X

Bir soyadı hikayesi: Kimin soyadını taşıdığımız neden önemlidir?

Bir soy ADI hikayesi…
Gerçek bir hikaye…
Hayatta en çok duyduğumuz kelimeler belki de adımız, soyadımız.

Hani bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ya… Yaşam boyu kaç kırk duyduk adımızı ve de soyadımızı, hem başkalarının dilinden hem de kendi ağızımızdan, sesimizden…

Ben Hande Akın
Adınız?
Hande
Soyadınız?
Akın

Ben dediğimiz ego; adımızın soyadımızın manasıyla yoğurulan bir kimliğimiz, kişiliğimiz var. Dolayısıyla; taşıdığımız isim ve soyisimin de karması ve kaderi ile birleşen bir hayatımız var.

Nedir isminizin anlamı, biliyor musunuz?
Benimki Hande; Türk Dil Kurumu sözlüğünde gülme, gülüş olarak yazıyor.
Babadan gelme soyumun adı Akın, manası; kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması…

Şimdi neden bunları, uzun uzadıya anlatıyorum? Amacım gerçek bir hikayeye geçmeden önce yaşamınız boyunca en çok duyduğunuz kelimelere dair bir farkındalık yaratmak, sorgulamanızı sağlamak.

2009 yılından beri aile dizimi/sergisi/konstelasyon çalışmalarının içerisindeyim. Son bir buçuk yıldır da kolaylaştırıcı olmak üzere eğitim alıyorum. Yıllardır okuduğum bu konuya dair pek çok kitaptan öğrendiğim, çalışma deneyimlerinden gözlemlediklerim üstüne, bir de yeni çağ tıbbı olarak çığ gibi büyüyen recall healing sisteminin öğretileri eklenince; iyice anladım ki isim ve soyadımız çok çok çok önemli… Hatta kültürümüzde gelenek olan eski bir aile büyüğünün adının yeni nesil birine verilmesi, eski nesilden isimi verilen kişinin onore edilmesinin yanı sıra o kişinin kader ve karmasının da yeni doğana, gelen yeni nesile bir manada aktarılması demek.

Gelelim hikayeye; Regresyon Terapisini pek çok farklı disiplinden öğrendim. Ancak; 2011 yılında tanıştığım ve uzun yıllar birlikte çalıştığım Nişantaşı’ndaki “Ben zamanı” kişisel gelişim merkezimde eğitimler veren Dr. Bülent Uran adanmışlıkla regresyona yıllarını vermiş hocamdır. Eski bir tıp doktoru olması ve disiplin olarak sol beyinini aktif kullanması, teşhis koymadaki analiz yeteneği ve sezgilerinin rehberliği onu usta yapmıştır. Şimdi yılların regresyon ustasının izniyle kendi gerçek hikayesini onun kaleminden paylaşmak istiyorum.

Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz Eylül’de hem tatil yapmak hem de kendi yangınımı söndürmek, benim için mühim bir konuda kendimi engelleyen bilinçaltı, bilinçdışı inançlarım, duygularım, korkularım ne ise çözülmesi niyetiyle Bülent Hoca’nın tatilli regresyon kampına katıldım. Bu davete yeri gelmişken minnettar olduğumu belirtmek isterim.

Bir gün erken vardığım Fethiye’de, sağ olsun hocanın misafiri olurken, balkonda sohbet ediyoruz. Yıllar içinde usta-çırak ilişkisini geliştirip arkadaş olmuşuz, sohbetimizi gönülden gönüle buluşturmuşuz. Bülent Hoca babasıyla yaşadıklarını anlatmaya başladı. Ben bile yıllardır tanıdığım Bülent Uran’ın öz babasının soyadını taşımadığını o zamana kadar hiç bilmiyordum.

Birazdan aşağıda okuyacağınız yazıda Bülent Hoca’nın biraz daha geçmişi var. Bu hikayenin manasını kavramak için asıl geçmişe bakmanın da önemi var. Ben şimdilik bu yazıyla sizi baş başa bırakıyorum.

