X

Bir spor aşığından: “Herkes her şeyi sevmeli diye bir kural mı var?”

Herkes her şeyi sevmeli diye bir kural yok

Hepimizin başka başka isimleri olmasının, yüzümüzün, karakterlerimizin farklı olmasının bir nedeni var. Çünkü aslında ayrı kişileriz. Bazen ikizlerin bile farklı alışkanlıkları olabiliyorken, neden herkesten bizim gibi davranmalarını bekliyoruz acaba?

Bazen istiyoruz ki en yakınımızdakiler sevdiğimiz her şeyi sevsin, yaptıklarımıza eşlik etsin. Yüzmekten hoşlanıyorsak onlar da suya girsin ve saatlerce yunus gibi yüzsünler bizimle. Olmayabilir ve hatta olmayabiliyor da… Hayat acı-tatlı sürprizlerle dolu: Her hareketinden delicesine hoşlandığımız sevgilimizin denize girmekten hiç hoşlanmadığını öğreniveriyoruz bir gün. Denize gitmek istemiyorsa havuzu da çoktan defterden silmiştir zaten.

Dünyamız kararıyor bir anda. Ne olacak peki şimdi? Hazır yaz gelmiş, kendimizi sahillere vurmaya başlamış, kafamızda kumsalla, denizle, sevgiliyle ilgili türlü, çeşitli fantezi kuruyorken ayrılacak mıyız yani?

Yooo… Gelin ayrılmayalım, sevgiliyle kumsalda vakit geçirmenin yollarını arayalım. Yüzmekten hoşlanmadığını söyledi sadece, değil mi? Bakarsınız kumsalda yürüyüş yapmaktan, güneşlenirken kitap okumaktan keyif alıyordur. O halde kaybedeceklerimizi hesaplamadan, kazanç hanemize yazacaklarımızı bulmaya çalışalım.

Herkes her şeyi sevmeli diye bir kural yok

Mevsim yaz diye yüzmeyle başladım ama hemen her şey için geçerli bu durum. Diyelim ki sık sık parkta koşuyoruz ama sevgilimiz gelmek istemiyor. Belki de erken uyanmak ya da koşmak ona göre değildir. Olmayabilir de… İnanın ne kadar zorlasanız da, başının etini yiyip dırdırlardan dırdır beğenseniz de hiçbir şey değişmeyecektir. Bu işler zorla olmaz çünkü…

O halde ne yapmalı? Koşmak istemiyor ama yemeye de pek meraklı olduğunu biliyoruz, değil mi? Koşu sonrası için yapacağımız bir kahvaltı organizasyonu ile yine birlikte vakit geçirebilir, hatta bir araya gelmekten hoşlandığımız dostlarımızı da davet edip, günü uzatabiliriz.

Aslında mesele ne biliyor musunuz? Yaptığımız şeyle, sevgilimizin/eşimizin/partnerimizin yapmaktan hoşlanacağı şeyi aynı platformda buluşturmayı başarabilmek. Fotoğraf çekmeye meraklıysa mesela, kendimize koşmak ya da bisiklete binmek için öyle yerler seçelim ki, anlattığımızda, bir dahaki sefere mutlaka gelmek istesin.

Yani asla zorlamayalım, hep merak yaratalım, sadece sevgilimizde değil çevremizde de… “Haydi sen de gel, birlikte spor yapalım.” lafı çok bir şey ifade etmez ama neden bu kadar fit, huzurlu, pozitif olduğumuz kaçmaz insanların gözünden. Israrcı olmaktan çoktan vazgeçtim ve “Nasıl böyle olabiliyorsun?” sorusuna verdiğim cevap da hep aynı artık: “Hareket ediyorum, başka bir şey yapmıyorum.”

Hareketli ve uyum içinde bir yaz olsun hepimiz için.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg
İlgili Makale