Herkes “bırak, bıraktığında hafiflersin” gibi büyük büyük cümleler ediyor da ne demek bu bırakmak? Nasıl oluyor arkadaş bu? Böyle kolay telaffuz edildiği kadar kolay mı bu iş?
Mesela çok istediğim bir işi istemeyi bırakmak? Geçmiş bir ilişkiden kurtulmak istemek? Öyle ha deyince oluyor mu? Ben kendi hayatımdan yola çıkarak söyleyeyim ki asla olmuyor. Hatta bırak dendikçe ben şahsen daha da çok tutunan bir karakterdim.
Düşündüğümde neden bırakamıyordum geçmişte diye, şunlar çıktı ortaya:
- Bırakayım da neye tutunacağım?
- Benim bildiğim tek yol buraya tutunmak; başka ne yapılır, nasıl yapılır bilmiyorum.
- Kendimi tanımamak, kendi gücümü keşfetmemiş olmak.
- Boşluğun anlamını bilmemek.
- İnsanın kendisini hep kendisinden başka, dışarıdan bir kişi ya da durumla var etmesi.
- Kontrolü kendimden başka bir şeye vermek.
- Belirsizlik.
- Güvensizlik.
Ve eminim şu an daha fazla aklıma gelmeyen ve sayamadığım birçok neden…
Bütün bu konuları çalıştığım için yüzde yüz ermiş olmasam da kendime göre kesinlikle çok daha iyi bir noktada olduğumu söyleyebilirim. “Olmuyor, olmaz, bırakamam” diye düşünmeyin yani. Benim gibi inatçı ve zamanında kendini hiç bilmez bir insan çok daha yumuşak, şefkatli ve rahat noktalara gelebiliyorsa bu konuda; inanın herkes yapabilir!
Nasıl yaptım? Düzenli yoga ve meditasyon pratiklerimle açılan farkındalıklar, öğrendiğim bilgileri sadece bilgi olarak tutmak yerine hayatıma adapte etme çalışmalarım, değişime/dönüşüme açık olmam.
Hepimizin yolu çok başka ama, eğer soracak olursanız şahsen bende bunlar işe yarıyor şu an. (“Şu an” diyerek hayatımda şu an büyük yer kaplayan bu yollara da tutunmadığımı belirtmek isterim. Hayat bu, belli mi olur; bugün iyi gelen, yarın başka bir şeye dönüşür belki. Açık olmak lazım. Kendimizi sadece bir noktadan tanımladığımız zaman sarsılıyoruz bence.)
Geçenlerde bırakmakla ilgili duyduğum en iyi benzetmeyi duydum bir çalışma esnasında Rida’dan: “Sonbaharda ağaçların yapraklarını dökmesi; bırakma halidir. Ağaçlar yapraklarını dökerken dallarını hemen dökülsün diye çılgınlar gibi sallamaz, kurtulmaya çalışmazlar. Onlar sadece durur ve yapraklar tam da gitmeleri gereken zamanda dökülürler. Ne önce ne de sonrasında. Ağaç sadece bırakır. İşte bu, bırakma halidir.”
Ben bu örnekle bırakma halini çok iyi anladım sonunda! Gerçekten ağaçlar çılgınca dallarını sallamıyorlardı yaprakları düşsün diye. Hiçbir aceleleri yoktu. Evrene, doğaya güveniyorlardı. Teslimdiler doğaya oldukları hallerinde.
Peki biz? Bir ilişki biterken mesela… O acıdan nasıl da kaçmak için dört dönüyoruz? Saklanıveriyoruz, görmezden geliyoruz ve daha bir sürü şey. Mutluluk gibi acıyı da kabul ettiğimiz ve içinden geçtiğimiz noktada en baştan beri istediğimiz hafifliğe yol almaya başlamış olmuyor muyuz aslında? Bir türlü acıya razı olmadığımızda can çekişmeleri daha da can yakmaya başlıyor; “Kurtulmak istiyorum! Dayanamayacağım!” cümleleri hayatımızın orta yerine oturuveriyor.
Kurtulmak istiyorum derken aslında durumu bırakmak istiyor oluyoruz. Peki biz bu anlamda dillendirirken bilinçaltımız bu cümleyi nasıl anlıyor dersiniz? Bilinçaltı bir şeyden kurtulmak istediğimizi duyunca durumu “ben savaştayım” mesajı olarak anlıyor. Peki savaşta neler olur? Stres, korku, gerginlik, öfke, çaresizlik, acı, yaşamaya devam etmek için tüm gücünü kullanmak, yorgunluk vb.
“Kurtulmak istiyorum, bırakmak istiyorum” derken aslında çok daha kuvvetlilerini kendimize çekmiş oluyoruz maalesef. Bu sebeptendir ki kullandığımız kelimelerin muazzam önemi var hayatımızda. Dikkat edelim. Kendimiz için.
Demem odur ki, bırakmak bir çoğumuz için çok kolay bir yol olmasa da seçtiğimizde yine birçoğumuz için hafiflik ve bol özgürlük içeren bir yol haline geliyor. Bırakmak, zorla, kasarak, inatla, hırsla yapabileceğimiz bir eylem değildir. Bırakmak zaten eylem değil, haldir. Hatırlayın aynı ağaçlar gibi. Ağaçların sonbahardaki yapraklarını dökerkenki halleri gibi. Kurtulmaya çalışmadan. Durarak, sabrederek ve olanı olduğu gibi kabul ederek. Olmuyorsa da bırakın olmasın. Demek ki kaldığınız durumun içerisinde öğrenmeniz gereken şeyler bitmemiş. İstek gerçekten kalpten geldiği zaman, dönüşmeyecek, gerçekleşmeyecek hiçbir şey kalmıyor.
Bu konuda daha yiyeceğim fırın fırın ekmek var ama küçücük bir adım bile bırakma/teslimiyet konusunda, kocaman kapılar açıyor insanın hayatında. Yani, oh be! Yaşasın bırakma hali!
Çok sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Olduğu gibi sevmek: Kendinizi evrene bırakabiliyor musunuz?