X

Bir spor aşığından: “2 teker nereye gider?”

Bir spor aşığından: “2 teker nereye gider?”

Haftalardır ertelenen bir keşif, bilinmeyene doğru çevrilen pedallar ve kilometreler boyunca gerçekleşen diyaloglar, çokça monolog ve kafadan akıp geçen iç seslerle birlikte yaşanan anlar.…

Evden çıkarken dedim ki; “Hadi gittim ben, haber alamazsanız ararsınız jandarmayı. 156  galiba numarası :)”

İç ses: “Abartma!”

Aynı anda içeriden yankılanan başka bir ses: “Abarttığım filan yok, sadece metroyla Kartal’a ulaşacağım ve oradan bisikletle ormana nasıl gideceğime dair bir fikrim yok. Tut ki gittim, orada neyle karşılaşacağımı da bilemiyorum şimdiden”

İç ses: “Bakalım nasılmış Kozyatağı’ndan sonraki duraklar.”

Şimdi düşününce, şunu söyleyebilirim: “Hepsi birbirinin aynıydı.”

Ve hoop bisiklet yerde.

İç ses: “İşte yine düştü. Ayağı yok tabii garibin, n’aapsın?”

Bir türlü taktıramadım şu ayağı.

Neyse, kitaba devam. Bakalım erkeklerin çekiştirilecek neleri neleri varmış.

 

Gelecek istasyon Kartal. Kaldır bisikleti, tak kaskını, haydi bakalım yukarı.

Veee merdivenler bitince çıkışlardan çıkış beğenmece. O mu, bu mu derken, sağ olsun güvenlik güvenli bir yol tarif ediveriyor. 1-2 yanlış sapıştan sonra buluyorum doğru yolu, daha doğrusu Yakacık’a çıkan dik yokuşu.

Bilenler tahmin etmiştir nereye gittiğimi. Evet, Aydos Ormanı’na ulaşmaya çalışıyorum. Yokuşun sonlarına doğru kulağımdaki müzik kesiliyor ve yerini motor sesi alıveriyor. Güzeeel çünkü sevgilim arıyor.

“Yavruuum…”

Pek çok yolun ağzında, sakin bir kenarda konuşuverdim onunla, köşedeki taksi durağındaki abilerin meraklı bakışları arasında.

Elbette dikkat ederdim, yakınlardaydım herhalde, orayı bulamamam için bir neden yoktu… İstemememe rağmen bir kez daha telefondan öpüverdim uzaklardaki sevgilimi. Sonra da durağa yanaştım.

Ben: “Merhaba, Aydos Ormanı’na nasıl çıkarım?”

Abilerden biri: “Bisikletle zor olur ama…”

Ben: “Olmaz.”

Abilerden diğeri: “Biz seni yine de kolay yoldan gönderelim.”

Bir daha ben: “Fark etmez.”

Abiler bitmedi: “Hem sen nereden geldin ki buraya kadar bisikletle.”

Söyledim, şaşırdılar, yardımcı olmaya çalıştılar, beşinci ışıktan dönmem gerektiğini, bunu da en az 3 km anlamına geleceğini söylediler.

 

Hava iyiydi ama ısınıverdi bir anda. Gittim, gittim, baktım yol bitiyor, beklemedim 5. ışığı sapıverdim sağa. Bir kişiye daha sorduktan sonra, bir yol ağzına geldim. Solumda bir orman vardı ama… Yol? O da vardı. O zaman ne bekliyordum? Giriverdim içeri.

İşte ormandaydım ne zamandır hayalini kurduğum. Issızdı, bakirdi, pek güzeldi. Ama sanki biraz daha gitsem yol bitecekti.

“Pardon, parkur var mı ormanda bir yerlerde, diğer taraflarını nasıl görebilirim?”

Çekirdek çitleyen adam bir beni, bir bisikleti, bir beni, bir bisikleti süzüp; “Dur ben seni gölün oraya yollayayım da gör gününü!” deyiverdi.

 

Neden günümü görmem gerekiyordu anlayamadım ve devam ettim.  Elbette onun dediği yoldan gitmedim çünkü bisikletli birini görünce aynı yola dalıverdim, çok da iyi etmişim.

Kimseciklerin olmadığı yollardan ilerledim nereye gittiğimi bilmeden. Kulağımda müzik, bol hoplamalı, zıplamalı bir seyahat, henüz kesilmiş odunların kokusu eşliğinde… Buldum manzaraya hakim bir nokta ve başladım sandviçimi yemeye.

Bir spor aşığından: “2 teker nereye gider?”

Daha gölü bulacaktım, biraz güçlenmem gerekiyordu. Sandviçi de pek güzel yapmışım ayıptır söylemesi.

İki çocuktan biri: “Abla çakmak var mı?”

Ben: “Yok. “

Yine aynı çocuk: “Abla yanlış anlama, sigara içmeyeceğiz.”

Sonra yine ben: “Aferin size, ormanı da yakmayın sakın, olur mu?”

Gülücükler, gülücükler…

Unutkan ben: “Durun, durun, gitmeyin… Göl ne tarafta?”

Elbette aynısı: “Öbür tarafta kaldı abla.”

İç ses: “Demek öbür taraf. Haydi bakalım, yola koyulma zamanı.”

Yine bilinmeyen yollardan gidiş ve birden içine dalınan davul zurna sesi. ‘Bu ormanın bir merkezi yok mu?’ diye düşünürken tam da ortasına düşüş. Tipik bir pazar günü; halk piknikte. Göl yine yok. Geri dönüş, daha önce gölü sorduğum bir adamın çalışmış bir çocuk edasıyla duymayabilirim diye bağırarak gölün yerini söylemesi ve yola devam.

Sonrası harika.

Bir spor aşığından: “2 teker nereye gider?”

İç ses: “Şurada bir çıkış kapısı var ama şöyle bir dolaşayım bakalım gölün etrafında. Olmadı tekrar Kartal’a çıkar, bu sefer metroya binmez, sahilden basar, giderim. “

Sonunda bir yere çıktım da Kartal değildi orası.

“Sahil.” diyorum yolda yürüyen birine “Burada sahil yok ki…” diyor.

Meğer ben tam arkasına çıkmışım dağın. Kartal’a ulaşmak için tekrar Aydos’un çevresinden dolandım ama bu sefer karayolundan. Sonra sahile varış, kısa bir mola ve mutlu son.

 

Günün kısacık özeti:Merak ettim ve gittim keşfettim.

Sonuç: 48.5 km / 720 cal

Daha nice kilometreler görmek isterim, bilmediğim, merak ettiğim, başını bilip de devamını merak edebileceğim. Koşarak olur, bisikletle olur… Yeter ki olsun…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale