Bireysel değişimi gerçekleştirmek ve sürdürmek
Sürdürülebilirlik bu dönemin konusu ancak çerçevesi çevreyi korumakla sınırlı tutuldukça topluma ulaşamayan, içselleştirilemeyen bir kavram. Bireysel değişim ile ilgili ise çok yazı var. Bu yazımda kendi yolculuğumdan edindiklerimden, birebir çalıştığım kişilerde gözlemlediklerimden yola çıkarak bireysel değişimleri gerçekleştirmenin önündeki engellerden, bireysel bir değişimden geçenler için ”sürdürülebilirlik” perspektifinin öneminden bahsedeceğim.
İnsanın birey olarak bilinci, özellikle 0-6 yaş arasındaki çocukluk evresinde oluşuyor. Bu evrede ona verilen eğitim, yetiştiği ortam, beş duyu organlarıyla beyne giren girdi ve verilerle oluşuyor. Bu bilinç, kişinin, ondan sonraki bütün hayatının jürisi oluyor. Yeni edineceği her şeyi kontrol ediyor ve bu çocukluk bilincine uyduruyor, ona aykırı olanları reddediyor. O nedenle kişinin değişip gelişmesine engel oluyor. Eğer kişinin kendisinin özel çabası olmazsa hayatının sonuna kadar aynı kalıyor. İnsanlık da, milyonlarca yıl önce içinde yaşadığı çocukluk evresinde edindiği bilincini, ancak milyonlarca yıl düşünme uğraşısı vererek, çağımızda değiştirmeyi başlatmayı başarabilmiştir.
Değişimin önündeki engeller, bir bağımlılık olabilir ya da dış koşullara (para) yüklediğimiz anlamlar. Yani engeller bizim iç dünyamızdadır. Olgular ise sadece bunun göstergesidir.
Hareket halinde olmak, yeni bir şeye başlamak, içerisinde ne olursa olsun geçmişi, şimdiyi ve özellikle geleceği ilgilendiren her konuda sürdürülebilirlik devreye girer.
Değişim önündeki temel engeller
- İnanç eksikliği: Denemeden önce bile bir şeyleri çok zor, çok güç olarak etiketler ve ‘Bunu yapamam’ deriz. Kendimize inanmıyoruz.
- Erteleme: Başlamadan önce her şeyin mükemmel ve hazır olmasını bekliyoruz.
- Rahatlık aramak: Rahatlık alanlarımızdan çıkmaktan hoşlanmıyoruz. çünkü bu bize rahatlık ve güvenlik hissi veriyor. Bu alanların dışına çıkmak savunmasızlık ve risk altında olma hissi verir. Bu yüzden değişime direniriz.
- Alışkanlıklar: Alışkanlıklarımıza göre daha çok, niyetlerimize göre daha az yaşıyoruz 🙂
- Sabırsızlık: Hızlı bir dünyadayız ve herkes hızlı sonuçlar istiyor.
Gördüğünüz gibi engeller şuuraltında. Şuuraltında duran bir şeyi şuurlu bir şekilde aşamazsınız. Çoğu insan “tembelim, kararsızım, istikrarsızım, maymun iştahlıyım, çabuk pes ediyorum” gibi sözlerle kendine kızar. Fakat bu sözlerin ardında bilinçaltının istikrarı yatmaktadır.
Bunun adına mevcudu korumak da diyebiliriz. Şuuraltı canlı sistemleri koruma amacını taşır. Bir canlının hayatta kalması için enerjisini tasarruflu kullanması gerekir. Enerji ancak tehlike anları için gereklidir. Şuuraltımız ise ancak tehlike anlarında enerji üretir ve bu enerji üretimini biz bir his şeklinde bedenimizde hissederiz.
Yani aslında yeni bir işe başlamak bilinçaltının istikrarını bozmaktır. Duyguları sürekli hissetmeye çalışmak yeni bir durumdur. İstikrarı bozar. Biz ise duyguları hissetmemek ve kaçmak üzerine programlıyız.
Sürdürülebilirlik ise burada devreye girer. Duygularınızı hissetme çalışması bile kendi içinde ciddi bir kararlılık gerektirmektedir.
Güvensiz hisseden sistemin güvene doğru çekilebilmesi için kararlı bir şekilde özel bir destek, derinlik ve anlayış gereklidir.
Sürdürülebilirliğin ise bunun bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlığı geliştirenler, çocukluklarında edindikleri eski bilinci, kişisel çaba harcayarak değiştirip yeni ve kendisinin öz bilincini inşa edenlerdir.
Öz bilincin inşası için birebir çalışmanın önemi ise büyük. Eylül ayında başlayacak İçgörü Yelkenleri Koçluk felsefi danışmanlık programı için hedef ve ihtiyaçlarınıza özel ücretsiz keşif seansı almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz.
https://docs.google.com/forms/d/11vH7K1DnbUqduianCvxfjd0C4KHJmpWEZfb1Bk_hXKY
İlginizi çekebilir: İçgörü Yelkenleri: Derin İçgörüler Buluşmalarımız’a davetlisiniz