Bir spor aşığından: “Leylek kardeş, yolculuk nereye?” dedim, “J-Fest’e” dedi

 “J-Fest’” Yolculuğu
“J-Fest’” Yolculuğu

Nisan başı gibi havada gördüğüm leyleklerin peşinden ayrılmadım yaz boyunca. Onlar nereye ben oraya… Yaz bitti, peki tatil bitti mi? Elbette bitmedi. Pazartesi öğlen saatlerinde benimle birlikte Antalya’dan gelen bavulum, birkaç saat içinde biraz daha kalınca kıyafetlerle Assos yollarına düşmeye hazır hale gelecek. Ah bu leylekler…

Assos’ta hangi hareketten bir diğerine koşacağımı henüz ben de bilmiyorum; önümüzdeki hafta hep beraber öğrenmiş olacağız. Şimdilik geçen hafta ilk 4 gününü anlattığım, bol aktiviteyle renklenen Antalya tatilimin kalan kısmına bir göz atalım isterseniz önce.

 “J-Fest’” Yolculuğu
“J-Fest’” Yolculuğu

Motor eşliğinde, sonraki aktif günlerin hızına uygun bir giriş yaparak başlamıştık olaya.

Hiç aklıma gelmezdi tatilimi bir jonglörlük festivalinde geçireceğim. Ne iyi etmişim de gitmişim J-Fest’e. Tatilinizi sessiz, sakin bir yerde geçirmek ve o sakinliği hiç bozmadan aktiviteye doymak isterseniz seneye mutlaka Sundance ‘e uğramanızı öneririm. Kim bilir belki içinizdeki çocuk uyanır da top çevirmek, hula hoop döndürmek, ipte yürümek ya da akrobatik hareketler yapmak isteyiverir. Eğlence garanti, bir de en az şunun kadar harika bir manzara.

Dünyanın dört bir yanından gelen jonglörler ve sirk sanatçılarıyla doluydu festival. Bir hafta boyunca tükenmeyen bir enerjiyle çalıştılar, bildiklerini hiç bilmeyenlerle paylaştılar, kusursuz hale getirdiler ezberlerini. Bir bütün oldular sonunda ve Tekirova sokaklarındaki yürüyüşün ardından, halk gösterisindeki alkışlarla aldılar emeklerinin karşılığını. “Onlar” dememin nedeni, benim genelde izleyici konumunda bulunmamdan kaynaklanıyor. Hem kolum henüz tam olarak iyileşmediği hem de bol bol fotoğraf çekmek istediğimden pek çok aktiviteye katılamadım. Gelecek yıl çıkartacağım acısını.

Açık alanda sürekli birileri antrenman yaparken, kocaman çadırlar da boş kalmadı festival boyunca. Grup çalışmalarının biri bitip, diğeri başlıyordu. Dilerseniz artık, fazla lafı keselim de fotoğraflara geçelim.

Görünen o ki bazen bize çok kısaymış gibi gelen bir gösteri için bile günlerce çalışmak gerekiyormuş.

Günler geceler boyunca bıkmadan usanmadan tekrar edilen hünerler artık seyirciyle buluşmaya hazır.

Huzurlarınızda özenle süslenen gösteri aracı.

Ve sıra sokakları şenlendirmeye geldi.

Veee perde!

Kutlamalar gece de tam gaz devam etti.

Elbette sayılı gün çabuk geçti ve Antalya serüvenim yukarıdaki manzaraya karşı yaptığım 10 km’lik koşu ile bitti. “O kadar yorgunluğun üzerine koşmak nasıl?” diye soracak olursanız, “Cila gibi.” diye cevap verebilirim.

Hareketli günler diliyorum hepinize ve saatin gecenin 2’sini gösterdiği şu anda ben bavul hazırlama sporumu yapmaya başlıyorum: Doldur, boşalt, doldur, boşalt, sıkıştır, bastır, kapat, tekrar aç… Zaman kalmadı ne bulursan, tekrar tıkıştır ve çık evden. Bu kadar da basit aslında…

Haydi gittim ben, leylekleri kaçırmamalıyım.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

 

Kıvanç Ergun Koşucu
Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz ... Devam