Kabul edelim ki çoğumuz iç güdüsel olarak bir yakınımız bizimle derdini paylaşırken hemen tavsiye verme eğiliminde olabiliyoruz. Ve şunu sormak aklımıza bile gelmiyor: “Tavsiye ister misin?” Hatta tavsiye vermek konusunda o kadar istekli ve aceleci oluyoruz ki çoğu zaman muhtemelen karşımızdaki kişiyi yeterince dinlemiyoruz bile, konuyu tam anlamadan, onun düşüncelerine, duygularına hakim olmadan başlıyoruz bize göre ‘yapabileceklerini’ sıralamaya… Belki de karşımızdaki kişi tavsiye dinlemek istemiyor ve biz istenilmediği halde tavsiye vermiş oluyoruz. Peki, bunun kime faydası var? Belki biraz ego tatminine… Ama karşımızdakine faydası olmadığı su götürmez bir gerçek. O nedenle birine tavsiye vermeden önce bir kez daha düşünmek ve bazı koşulları göz önünde bulundurmak şart:
Cevap vermek için değil, anlamak için dinleyin
Ne yazık ki çoğu zaman karşımızdakinin ne dediğine tamamen odaklanmak, onun anlattıklarını iyice kavramak yerine konuşma sırasının bize gelmesini beklediğimiz için anlamaya çalışmak yerine cevap vermek için dinliyoruz. Bir sonraki cümlede kendimizin ne diyeceğini, nasıl bir tepki vereceğini düşünürken karşımızdaki kişinin ne anlattığını, vermek istediği mesajı kaçırabiliyoruz. Bu da hem konudan kopmamıza hem de karşımızdaki kişinin kendisini kötü hissetmesine neden olabiliyor, çünkü ne yazık ki dikkatimizi ona veremiyoruz. Tavsiye vermeden önce karşımızdaki kişinin ne anlattığını, ne hissettiğini, ne istediğini, ne beklediğini, neyi duymaya ihtiyacı olduğunu, nasıl bir sorun yaşadığını, hangi zorluklarla yüzleştiğini kısacası durumla ilgili pek çok sorunun cevabını biliyor olmamız gerekir; bu cevapları öğrenebilmek içinse ‘gerçekten’ dinleyip anlamamız. Bu konuda Güçlü bir iletişim için daha az konuşmanın ve daha çok dinlemenin 6 faydası yazımızdan da ilham alabilirsiniz.
Karşınızdaki kişinin problemini ve endişelerini anlamak için özenle dinleyin ve sorular sorun. Kendinizi onun yerine koyun ve sorunlarına empatiyle yaklaşın. Konuşmanın akışını kesmeden, kişinin söylediklerini anlamak için dikkatli olun ve ‘gerektiğinde’ konuşmaya dahil olun.
Gerçekten tavsiye almak isteyip istemediğini karşınızdakine sorun
Tavsiye verirken niyetimiz her ne kadar iyi olsa da karşımızdaki kişinin gerçekten bir tavsiye duymak isteyip istemediğini göz önünde bulundurmak zorundayız. Elbette ki sevdiğimiz, değer verdiğimiz bir yakınımız bize derdini, sıkıntısını anlatırken aklımıza ilk gelen ona yardımcı olacağını düşündüğümüz fikirleri, eylemleri sıralamak olacaktır, ancak bu her zaman karşımızdaki kişinin istediği karşılık olmayabilir. Bazen insan sadece anlatmak ister; dinlendiğini, anlaşıldığını hissetmek ister, daha fazlasını beklemez. O yüzden herhangi bir tavsiye vermeden önce emin olmak gerekir.
Bu nedenle tavsiye vermek için önce izin isteyin veya kişinin tavsiyeye ihtiyacı olup olmadığını sorun. ‘Fikrimi duymak ister misin, durumu iyileştirmek için önerilerimi paylaşayım mı’ gibi sorular yöneltin ve ‘hayır’ deme hakkının olduğunu, olumsuz bir cevabın sizi mutsuz etmeyeceğini ya da kırmayacağını da mutlaka ekleyin.
Uygun koşulların oluştuğundan emin olun
Her zaman, her şeyi konuşmak için en doğru ortamı ve anı yakalamak gerek. “Şimdi ne yeri ne de zamanı” gibi bir durum söz konusuysa tavsiyelerinizi başka bir zamana saklamanızda fayda var. Bazen biz konuşmak isteriz, karşımızdaki dinlemeye hazır değildir; bazen de karşımızdaki bizden bir şeyler duymak ister, bir şeyler bekler ama bizim ruh halimiz, o anki modumuz bunu yapmaya müsait olmaz. Örneğin, benzer bir dertten kendimiz de muzdaripsek nasıl tavsiye verebiliriz?
Doğru zamanda ve yerde tavsiye verin. Ortamı okumayı öğrenin. İçinde bulunduğunuz atmosfer tavsiye vermeye uygun mu, bir düşünün. Karşınızdaki kişi rahat mı, dinlemeye hazır mı, etrafınızda dikkatinizi dağıtacak unsurlar var mı, üzerine konuşma yapmaya yetecek kadar geniş bir zaman diliminin içerisinde misiniz, siz tavsiye verebilecek durumda mısınız… Tüm bunları değerlendirin ve ona göre devam edin.
