok sıkıcıydı” diyor.). Yapabildiğim her şeyi üniversiteye gitmeden öğrendim. Uygulamalı olarak yani. Okulum bittikten sonra bir yıl elektronik ve programlama eğitimi verdim. Ama bu tek düzelik bir süre sonra canımı sıkmaya başladı. Her günüm aynı geçiyordu, her gün aynı ofise gidip geliyordum. O yüzden bu işi bıraktım. Modellik yapmaya ve seyahat etmeye başladım.”
“Ben İspanya’nın beşinci büyük şehri sayılabilecek küçüklükte bir yer olan Zaragoza’lıyım. Tüm büyük modellik işleri Madrid ve Barselona’daydı.
Hikayem pek yok sayılır aslında. Yani evet, arkadaşlarım vesilesiyle Zaragoza’da bir ajansa yazıldım. Her iki ayda bir projede yer alacak şekilde çalıştım. Tam zamanlı değildi tabi. O sıralarda eğitim veriyordum, çalışıyordum. Bu nedenle eğitmenlik işini bıraktığımda modellik kariyerimde ilerleyebilmek için Madrid ve Barselona’ya gitme kararı aldım. Zaragoza’da bir güzellik yarışmasına katıldım ve yarışmayı kazandım. Sonrasında da birkaç yıl için Madrid ve Barselona’ya gittim. Madrid’te bağlı olduğum ajans beni çalışmak için yurtdışına gönderdi. Çalışmak için ilk gittiğim ülke Yunanistan olmuştu.”
Sosyal medya hesaplarından birinde gördüğüm üzere, yeni bir projeye başlama aşamasındasın. Ekranlarda görecek miyiz seni yine?
“Türkiye’de çekimlere katılıyorum zaten ama yalnızca katalog çekimleri ya da bazı dergiler için oluyor. Televizyon benim için çok daha zor çünkü Türkçe’yi temel olarak öğrendim ancak senaryo ezberlemek ve aksanımı düzeltebilmek benim için şu anda pek mümkün değil. Gelecekte neler olacağını bilemiyorum tabi.”
Devamlı olarak Türkiye’de kalacak mısın, yoksa sürekli gezdiğin hayata geri dönmeyi mi planlıyorsun?
“Gelip gitmeyi sürdüreceğim. Geçen yıl Temmuz’a kadar buradaydım (“dizi için mi?” diye bölüyorum, “evet” diyor.). Sonrasında New York’a gittim ve yılbaşına kadar orada kaldım. Yılbaşını İspanya’da geçirdim ve İstanbul’a geldim. Marta kadar da burada kalmayı planlıyorum.”
Şimdi biraz daha özel sorulara geçelim… Kendini seksi ve çekici buluyor musun? Ya da ne kadar seksi ve çekici olduğunu düşünüyorsun?
“Kendimi aynada her gün görüyorum. Normal bir adamım. (Gülüyor ama ciddi bir cevap için ısrar ediyorum! ) Evet; spor yapıyorum, yediklerime dikkat ediyorum. Eğer spor yapmasaydım şu an sahip olduğum gibi bir vücuda sahip olamazdım. Yazları mümkün olabildiğince güneşleniyorum. Eğer güneşlenemezsem bir kağıt kadar beyazım. (Gülmeme neden oluyor ve sıkıştırmayı bırakıyorum. İtiraf etmeliyim, oldukça mütevazı biri.)”
Bu soru ikimizin de takipçileri için: Kız arkadaşın var mı? 🙂
“Evet beraber olduğum biri var.”
Biscolata reklamlarına devam edecek misin yoksa başka markalarla mı projeler yapmayı planlıyorsun?
“Biscolata beni zaman zaman çekim için çağırıyor. İlk reklam çekimi 2010’daydı fakat daha sonra 3-4 kez daha arandım. Tekrar talep edecekler mi oynamamı bilmiyorum henüz.”
Güzel görünümün ve kasların için herhangi bir sırrın var mı (özel bir beslenme düzeni, spor, kozmetik gibi)?
“Kozmetik olarak yağ kullanıyorum. Açıkçası formumu koruyabilmek için spor yapmak zorundayım (ne sıklıkta spor yaptığını merak ediyorum, “her gün aynı şekilde değil” diye açıklıyor.). Spor yapma isteğim moduma göre değişiyor. Bazen uyanıyorum, “bugün koşmalıyım ve spor yapmalıyım!” diyorum ve spor salonuna gidiyorum. Bazen de üç gün çalışmıyorum. Bence her gün çok fazla. Her gün spor yaparak sosyal hayata zaman ayırmak çok zor. Ben daha rahat davranıyorum. Ayrıca her şeyi yiyorum; ama her gün değil. Kebap da yiyorum, börek de yiyorum, tatlı da yiyorum ancak her gün değil. ”
Diğer ülkelerde de ünlü müsün, en azından Türkiye’de olduğu kadar?
“Pek değil aslında çünkü sürekli farklı bir ülkedeyim ve artık İspanya’da hiç çalışmıyorum. 9 senedir Barselona’ya gitmedim. Sürekli seyahat ediyorum. 3 ay Kore’deydim, 3 ay Güney Afrika’daydım. Bir ülkeye vardıktan hemen sonra çekimler yapılıyor ve çekimler bittikten sonra o ülkeden ayrılıyorum. Proje yayınlandığında o ülkeden çoktan ayrılmış oluyorum yani. Türkiye’ye ilk geldiğimde 2006 yılıydı. Sonra tekrar 2007’de geldim normal katalog çekimi için. Son gelişim de 2010 yılındaydı. Ondan sonra daha çok vakit geçirdim burada. Biscolata teklifi ilk geldiğinde Meksika’daydım. Olay sadece doğru zamanda doğru yerde olmakta sanırım. ”
Eğer şu an Türkiye’de olmasaydın ve bu marka tarafından keşfedilmemiş olsaydın, ne yapıyor olurdun?
“Aynı şeyi yapıyor olurdum. Seyahatler, çekimler…”
Gökçen Gökyer Blog ve Uplifers takipçilerine daha yüksek enerjili bir yaşama sahip olmaları için neler önerebilirsin?
“Sabah kalktığınızda iki seçeneğiniz vardır: Ya düşük bir moddasınızdır ya da enerjik…Bir de pazartesi sendromu var tabi. “Pazartesi: Aman Tanrım!” Aslında, ben pazartesileri seviyorum. Pazar günleri her yer kapalı, hiçbir yere gidemiyorum ve çok sıkılıyorum. Ama pazartesi günlerini severim; yeni bir haftanın başlangıcına uyanıyorsun. Erken kalktığımda kendimi çok iyi hissediyorum. (Kendi yaşamı için herhangi bir mottosu olup olmadığını soruyorum, “adım atmazsan yürüyemezsin!” sözünü de kendi mottom olarak örnek veriyorum. “Tamamiyle doğru” diyerek onaylıyor.) Benim herhangi bir lafım yok… Bilemiyorum.. Sadece “kendi hayatıma karşı dürüst olmak” belki. ”
Kendisine çok teşekkür ediyor, aramızda daha fazla Carlos Martin’ler görebilmeyi diliyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.