X

Bir yoga eğitmenine en çok sorulan sorular ve cevapları

Hangi yoga stilini yapmalıyım? Hangi yoga stüdyosuna gitmeliyim?

Size iyi gelen stilde yoga yapınız ve size hitap ettiğini düşündüğünüz stüdyoya gidiniz.

Haliyle zaman içinde birçok yoga akımı ve stüdyo oluşmuştur. Özellikle hangi stilde yoga yapmak istediğinize karar verebilmeniz için size tavsiyem öncelikle birkaç yoga ekolünü ve stüdyoyu denemenizdir. Tabi ilk yaptığınız ekolü ve stüdyoyu beğenip bunda da karar kılabilirsiniz.

İnternetten kendiniz araştırarak ya da arkadaşlarınızın referansı ile bir ekole karar verebilirsiniz. Bunun için ekolün içeriğini, size sunduğu kazanımları inceleyin ve bunu kendi yoga yapmaktaki amaçlarınızla kıyaslayın. Örneğin bikram yoga, toksin atmanızı ve yüksek sıcaklık nedeni ile daha hızlı esnemenizi sağlarken, yin yoga meridyenler üzerindeki etkisi ve sakinleştirici yanı ile size dinginlik, huzur ve tıkanmış enerji blokajlarının çözülmesini sunar.

Yoga stüdyosuna gelince, en önemlisi kolayca erişebileceğiniz bir yerde olması ve içinde kendinizi iyi hissetmenizdir.

Size neyin iyi geldiğini, hangisinde daha çok verim aldığınızı birkaç denemeden sonra akıl ve bedeniniz söyler. Onun sözüne kulak verin ve seçiminizi yapın.

Evde DVD ile ya da internetteki videolar ile yoga yapabilir miyim?

Tabi ki yapabilirsiniz. Ancak vücudunuzun limitlerini bilmeli ve kendinizi zorlamamalısınız aksi halde kendi kendinizi sakatlama ihtimaliniz çok yüksektir. Ayrıca yogada önemli olan bir yoga duruşunu ne kadar iyi yaptığınız değil doğru yapmanızdır. Bu nedenle odak noktasını şaşırıp yanlış uygulama yaparsanız erişebileceğiniz faydaların zamanını uzatmış olursunuz.

En güzeli bir müddet yoga yaptıktan sonra, temel prensipleri uzman bir eğitmen eşliğinde öğrenerek yoga yapmalı ve eğitmeniniz ile irtibatınızı koparmayıp arada onun da desteğini alarak evde uygulama yapmanız olacaktır. Eğitmeniniz seve seve ona danışmanız durumunda size yardımcı olacaktır.

Sadece yoga yapsam fiziksel sağlığım için yeterli mi? Başka bir etkinlik de yapmalı mıyım? Yaparsam nasıl planlamalıyım?

İmkânınız varsa yoga ve bir fiziksel spor aktivitesini birleştirmeniz tavsiye edilir. Haftada 2-3 gün yoga yapıp 2-3 gün de fitness, vb. bir aktivite yapabiliyorsanız harika olur.

Planlamaya gelince; çalışmalarınızı ayrı günlerde organize etseniz daha iyi. Eğer ki aynı gün yapacaksanız yogadan önce sporunuzu bitirmeniz tavsiye edilir. Yoga, dinlenme hali olan parasempatik sinir sistemini aktifleştirip sizi gevşetip rahatlatmışken tekrar nefesinizi hızlandıran ve savaş – kaç tepkisini verdirten sempatik sinir sisteminin devreye sokulmasını istemez. Böyle bir durumda bedeni yeniden strese sokmuş olursunuz. İlla ki yapmak istiyorum ya da programım öyle diyorsanız yüzme veya yürüyüş gibi daha yumuşak ve akış içinde olduğunuz egzersizler önerilebilir.

Yoga yaparken ne giymeliyim?
Ne çok bol ne de çok dar olan bir tayt/eşofman altı ve bir tişört yoga için yeterlidir.

Size hareket imkânı veren, aynı zamanda hafifçe üzerinize oturan rahat kıyafetler giyiniz.

Yogada amaç; beden farkındalığının ötesine geçmek ve saf mutluluk olan özbenimize ulaşmak, bunu yaparken de kasma, germe egzersizleri ile beden üzerinden akla erişip aklı sakinleştirmektir. Akıl sakinleşip düşünceler kaybolduğunda huzur halleri ve sakinlik deneyimlenir. Çok sıkı bir kıyafet sizi hem sürekli “ben bu bedenim” hissinde tutarken bir yandan da çok bol bir kıyafet ters duruşlarda veya öne eğilmelerde başınıza düşecek ve çalışmaya kendinizi vermenizi engelleyecektir. Özetle, ne çok bol ne de çok dar olan bir tayt/eşofman altı ve bir tişört yeterlidir.

Yoga dersine başladığınız andan itibaren bedenimiz “savaş-kaç” tepkisini veren sempatik sinir sistemi yerine dinlenme halinde iken çalışan parasempatik sinir sistemine geçer. Bu süreç genellikle ders sonlarında yapılan derin gevşeme, nefes, meditasyon çalışmalarında artarak devam eder. Bu da beden ısısını düşürdüğü için seans sonunda size bir serinlik veya üşüme hissi verir. Bu çalışmalarda kullanmak üzere üzerinize alabileceğiniz bir hırka ya da sweatshirtü yanınızda getirmeniz güzel olur. Getirmeseniz bile çoğu yoga salonunda üzerinize alabileceğiniz ortak kullanıma ait şal vb. bulabilirsiniz, mutlaka sorun ve ders öncesi temin edip yanınıza alın.

Yoga’yı neden yalınayak yapıyoruz? Mecburi mi? Çorapla da yapabilir miyim?
Yeryüzüyle iletişime geçmek için yalınayak yoga yapıyoruz.

Tabi ki mecbur değilsiniz, çorabınızla da yoga yapabilirsiniz, fakat yalınayak yapılması tavsiye edilir.

Özellikle ayakta durduğumuz pozlarda ve denge duruşlarında ayağımızın yerle teması önemlidir. Bizleri yeryüzüne bağlayan ayaklarımızdır. Bu nedenle özellikle denge pozlarında kullanılan köklenme terimini anlayabilmek diğer bir deyişle deneyimleyebilmek için yalınayakla yoga yapmak tavsiye edilir. Ayaklarımızı yere yalınayak ve tam bastığımızda yani kendimizi yeryüzüne ayaklarımız ile köklediğimizde pozlardaki dengeyi sağlamamız da kolaylaşır. Ayrıca ayaklarımızı yalınayak olarak kullanmak daha güvenlidir. En güzel olanı çoğu insanda olduğu gibi eğer ayaklarınızı sevmiyorsanız ne kadar kıymetli olduklarını anlar, sizin dünya ile olan bağınızdaki gücünü görür ve ayaklarınız ile barışır öz güveninizi arttırırsınız. Yogada mat üstünde dengede kalmayı başardıkça hayattaki duruşunuzda ve varlığınızda da dengeniz artar. Tüm bu bilgilere rağmen eğer çorapla yapmayı istiyorsanız tabi ki yapabilirsiniz.

Yoga yaparken neden gözlerimizi kapatıyoruz. Açık tutsam olmaz mı?
Gözlerinizi kapatmanız içe dönmenizi kolaylaştırır

Eğer yapabiliyorsanız gözlerinizi kapalı tutmanız tavsiye edilir. Ancak bu sizi rahatsız ediyorsa gözlerinizi açık da tutabilirsiniz.

Yoga felsefesindeki en değerli metinlerden biri kabul edilen Bhagavad Gita isimli eserin Bölüm 2- 62. ve 63. vecizelerinde şöyle denmektedir:

“ Kişi nesneleri düşündüğünde, bunlara karşı bir bağımlılık ortaya çıkar; bağımlılıktan arzu doğar; arzudan öfke doğar. Öfkeden yanılgı gelir; yanılgıdan aklın yitimi; aklın yitiminden ayrım kabiliyetinin çöküşü gelir. Ayrım kabiliyetinin yok oluşuyla kişi mahvolur. “

Çok basit bir dille bu vecize ile anlatılmak istenen şudur:

Yogaya göre kişi, duyu organları vasıtasıyla hayat boyu birçok uyarana maruz kalır. Bu uyaranlar bedene duyu organları olan göz, el vb. ile iletilir. Bu da kişide aklını huzursuz eden kıyaslama, kıskançlık, öfke, arzu vb. doğurur ve bu duygu ve düşünceler kişiyi gerçek doğası olan mutluluk, birlik ve huzur hallerinden uzaklaştırır. Bu da kişideki analiz yeteneğinin ve haliyle akılsal ve duygusal dengesinin bozulmasına ve bazen de hayatının tümüyle kontrolünü yitirmesine neden olur.

Yoga seansları esnasında duyu organlarından en önemlisi olan gözlerin en azından ders süresince kapatılması ile dış uyaranlardan bir süreliğine uzaklaşmanız ve içe dönmeniz istenir. Özetle derste gözlerinizi kapatmanız içe dönmenizi kolaylaştırır, günlük hayatınızda sizi rahatsız eden duygu ve düşüncelere mola verdirir, kendinizi dengelemeniz ve ruhunuzun daha derin, sakin dengeli katmanlarına erişebilmeniz için olanak tanır.

Derse konsantre olamıyorum, aklım çok dolu, ne yapmalıyım?

Dikkatinizi sürekli nefesinizde ve seans esnasındaki deneyimlerinizde tutmak, gözlerinizi kapatıp içe dönmek ve aklınız düşüncelerle dolduğunda geçip gitmelerine izin vermek konsantre olmanızı kolaylaştırır. Ayrıca eğitmeniniz muhtemelen yumuşak bir tonda sürekli yönlendirme yapıyordur. Kendinizi bu akışa bıraktığınızda ve dikkatinizi eğitmeninizin verdiği talimatlarda tuttuğunuzda bir süre sonra daha mata oturduğunuzda sakinleşmeye başladığınızı ve derse tam konsantre olabildiğinizi göreceksiniz. Bunun oluşması için kendinizi zorlamayın yalnızca sürece tam teslimiyetle girin, bırakın her şey aksın yalnızca orada o anda olun ve deneyimleyin.

Yoga o kadar derin bir felsefe ve öyle çok alternatif uygulama var ki soruları ve cevaplarını yazmaya başlayınca arkası geliyor. Bugünlük bu kadar diyelim ve diğerlerini sonraki yazılarımıza bırakalım.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar :

Uykusuzluk probleminden kurtulmanıza yardımcı olacak 10 basit yoga pozu

Rana Korkunç: Yoga Eğitmeni & Terapisti, Enerjist, İK Uzmanı // Çevre Mühendisi lisansının üzerine İTÜ’de MBA yaparken sosyal ve sayısal becerilerini birleştirebileceği İnsan Kaynakları alanına hayran oldu. Yaklaşık 10 yıl boyunca dünyanın önde gelen şirketlerinde İnsan Kaynaklarının nerdeyse tüm alanlarında çalıştı. Her zaman bir doğa, müzik, dans ve spor aşığıydı. Çeşitli grup ve derneklerde müzisyen ve dansçı olarak çalıştı. Yurtdışı festival ve konserlerde görev aldı. Şu anda tüm beceri ve eğitimlerini harmanlayarak dünya ile paylaşmaya çalışıyor. Kendini dünyalı ve sürekli bir hayat öğrencisi olarak tanımlıyor. Boş zamanlarında Windsurf, Tai Chi, Chi Ghong ve Dağcılık yaparak kendini tanımaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale