X

Birey olan kendini aramak: Zordan da zor olana hazır mısın?

“Küçük insanlar dengini, büyük insanlar kendini arar.” Yunus Emre

Bu yazım yine zorlu bir macera olacak benim için. Kendini aramak hayatta çok hassas olduğum konulardan bir tanesi. Tek başına olmak, tek başına kalmak, tek başına bir şeyler başarmak benim için hayatımın amacı haline gelmiş durumda… Fakat bazen öyle günler oluyor ki dönüp bakıyorum, ben gerçekten ne yapıyorum? Hayatımda istediğim noktada mıyım? İstediğim kadar istediğim yerde olabiliyor muyum? Bugün ulaştığım bilgi ve becerimle insanlara yeterince faydalı olabiliyor muyum? Elimden gelenin en iyisini, gerçekten ama gerçekten en iyisini yapabiliyor muyum? Yapabileceklerim bu kadarıyla mı sınırlı? Ya daha ilerisi varsa? Ya bugün hayal ettiklerim yarın olacak olanlar ya hayat boyu hiç yaşayamayacaklarım… Bunları göğüslemeye hazır mıyım?

İşte bu sorular tükenmek bilmeyen, bir tanesini bile cevaplamak için saatlerce koşmam, saatlerce üzerinde düşünmem gereken önemli sorular… Ben sizlerle bu yazımda kendimizi aramaya bu kavramı hayatımıza nasıl yansıttığımıza odaklanalım istiyorum bugün… Sıkça gözlemliyorum; hayatımızda var olan değişkenler arttıkça örneğin bir ilişki yaşamaktaysak, evliysek, anne olduysak, baba olduysak ve evet kendimiz dışında “zaman ayırmamız” gereken birçok sorumluluğumuz varsa, “kendimiz” kavramını dolabın en üstüne kaldırıveriyoruz… Geriye ne aramak kalıyor ne de kendi kendimize beş dakika da olsa yalnız kalıp bir değerlendirme yapabilmek… Varsa yoksa hayatımızdaki o diğer kişiler, yapılacaklar, yetiştirilecekler…

Yıllarımız böyle geçip gidiveriyor. Geriye dönüp baktığımızda çok güzel çocuklar yetiştirdiğimizi görüyoruz, çok güzel bir evlilik hayatı sürdürdüğümüzü, güzel bir insan olduğumuzu… Fakat ben bir adım öteye gidelim istiyorum sizlerle bugün, bir ciddi soru soralım kendimize… Bu hayata gelmemiz, potansiyelimiz ve varlığımız sadece “anne” olmak kadar mı sınırlıdır, sadece “evli” bir adam veya kadın olmak kadar mı sınırlıdır, sadece X ’in karısı veya Y’nin kocası olabilmek kadar kısıtlı mıdır? Hayat dediğimiz potansiyel bu upuzun yolumuz, yıllarımız sadece bu sıfatları doldurmak için mi bizlere bahşedilmiştir?

Burada alacağımız cevaplar oldukça farklı olabilir, içinizden geçirebilirsiniz “Pınar sen henüz anne olmadın, olduğunda anlarsın; Pınar sen babalık nedir hissetmedin, yaşadığında ancak vakıf olabilirsin…” Evet, biliyorum fakat bugün bu yazımda bana hangi sıfatla eşlik ediyorsanız edin, ben size dönmek istiyorum; “birey” olan size, güzel olan size, bu dünyaya tek başına gönderilmiş olan size, yaradılışı dolayısıyla bir “mucize” olan sizlere sözü vermek istiyorum. Bugün gerçekten kendinize beş dakika ayırıp şu soruyu sormanızı istiyorum, ben yolumda kendimde neyi aramaktayım, nerede bıraktım, kaybettiysem neden kaybettim ve yeniden yola çıkmak mümkün müdür?

Hayatımız boyunca kendimize olan arayışımız aslında yaşama yüklediğimiz anlamlar ile şekilleniyor. Eğer bizler anlamı para ile tanımlıyorsak o zaman bizi yansıtacak olan bizden daha büyük olan o parayı arıyoruz. Yeterince kendimiz olamıyoruz, kendimize bakamıyoruz da o muhteşem yönetici pozisyonu varımız yoğumuz oluveriyor… Sonra arkadaşlarımız geliveriyor, hayatımızı kendi muhakememizi yapmak yerine bizi dışarıdan şekillendiren farklı insanlarla dolduruveriyoruz… Onların en sevdikleri arkadaşı, onların beğendikleri adam veya kadın ya da onların her zaman yanlarında olan kişi olarak tanımlıyoruz kendimizi. Yine dışarıdan aldıklarımızla içimize bakmadan yaşamaya çalışıyoruz hayatımızı… Bir gün ben ne istiyorum gerçekten istiyor muyum ben gerçekten bu muyum diye sormak aklımıza bile gelmiyor.

Bu kadarıyla kalmıyor… Herkes evlendi, evleniyor ve evli diye biz de aynı akışa kapılmak için can atıyoruz. Mutsuz olmak, huzursuz olmak ve hatta biraz olsun sevebilmek bile umurumuzda değil. Ne de olsa evliliklerimiz “statümüzü” atlatıyor, bizler çoktan kendimizden uzaklara savruluyoruz… Yıllar süren bir esarete boyun eğiyoruz. Gerçekten içimizde gerçek olanın nasıl güldüğünü, neleri sevdiğini nelerden hoşlandığını, ben neden bu dünyadayım diye sorduğunu unutuyoruz… Ne de olsa koskocaman bir “eş” oluyoruz değil mi? Adımlarımızı buna göre “bize çizilmiş olan bu role göre” “dışarıdan bize dayatılmış olan” bu kavramlara göre atıyoruz artık ne de olsa… Ne yazık ki kocaman bir hayatı kendimizi dış denklikler ile tanımlamaya ve anlatmaya çalışarak geçiriveriyoruz. O en zengin olan içimize bakmak, kendi yolumuzda kendi arayışımızda “ben ne istiyorum,” “ben kimim,” “ben gerçekten kimim,” “bugün bu dünyada olmamın amacı nedir” soruları çoktan tarih oluveriyor…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sen, hayat yolunda özüne bakabiliyor musun? Bir gün olsun her ne olmuş olursan ol, durup, tek başına kalmayı göze alıp ben “gerçekten” ne istiyorum diye sorabiliyor musun? Vereceğin cevaplara kalbinden yükselecek olan yanıtlara hazır mısın? Hayatının günleri tükenirken bu dünyaya ne kattığına, ne katmaya çalıştığına, neler katabileceğine vakıf mısın?

Sevgili sen, kendini aramanın tadına ermeye, gerektiğinde kaybolmaya, gerektiğinde yok olmaya, gerektiğinde düşmeye, gerektiğinde kalkmaya, gerektiğinde susuz kalmaya ve gerektiğinde yağmurlarda ıslanmaya gönüllü müsün?

Sevgili sen bugün kendini aramaya erecek kadar “özüne” dönük müsün?

 

İlginizi çekebilir: İlişkilerimizde inandıklarımızdan yaşadıklarımıza: Hangisi daha gerçek?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale