Bir spor aşığının itirafları: “Kanmayın sizi yolunuzdan döndürmeye meyilli o tatlı bahanelere”
Yazının ana fikrini sonunda değil, başında vereyim bu sefer: “Her ne yapıyor olursanız olun, başkasıyla değil kendinizle yarışın, kendinizi yenmeye çalışın önce.”
Evet, farkındayım; “kendinizi yenmeye çalışın” diye yazdım. Ne yani savaş mı var ortada? Oluyor bazen… Siz kalkıp da yıllardır hareket etmeyen ya da hep aynı aktiviteleri tekrar eden bedeninize yeni bir şeyler denetmeye çalıştığınızda, hemen kalkanlar çıkıyor ortaya ve bahaneler sıralanıveriyor bir bir.
Zaman geçtikçe o bahanelere kulak asmamaya, kendinizle yarışmaya ama bahaneleri çürütmek için de başkalarını örnek almamaya başlıyorsunuz ki işte o an gerçekten doğru yolda olduğunuzu anlıyorsunuz.
Bahaneler bedeniniz tarafından tatlı tatlı kulağınıza fısıldanırken, en zorlu koşulardan biri sayılan Bozcaada Yarımaratonu’nda pusetteki çocuğuyla yokuşları aşan birini görüyor ve hemen duymazdan geliyorsunuz fısıltıları. Her seferinde oranız buranız ağrıyor diye düşünürken Runtalya’da koltuk değnekleriyle 21 km’yi tamamlamaya çalışan bir “koşucuyu” alkışlayarak yanından geçiyorsunuz. Hiç spor yapmamışken, 30’undan, 40’ından sonra aradığını bulan, torununu sepete atıp, bisikletiyle dolaşan kişilerle tanışıyor ve mutluluklarını gözlerinden okuyabiliyorsunuz.
Elbette kendinizi dinlemekten vazgeçmeyin ama bahaneleri boşverin, gitsin. Onların ardına takılınca bir sürü zevkten mahrum kalabilirsiniz.
Diyeceğim şu ki; yola çıktıysanız engellere takılmamaya çalışın, en önemlisi de kendi kendinize engel yaratmayın çünkü onu aşmak bazen diğerinden daha da zor olabiliyor.
Zaten sevdiğiniz şeyi bulduysanız fısıltılar ortaya çıkmaya korkacaklardır. Eğer bahanelerin sayısı katlanarak artıyorsa da belki başka bir şeyler denemenizin zamanı gelmiş demektir.
Yenilik iyidir; korkmayın, deneyin.
Yazarın tüm yazıları için tıklayın.