Kendi varsayım ve yargılarınızı bir kenara bırakın
Hepimiz insanız ve kendi doğrularımız, inançlarımız var. Haliyle, istemsizce doğru bildiklerimizi karşımızdaki kişilere de aktarmaya, kabullendirmeye çalışabiliyoruz. Ama şunu hatırlamak gerek ki; herkesin ‘doğrusu’ kendine. Kimseyi ‘düzeltmek’ zorunda değiliz. Dilerseniz Karşımızdakini ‘düzeltmeye çalışmadan’ ona yardımcı olmak mümkün mü? Yazımıza da göz atabilirsiniz.
Yargılamaktan kaçının. Biri yardım için size geldiğinde, sizden bir konuda tavsiye istediğinde büyük olasılıkla savunmasız, güçsüz ya da mutsuz hissediyor olabilir. Yargılayıcı bir tutum sergilemek ya da kendi doğrularınızı empoze etmeye çalışmak durumları daha da çıkmaza sokabilir ve karşınızdaki kişinin kendini daha kötü hissetmesine neden olabilir. O yüzden içinizdeki size göre ‘doğrucu’ sesi susturun. Ve ‘Şöyle yapmalıydın, neden böyle yapmadın?’ vb. soruları zihninizden ve konuşmanızdan uzaklaştırın.
Olası sonuçları göz önünde bulundurun
Bazen çoğumuz içimizden gelen o dürtüsel sesi hemen dinlemek istiyoruz; bir an önce konuya girmek, düşündüklerimizi paylaşmak, sevdiğimize yardımcı olacak tavsiyelerimizi ardı ardına sıralamak istiyoruz. Peki, üzerine yeterince düşünüyor muyuz? Birine tavsiye vermeden önce söyleyeceğimiz, önereceğimiz şeyin kısa ve uzun vadeli etkilerini değerlendiriyor muyuz? Ne yazık ki hayır… Ama tavsiyelerimizin olası sonuçlarını her zaman göz önünde bulundurmak zorundayız.
Tavsiye vermeden önce, sonuçları düşünün. Verdiğiniz tavsiyelerin olası sonuçlarını artılarıyla eksileriyle değerlendirin ve en önemlisi kişinin durumunu daha da kötüleştirmeyeceğinden emin olun. Sonrasında ise verdiğiniz tavsiyelerin takibini yapın. Verdiğiniz tavsiyelerin karşınızdaki kişiye nasıl yardımcı olduğunu görmek için geri bildirim isteyin. Daha iyi hissediyor mu, daha fazla veya farklı tavsiyelere mi ihtiyacı var, mutlaka sürecin devamında sorun.
Kendinizi, bilgi düzeyinizi, uzmanlığınızı iyi bilin
Belki kabul etmesi zor gelebilir ama kısa ve öz: Neden bahsettiğinizi gerçekten bilmiyorsanız tavsiye vermeyin. Bu gerçeği kabul edin; bir şeyi bilmiyor oluşunuz eksikliğinizi, yetersizliğinizi göstermez, yaşamla ilgili tüm konulara hakim olabilmemiz imkansız. Karşınızdaki kişiye gerçekten fayda sağlamak istiyorsanız sizin yetmediğiniz noktada yönlendirme yapmanız gerektiğini unutmayın. Onu bir başkasına yönlendirebilirsiniz; bu sayede karşınızdaki kişi sadece onun zamanını boşa harcamadığınız için değil, onu aradığı şeye bir adım daha yaklaştırdığınız için de minnettar olacaktır.
Tavsiye vermeden önce o konu hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunuzdan emin olun. Eğer konu hakkında yeterli bilginiz yoksa, araştırma yapın, uzman bir kişiden yardım alın veya dürüstçe bilmediğinizi söyleyerek karşınızdaki kişiyi daha fazla fayda sağlayabilecek doğru birine yönlendirin.
Son olarak, söz vermeyin. Aynı durum başımıza gelmiş olsa dahi verdiğimiz herhangi bir tavsiyenin ‘kesinlikle’ işe yarayıp yaramayacağını bilemeyiz. Bu yüzden vereceğiniz tavsiyenin durumu kesinlikle çözeceğini, her şeyi iyileştirebileceğini ya da garantili sonuçları olacağını söylemediğinizden ve hissettirmediğinizden emin olun. Aksi halde olası bir kötü sonuçta karşınızdaki kişi sizi suçlayabilir ve bu da hem kendinizi daha kötü hissetmenize hem de ilişkinizin bozulmasına neden olabilir. Tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda daha akıllıca ve etkili tavsiyeler verebilir, karşınızdaki kişiyi daha iyi anlayabilir ve ona gerçekten yardımcı olabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Sağlıklı iletişim nedir: İletişimin 4 boyutu ve etkili iletişim stratejileri