Tamamını okuduktan sonra kendinize “Ben kimim?” diye sormanızı rica ediyorum. Bildiğinizi sandığınız ne varsa değişebilir… Bilmediğiniz sırlar vakit, saat geldiyse, niyetiniz tam ise önünüze serilebilir. Olan güzeldir. Olana ya selam, hepsine eyvALLAH!

İbrahim Bülent Göktuğ kaleminden…

Soyisim değişikliği neden oldu?

Öncelikle kısaca hikayemi anlatmak istiyorum. Annem 17 yaşındayken Eyüp’te yaşıyor… Annesi çalışıyor. Babası çok erken yaştayken ölmüş. Abisi Oğuz halk evinde İngilizce dersi veriyor. Öğrencilerinden biri Necla Tulan (Göktuğ). Babası Mehmet Tahir, annesi Mürşide… Mürşide büyükbabamın 2. hanımı… Babamın üvey kız kardeşi… Yani benim babam Hacı Mehmet Tahir’in 1. eşi Sabriye’nin oğlu…

Mürşide, dayım Oğuz’u kızı Necla’ya istiyor. Anneannem kabul ediyor. Dayım bir şey demiyor. Nişan yapılacak. Necla’nın üvey kardeşi babam Mehmet Mazlum da nişana geliyor. Mürşide neden ve niçin, sebebi belli değil, aynı nişanda annemin bütün itirazlarına rağmen annemi de babam ile nişanlıyor. Ve sonra da kısa sürede evlendiriliyorlar. Muhtemelen bunlardan babaannemin haberi yok. (Annemin bu nişanlanma ve evlenme işi biraz karanlıkta gözüküyor. Kardeşlerimi 27 Aralık’taki ziyaretim sırasında bana birçok şeyin anlatılmadığını ya da yanlış anlatıldığını öğrendim. Bunları aşağıda anlatacağım.)

Annem babamla Adana’ya geliyor. Annemin anlattığına göre babaanne Sabriye, Mürşide’ye olan bütün öfkesini annemden çıkarıyor. Mürşide önce kocasını, sonra da oğlunu ondan çaldı diye… Öfkesi son derece doğal… Annem ağır hasta oluyor. Bir deri, bir kemik kalıyor. Anneannem Adana’ya geliyor ve annemi de alıp İstanbul’a dönüyor. Babam, annemi sevmiş olmalı ki peşinden İstanbul’a geliyor, bir iş buluyor (babam iyi bir elektrik teknisyeni imiş). Fatih’te bir evde yaşıyorlar. O süreçte ben doğuyorum.

Annem, babamdan ne zaman ve nasıl ayrıldığını, hatta neden ayrıldığını hatırlamıyor. Şu anda 82 yaşında ve ağır hasta. Yatağa bağımlı. Ben de annemle bu konuyu konuşma cesaretini birkaç ay önce buldum ve detayları hatırlamıyor. Boşanmak için mahkemeye çıkıp çıkmadığını bile hatırlamıyor. Biz annemle ben 6 yaşına gelene kadar Ankara’da yaşadık. Hayal meyal ben arada sırada İstanbul’a Mehmet Tahir’in konağına geldiğimi hatırlıyorum. Ama orada babamla görüşüp görüşmediğimi hatırlamıyorum. (Bana yapılan hipnoz ve regresyon çalışmalarında sanki görüşmüşüz gibi bir şeyler hatırladım ama kesin değil.)

Sonra annem Ankara’da bir subayla nişanlanıyor ve sonra da evleniyor. Ben nişan ve evlenme törenlerine katıldığım halde “bu adam senin öz baban deniyor” ve ben de inanıyorum. Üvey baba Hatay Dörtyol’a tayin oluyor. 7 yıl orada yaşıyoruz. Bu arada benim o eski yapraklı nüfus cüzdanında soyadım Uran (üvey babanın soy adı), baba adı ise Mehmet Mazlum olarak görünüyor. Üvey babanın adı ise Süha. Bu uyuşmazlığı bir yalanla kapatıyorlar. Güya esas ismi Mehmet Mazlum’muş da herkes onu Süha diye çağırırmış.

Ben Orta 3’e geldiğimde Tatvan’a geçiyoruz. Tam okulun biteceği zaman, evde bir sandığın içinde bir tomar mektup buluyorum. Üvey babanın, anneme yazdığı aşk mektupları… İçinde bir yerde “Bülent’e oğlum gibi bakacağım” cümlesini okuduğum an şoka giriyorum. Annemle konuşmamaya başlıyorum. Annem, anneannemi çağırıyor. Çünkü annem çalışırken bana anneannem bakmıştır ve ben ona anne derdim. Anneannem durumu öğreniyor ve bana hikayeyi anlatıyor. Neyse durumu bir şekilde kabulleniyorum. Nüfus cüzdanımı dikkatle inceleyince hile yapıldığını anlıyorum bu arada.

Liseyi Ankara Fen Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Tıp Fakültesi’ne başlıyorum. 18 yaşında bir gün yaz tatilinde (Burdur’dayız o zaman) annem bana “Basit bir mahkeme var, isim değişikliği yapılacak” diyor. İtiraz etmiyorum ve soyadım resmi olarak Uran oluyor. Ondan sonra da bu isimle hayatıma devam ediyorum. Açıkçası öz babamı da uzun süre merak etmiyorum. Üstelik bu durumu 45 yaşıma kadar herkesten gizliyorum.

2005’te kadın doğum uzmanlığım yanında hipnoz ve regresyon terapileriyle ilgileniyorum ve kısa sürede Türkiye’de bu konularda önemli bir isim oluyorum. Bu süreçte hikayemi gizlemeyi de bırakıp eğitimlerde bile paylaşıyorum. Özellikle babalarıyla sorunlu olanlara kendi hikayemi anlatıp “baba”nın hayatımızda o kadar önemli olmadığından dem vuruyorum. Bu süreçte bilinçaltımda öz babama karşı bazı çalışmalar da yapıyorum. Bu süreçte üvey baba ile son derece resmi bir ilişkimiz oluyor. Çocukken ben ona hiç baba demiyorum. Süha abi diyorum ve hep siz olarak hitap ediyorum.

Şimdi gelelim bunca sene sonra babamla irtibata geçme nedenime… Ben 2005’ten beri bilimsel alanın pek ilgilenmediği zihinsel iyileştirme teknikleri ile ilgileniyorum. Hastalarımı da bu yollarla tedavi ediyorum. Bireysel seanslar, hafta sonu kişisel gelişim eğitimleri, hipnoz ve regresyon eğitimleri, yaz kampları gibi etkinlikler düzenliyorum.

Bu sene de (2019 yılı) 2 kamp yaptım. 2. Kamp 9 Eylül’de başlayacaktı. Benim gibi spiritüel konularla ilgili bir arkadaşım da (Hande Akın) kampa katılacaktı. Bir gün önce geldi ve ben onu Fethiye’deki evimde ağırladım. Balkonda sohbet ederken konu o hafta içinde benim yaşadığım bir olaya geldi.

Olay şuydu… Annem yatalak hasta. Fethiye’de üvey baba ile birlikte bizimle aynı yazlık site içinde oturuyorlar. Anneme bir bakıcı tuttuk. Ancak üvey baba huysuz olduğundan bakıcı dayanmıyor. Son bakıcıyı kaçırmaması için sıkı sıkı tembihlememize rağmen aksilikleri ile kadını bezdirmiş ve kadın ayrılmaya karar vermiş. Annem söyleyince çok sinirlendim ve hayatımda ilk kez Süha’ya diklendim, “O kadın gitmez, sen gidersin” diye. Sonunda yumruk yumruğa kavga başladı. Altıma aldım, üstüne çıktım, ezmeye başladım. Annemin çığlıkları ile kendime geldim.

Yani 60 yıllık biriken öfke patladı. Bunu Hande’ye anlatınca o bana “Bülent bu böyle olmaz artık” dedi. (Hande benim hikayemi zaten uzun yıllardır biliyor.) “Bu Uran soyadı senin yolunu tıkıyor. Çocukların da yanlış soyu yürütüyor. Hem senin hem de çocukların enerjisi yanlış yöne gidiyor. Bu sadece senin için değil çocuklarının geleceği için de önemli.” Epey konuştuk. E-devlete girip (ilk kez) babamın ölüm tarihine falan baktım. Yaşına baktım, çok şaşırdım. Annemden sadece 10 yaş büyüktü. Anneannem bana “40 yaş gibi bir fark var” demişti. Sonunda ben mahkemeye başvurdum. 10 Ocak’ta ismim tekrar İbrahim Bülent Göktuğ olarak değişti. (İbrahim ön adı annemin babasına aittir ve ilk nüfusumda yazıyordu. İsim değişikliği yaptığım mahkeme sırasında nedense silinmişti.)

İsim değişikliği kararından sonra bir şekilde babamın nüfus kaydına ulaştım. Ve hayretle babamın 2. eşinden 4 tane kardeşim olduğunu gördüm. Onlarla temasa geçtim. Onlar benim varlığımdan haberdarmış. Ama benimle temas etmeye çekinmişler. Benimle ilgili ayrıntılı bilgiye de babalarıyla konuşmaya çekindiklerinden ulaşamamışlar.

27 Aralık 2019’da Adana’ya giderek kardeşlerimden 3’ü ile tanıştım. Babamın mezarını ziyaret ederek helalleştim. Bu arada bir ayrıntıdan da bahsedeyim. Ben yıllardır regresyon hipnoterapisi uygulayıcısıyım. Bu vesileyle kendi bilinçaltıma da değişik arkadaşlara regresyon yaptırarak, geçmiş duygulara ulaşma ve temizleme gayreti içinde oldum. Birçok geçmiş olayla yüzleşmeme rağmen öz babamla ilgili hiçbir olaya ya da duyguya rast gelmemiştim. Ne zaman ki ben artık öz babamla buluşmaya ve tekrar öz soyadıma dönmeye karar verdim, ondan sonra Ekim 2019’da katıldığım bir ruhsal arınma kampında öz babama karşı birikmiş duygular çok yoğun olarak ortaya çıktı ve öfkelerim boşaldıktan sonra ona karşı af oluştu…

Özetle 10 Ocak 2020’den itibaren hayatıma Bülent URAN olarak değil, İbrahim Bülent Göktuğ olarak devam ediyorum.

Evet arkadaşlar, bu gerçek hikayenin paylaşımıyla birlikte şunlar dökülüveriyor gönülümden…
Mehmet Mazlum Göktuğ’a, en büyük oğuluna yaşamı boyunca hasret kalmış bir babaya Allah rahmet eylesin.
Varlığını, kendini ve bu yolculukla birlikte nice insanı iyileştirmeye adayan İbrahim Bülent Göktuğ; yaşamını, kendini, babasını, Tanrı’yı aramasaydı bugün bu yazı olur muydu? Birbirini hiç tanımayan insanlar bu hikayede buluşur muydu? Ve daha nice sonsuz olasılık bu yazıyla nasıl olur?

Bu vesileyle REGRESYON TERAPİSİ ile tanışmak isteyenlere, bilgilendirme, tanıtım amaçlı ve uygulamalı online zoom programı üzerinden eğitim 1 Mayıs Cuma 20.00 ila 22.00 arasında…. Katılım için whats app 532 783 21 41

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Anneannemin ikizlerini onurlandırmak için: Aile dizimi bize neler anlatır?

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale