Bir spor aşığının itirafları: “En etkili diyeti açıklıyorum!”
Kağıtlar, kalemler hazırlansın; tarihi sır az sonra geliyor. Ancak açıklama yapmadan evvel küçük bir soru sormak istiyorum; tarihi bilmeden, sıcaklığı hissetmeden, sadece çevremizde konuşulanlara kulak asarak nasıl anlarız yazın geldiğini?
O idrak anında hangi mekanda olduğumuza göre değişebilir duyacaklarımız, ama hepsi de dönüp dolaşıp tek bir noktada buluşur. Bir takım cümleler vardır ki hiç değişmezler. Her yıl aynı vakitlerde, aynı sebeplerle beynin saklandıkları köşesinden çıkıp hayata karışırlar.
Dilerseniz mekan mekan dolanalım ve söylenenlere kulak asalım.
Spor salonunda: “Hocam, 6 kilo fazlam var, 1 ay sonra da yakın bir arkadaşımın düğünü… Ne yapsak? Daha mı fazla mekik çeksem…”
Mekikten beklenen mucizevi güç bir hayli fazla sanki, ne dersiniz?
Ofiste: “Yok, yok… Pazartesi’den itibaren evden yemek getireceğim. Salata malata yaparım bir şeyler. Olmayacak bu böyle.”
İnanır mısınız, Aralık ayı gelir de o Pazartesi gelmez bir türlü.
Evde: “Anneeee, yağını az koy salatanın, hep senin yemeklerin yüzünden bu hale geldim zaten.” Sadece 3 dakika geçer ve.. “Yaaa makarna da sossuz çekilmiyor ki; yapmayalım bir daha böyle. Mantarlı, peynirli sos yapıyordun ya hani, ondan yapıver.”
Bu monologun akabinde zavallı annenin de devreleri karışır haliyle.
Davette: “Beni bu içkiler mahvetti işte.”
Her kötülüğün anası sonuçta. Elbet tüm kiloların sorumlusu da odur.
Düğün telaşı, bikiniye sığma arzusu, bel çevresinin daha fazla genişlememesi beklentisiyle dolu cümleler böyle uzar gider ve dediğim gibi her zaman aynı zamanda çıkıverirler ortaya.
Tüm kış hiçbir şey yapmadan, yağmuru, çamuru, soğuğu, karanlığı bahane ederek koltukla, yatakla bütünleşen bedeninizden, tam da uyanıp kendini keyfe vermeye hazırlandığı bir sırada nasıl bir fedakarlık beklediğinizin farkında mısınız?
Hala başlıkta adı geçen “en etkili diyet“i merak ediyorsanız sizi daha fazla tutmayayım, çünkü yok öyle bir şey. Reçeteye dayalı yaşamamak lazım. O yasaklar en sevmediklerimizi bile cazip hale getiriyor, sürekli yağlanıp, zayıflayan, sonra tekrar yağlanan beden ve dolayısıyla organlar yorgun düşüyor. İşin özü anladığımız anlamda “diyet”i değil, beslenmeyi öğrenmekten geçiyor. Bakınız Türkçe sözlükte diyet’in tam karşılığı ne olarak geçiyor:
“diyet İng. diet Günlük gıda alımını oluşturan maddelerin tümü.“
Demek ki “doğru” beslenmeyi bir yaşam tarzı olarak benimser ve hareket etmekten asla vazgeçmezsek; o zaman yıl boyunca vücudumuzla barışık yaşayabilir, zayıflamak adına güçsüzleşmez ve arkadaşlarımızla birlikteyken şu cümleleri sarf etmekten pişmanlık duymayız:
-Et mi yesek?
-Ekmeği uzatsana…
-Haydi şerefe!
“Bu yazı yetmedi, konuyla ilgili daha fazla şey okumak isterim.” diyenler, FDA‘da beslenme ve gıdalarla ilgili pek çok faydalı bilgiye ulaşabilir. Burası bir devlet kurumu ve elbette ciddi bir dili var.
Aktif etkinlikler:
Haftaya Bostancı’da hayat dolu bir koşu var, ayrıntılar burada.
Belgrad Ormanı’nda saklı güzelliği keşfetmek isterseniz, bekleriz.
Biliyorum daha çok var ama yine de Runtalya kayıtlarının 1 Haziran’da başlayacağını ve uçak bilet fiyatlarının ufaktan artmaya başladığını hatırlatmış olayım.
Hep asfaltta koşmaktan sıkıldıysanız, bir de arazi zeminini denemeye ne dersiniz? Çekmeköy koşusuna gelecekler “Merhaba” desinler, ben de orada olacağım.
Buradan duyurmamızı istediğiniz hareket dolu etkinlikleri benimle paylaşmak için; [email protected] adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Yazarın tüm yazıları için tıklayın.