X

Biraz yavaşlasak her şey daha iyiye gitmez mi?

Biliyorum ki pek çoğumuz için gerçek anlamda “yavaşlamak” imkansıza yakın bir eylem. Yaşadığımız modern çağın temposu, her geçen gün daha da hızlanırken yavaşlamaktan bahsetmek bile yasalara aykırı gibi çınlıyor kulaklarımıza. Çoğumuzun içinde kaybolduğu bu hızlı akışa kendini kaptıranlardan biriyim ben de ve yavaşlamak benim için de gerçekten zor.

Öyle ki; bir şeyleri yetiştirme telaşının ve bir şeylerden kaçmak için sürekli koşmanın, hem bedenime hem zihnime ne kadar zarar verdiğini bilsem de bir türlü o pause tuşuna basamıyorum. Bu nedenle de halihazırda zaten yükseklerde olan stres seviyem, arşa doğru yol alıyor. Hal böyle olunca da şu sorunun cevabını bulmaya çalışıyorum: “Neden yavaşlamaktan bu denli kaçıyorum?” Ya da neden kaçıyoruz?

Cevabını kendime itiraf etmekte hala zorlansam da muhtemelen yavaşlamakta zorlanan pek çoğumuzun ortak yanıtı olabileceğini düşündüğümden buraya da ekliyorum; yavaşlamak, beni kendimle baş başa bırakacak ve dürüst olmak gerekirse kendimi hiç çekesim yok… Evet, cevap bu. Kendime daha önce sorduğum o soruları tekrar tekrar sormaya, pişmanlıklarımı anımsamaya, yapmadığım ama yapabileceğim her şeyi sorgulamaya, geçmişi didiklemeye, gelecek için endişelenmeye, ülkede olup bitenleri düşünmeye, ekonomik krizi hatırlamaya, dünyadaki kaotik gelişmelerin olası sonuçlarına dair senaryolar üretmeye, seneye kredilerin tahmini kaç olacağına dair fikirler sunmaya, günden güne artan zamlara kafa yormaya, kısacası; olmuşu, olanı veya olacağı aklıma getirmeye hiç mi hiç mecalim yok. İşte bu yüzden kendimle baş başa kalmama neden olacağı için yavaşlamaktan bu denli kaçıyorum.

Beni tanıyan herkes çok iyi bilir ki asla işi biten bir insan değilim. Asla verimli dinlenmeyi bilen biri de değilim. İllaki yapacak bir şeyler olmalı; elimi, zihnimi oyalamalı. Dinleniyor-muş gibi göründüğümde bile kesinlikle başka bir şeyle daha uğraşıyorumdur. O tüm hafta herkesin heyecanlı bir şeyler yapmak için sabırsızlıkla beklediği hafta sonlarında ben, zaten düzenli olan gardırobumu yeniden düzenleyebilirim, çantamın içini temizleyebilirim, telefonumdaki gereksiz mesajları silebilirim, arka fonda eski bir dizi açıp bir şeyler yazabilirim, bir podcast seçip mutfak raflarını silebilirim, yani gerekli gereksiz bir insanı oyalayacak ne varsa yapabilirim, sonra da yorgunluktan bitap düşüp, ertesi sabah erken kalkacağımı hatırlayarak uyku moduna geçerim ve bırakın yavaşlamayı, bir anı bile boş bırakmadan bir günü tamamlayabilirim. Kaçtığım tek şey ise kendim, aslında hem kendim hem de gündem.

Fakat gerçek olan şey şu ki; sürat, felakettir. Yaşamak, bu kadar aceleyle, telaşla, hızla olacak bir şey değil. Çünkü bu sürat, bu yoğunluk, insanı yalnızca tüketir, en ufak bir fayda bile sağlamaz. Hele ki zihnimizde, kontrolü bizde olmayan, üzerinde herhangi bir etkimizin olamayacağı yükler varken kendimizi bu denli yıpratmamız boşa. Ne geçmişi değiştirebiliriz ne döviz kurunun yarın kaç olacağını ne bir başkasının hakkımızda ne düşüneceğini ne de yarının neler getireceğini. Yapabileceğimiz tek şey bugünü, içinde bulunduğumuz şu anı, hakkını vererek, yavaş yavaş, sindire sindire yaşamak.

Biliyorum hala zor; hala zihnimizi susturmakta zorlandığımız için onu duymayalım diye koştur koştur bir şeylerle uğraşacağız ama yine de deneyebilir, birazcık bile olsa hızımızı azaltabiliyorsak bunu kar sayabiliriz. Çünkü bilimsel araştırmalar gösteriyor ki yavaşlamak, anda kalmak, zihni sakinleştirmenin, sinir sistemini düzenlemenin en güçlü araçlarından biri. Stres seviyelerimizi düşürmek, kortizol dengesini sağlamak, parasempatik sinir sistemini düzenlemek ve hem fiziksel hem zihinsel sağlığımızı korumak, yavaşlamayı başardığımızda çok daha kolay. Durmak, dinlenmek, nefes almak, herkese, her şeye biraz ara vermek, kendimizle baş başa kalmayı ve düşüncelerimizi sakinleştirmeyi başarabilmek, hem daha sağlıklı hem de daha mutlu bir hayatın anahtarı.

Yine de farkındayım ki; bu yıl gerçekten de pek çoğumuz için zor geçiyor, günden güne daha da olumsuz haberlere maruz kalıyoruz, bu da bir şeylerden kaçma isteğimizi daha da tetikliyor. Ardı arkası kesilmeyen zamlar, hangi kanalı açsak karşımıza çıkan savaş haberleri, geçim kaygısı, gelecek endişesi… Olumsuz tetikleyiciler bu kadar fazlayken kaçmak için hızlanmayalım da ne yapalım? Bizim yavaşlayabilmemiz için önce gündemin yavaşlaması gerekiyor sanki. Çünkü bu kadar negatif haber bombardımanına bu hızda maruz kalırken nasıl yavaş yavaş, aheste aheste yaşayabiliriz ki…

Dolayısıyla yavaşlamak, durmak, sakinleşmek çok zor bir hal alıyor. Her an bir sinir krizi geçirebilir, gözyaşı tufanına kapılabilir ya da en umursamaz tavrımızı takınarak hiçbir şey yokmuş gibi davranabiliriz. Bende de durumlar farklı değil. Bazen maruz kaldığım tüm haberlerle, gelişmelerle nasıl başa çıkacağımı bilemiyor, zihnimin mevcuttan daha kötü felaket senaryoları üretmesine engel olamıyorum. Yine bunlardan kaçmak için de zaten yorgun olan bedenime ve zihnime daha da ağır gelecek işler çıkarıyorum kendime. Yakın çevremdeki çoğu sevdiğim insan da benzer duygu ve durumlarla mücadele ediyor. Dolayısıyla hepimiz için zor günler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ama bize iyi gelebilecek tek bir şey varsa o da bu girdaplara kapılıp daha da hızlı gitmek yerine yavaşlamayı, hasar kontrolü yapabilmeyi başarabilmek.

Benim de umut kırıntılarım artık çok çok az; bilim ne kadar yavaşlamanın, şükretmenin, olumlu düşünmenin faydasını kanıtlasa da içinde bulunduğumuz durumlarda tüm bunları yapabilmek çok zor, biliyorum. Ben de yavaşlamayı, o karanlık düşünce girdaplarına kapılmamayı çok istesem de zorlanıyorum, çoğu zaman yapamıyorum. Ama bu kez gerçekten pause düğmesine ihtiyacım olduğunu fark edip, tebdili mekanda ferahlık vardır diyerek kısa bir yolculuğa çıkıyor, kendime yavaşlamayı şart koşuyorum.

Sakin sakin, çoook yavaş günler geçirmek, zihnimin beni karanlıklarına çekmesine izin vermemek, gündemde olan biten hiçbir şeyi düşünmemek niyetindeyim. Sakinliği ve yavaşlığı ile ün salmış bir Balkan ülkesinde bunu başarmanın daha kolay olacağına inanarak bir sonraki yazımda size çok daha pozitif duygularla Bosna Hersek’i anlatacağıma inanıyorum. Kur farkının canımızı çok sıkmamasını ümit ederek…

Biraz da olsa yavaşlamayı başarabilmek umuduyla, hepimiz için…

İlginizi çekebilir: Neyi yaptığımızda ‘tamamlanmış’ hissedeceğiz?

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale