X

Bir yaşam krizi: İnfertilite

Beklediğiniz, çok istediğiniz gebeliğiniz 1 yıl belki daha fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bir türlü gerçekleşmiyor ve bu süreçte cinsel ilişkinizde de herhangi bir korunma yok. İşte bu durum infertilite olarak ifade edilmektedir. İnfertilite bir yaşam krizi olarak adlandırılmaktadır.

Krizdir çünkü; eşler dışında ailenin diğer üyelerini de etkilemekle birlikte örf ve adetlerini, özgüveni, cinsel yaşamı, yaşam kalitesini, planlarını, hayallerini, ilişkilerini ve sosyal yaşamını etkileyen bir durumdur.  Eşleri, psikolojik olarak son derece zorlayıcı bir süreçtir. İnfertilite kavramı için kullanılan “duygusal hız treni” metaforu süreç içinde yaşanan duygulanımları anlatırken kavramla birebir örtüşmektedir.  Eşler “her ay evet bu ay oldu, başardık” diye düşünürken ardından tedavinin başarısız sonuçlanması ile bir umudun yükseldiği enerjinin, bir anda düşüşe geçtiği ve umutsuzluk halinin baş gösterdiği bir duygu içine girmektedirler. İnfertilite tedavileri tüm merkezlerde genellikle tıbbi ve teknik yönlere odaklanmaktadır.

Psikolojik destek ne yazık ki tedavide en son düşünülecek yöntem olmaktadır. Halbuki stresin yarattığı etkiler üzerine bu tedavi sürecinin öncesinde danışman ile çalışılabilinirse ve eş zamanlı olarak tedaviye de devam edilirse bu süreçte birçok durum kontrol altına alınmış ve tedavinin, alınan psikolojik destekten pozitif yönde etkilenmiş olduğu görülecektir. Buradaki psikolojik desteğin temel amacı kişileri sağlıklı psikolojik işleyiş içinde kılmak ve gebelik oranlarının artmasına etki etmektir.

Bireysel ve grup olarak uygulanabilecek kabul ve kararlılık, duygu odaklı, öyküsel ve akılcı duygusal terapötik yaklaşımlar, kişiler arası ilişkiler ile aile-eş terapilerinde uygulanacak en uygun yöntemlerdendir. Grup olarak yapılacak psikolojik destek eşleri yalnızlık hissinden kurtaracak ve karşılıklı olumlu etkileşim sağlanmış olacaktır. Bu yöntemlerle depresif duygu durum hali, anksiyete, baş ve vücut ağrıları, uyku-uyanıklık düzenleri gibi pek çok semptomlar azaltılmakta ve hamile kalma oranlarında artışlar gözlemlenmektedir.

Yapılan birçok çalışma gebe kalamama ya da infertilite tedavisinin başarısızlığını, biyolojik sağlık problemlerinin yanı sıra depresyon ve eşlik eden benlik saygısında azalma, umutsuzluk, düş kırıklığı, kendini suçlama, yetersizlik hissine bağlamaktadır. Ayrıca yaşanan stigmatizasyon da büyük bir baskı unsurudur. Toplumun kadına yüklemiş olduğu anne olma rolü sebebiyle çocuk sahibi olamamanın yaratmış olduğu psikolojik baskı çok yoğundur. Gebelik, çocuk doğurma aslında bir gelişim süreci gibi görülmekte olup istenilen, hayal edilen çocuk, aile kavramlarının yaratılamaması sonucunda da gelişimde ortaya çıkan bu aksama yaşam krizine dönüşmektedir. Bu yaşam krizinde kişi ya da kişileri anlamak, cesaretlendirmek ve duygusunu paylaşmak desteğin ilk aşamalarındandır.

Evlilik kurumunun temel motivasyonlarından olan biyolojik ve psikolojik motivasyonun en önemli ögeleri arasında çocuk sahibi olmak, nesli devam ettirmek ve bu durumla ilgili ortaya çıkan güven hissi yer almaktadır. İnfertilite durumunda bu motivasyonlar zarar görmekte, kırılmakta olup evlilik uyumunu bozabilmektedir. Eğer eşler sağlıklı psikolojik halindeler ise infertilite tedavi sürecinin evlilik uyumuna bir etkisi olmayacaktır. Yine de her eş infertilite ile karşılaştığında aynı süreçlerden geçmektedir. Blenner tarafından tanımlanan infertililite evreleri; şok- gerçeğe inanamama, inkar, kızgınlık ve anksiyete kadında eksiklik, erkeğin ise gücünü, kudretini kaybetmiş hissi, öfke, kontrol kaybı, suçluluk- kendisinin eşinin çocuk sahibi olmasına engel olmuş hissidir. Ancak psikolojik olarak sağlıklı olan eşler bu sürecin sonunda çözülme aşamasına ulaşabilmektedir.

Bu aşama gerçeği kabul etme, tedavi seçeneklerini araştırma ve kişiler arası ilişkileri düzenleme olarak görülmektedir. Tedavi öncesi, süresi ve sonrasında psikolojik desteği almaya devam eden eşler tüm bu dönemleri çok daha pozitif geçirmektedir. Tedavi sonucunda çocuk sahibi olan eşlerin hayatlarında değişen yaşam koşullarına ayak uydurmaları da psikolojik destekle mümkün olmaktadır. Geçirilmiş zorlayıcı sürecin ardından çok daha farklı bir sürece girilmektedir. Özellikle anne olmakla birlikte değişen hormon dengeleri psikolojik bir düzenlemeyi gerektirmektedir. Çünkü bu değişim karmaşık duygusal tepkilerin verildiği aynı zamanda gelişimsel ve bilişsel süreçleri kapsamaktadır. Pospartum depresyonuyla (doğum sonrası) karşı karşıya kalmamak için tüm psikolojik desteklere evet demek tam huzurda olmayı sağlayıp, süreçlerin keyifli geçmesine olanak verecektir.

Sonuç itibariyle, her insanın yaşamında zorlayıcı süreçler vardır. Ve bazı kişilerin hayatlarında bu süreçlerden birisi infertilite olabilir. İnfertilite bir bütün olarak aileyi etkileyen zorlayıcı yaşam olaylarından biridir. Önemli olan, bu yaşam olayını kabul etmek ve sürecin kararlılıkla pozitif yöne doğru akışını sağlamaktır.

İdil Arasan Doğan: İstanbul doğumlu olan Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans programı ile başladığı akademik yaşamını Psikoloji Doktora Programı ile sürdürmektedir. Yüksek Lisans Bitirme Tezini, Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ danışmanlığında "Alzheimer Hastaları Bakım Veren İyi Oluş Psikoeğitim Programının Bakım Verenlerin Tükenmişlik Sendromu Üzerine Etkisi" konusunda vermiştir. Üsküdar Üniversitesi Anne & Bebek Ruh Sağlığı Merkezi ve Türkiye Alzheimer Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Akademik çalışmalarına; geriatri, anne & bebek ruh sağlığı, kişilerarası ilişkiler, pozitif psikoloji bağlamında devam etmekle birlikte özellikle yaşlanma, demans; Alzheimer, kişilerarası ilişkiler alanlarında yoğunlaşmıştır. Yapılandırmış olduğu "Hasta Yakınları İyi Oluş Programı"nı Kadıköy Alzheimer Merkezi’nde 3 yıl boyunca uygulamıştır ve halen aynı merkezde ayda 1 kez olmak üzere "Hasta Yakını Destek Programı"nı yürütmektedir.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale