X

Bir soyadı hikayesi: Kimin soyadını taşıdığımız neden önemlidir?

Bir soy ADI hikayesi…
Gerçek bir hikaye…
Hayatta en çok duyduğumuz kelimeler belki de adımız, soyadımız.

Hani bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ya… Yaşam boyu kaç kırk duyduk adımızı ve de soyadımızı, hem başkalarının dilinden hem de kendi ağızımızdan, sesimizden…

Ben Hande Akın
Adınız?
Hande
Soyadınız?
Akın

Ben dediğimiz ego; adımızın soyadımızın manasıyla yoğurulan bir kimliğimiz, kişiliğimiz var. Dolayısıyla; taşıdığımız isim ve soyisimin de karması ve kaderi ile birleşen bir hayatımız var.

Nedir isminizin anlamı, biliyor musunuz?
Benimki Hande; Türk Dil Kurumu sözlüğünde gülme, gülüş olarak yazıyor.
Babadan gelme soyumun adı Akın, manası; kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması…

Şimdi neden bunları, uzun uzadıya anlatıyorum? Amacım gerçek bir hikayeye geçmeden önce yaşamınız boyunca en çok duyduğunuz kelimelere dair bir farkındalık yaratmak, sorgulamanızı sağlamak.

2009 yılından beri aile dizimi/sergisi/konstelasyon çalışmalarının içerisindeyim. Son bir buçuk yıldır da kolaylaştırıcı olmak üzere eğitim alıyorum. Yıllardır okuduğum bu konuya dair pek çok kitaptan öğrendiğim, çalışma deneyimlerinden gözlemlediklerim üstüne, bir de yeni çağ tıbbı olarak çığ gibi büyüyen recall healing sisteminin öğretileri eklenince; iyice anladım ki isim ve soyadımız çok çok çok önemli… Hatta kültürümüzde gelenek olan eski bir aile büyüğünün adının yeni nesil birine verilmesi, eski nesilden isimi verilen kişinin onore edilmesinin yanı sıra o kişinin kader ve karmasının da yeni doğana, gelen yeni nesile bir manada aktarılması demek.

Gelelim hikayeye; Regresyon Terapisini pek çok farklı disiplinden öğrendim. Ancak; 2011 yılında tanıştığım ve uzun yıllar birlikte çalıştığım Nişantaşı’ndaki “Ben zamanı” kişisel gelişim merkezimde eğitimler veren Dr. Bülent Uran adanmışlıkla regresyona yıllarını vermiş hocamdır. Eski bir tıp doktoru olması ve disiplin olarak sol beyinini aktif kullanması, teşhis koymadaki analiz yeteneği ve sezgilerinin rehberliği onu usta yapmıştır. Şimdi yılların regresyon ustasının izniyle kendi gerçek hikayesini onun kaleminden paylaşmak istiyorum.

Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz Eylül’de hem tatil yapmak hem de kendi yangınımı söndürmek, benim için mühim bir konuda kendimi engelleyen bilinçaltı, bilinçdışı inançlarım, duygularım, korkularım ne ise çözülmesi niyetiyle Bülent Hoca’nın tatilli regresyon kampına katıldım. Bu davete yeri gelmişken minnettar olduğumu belirtmek isterim.

Bir gün erken vardığım Fethiye’de, sağ olsun hocanın misafiri olurken, balkonda sohbet ediyoruz. Yıllar içinde usta-çırak ilişkisini geliştirip arkadaş olmuşuz, sohbetimizi gönülden gönüle buluşturmuşuz. Bülent Hoca babasıyla yaşadıklarını anlatmaya başladı. Ben bile yıllardır tanıdığım Bülent Uran’ın öz babasının soyadını taşımadığını o zamana kadar hiç bilmiyordum.

Birazdan aşağıda okuyacağınız yazıda Bülent Hoca’nın biraz daha geçmişi var. Bu hikayenin manasını kavramak için asıl geçmişe bakmanın da önemi var. Ben şimdilik bu yazıyla sizi baş başa bırakıyorum.

Tamamını okuduktan sonra kendinize “Ben kimim?” diye sormanızı rica ediyorum. Bildiğinizi sandığınız ne varsa değişebilir… Bilmediğiniz sırlar vakit, saat geldiyse, niyetiniz tam ise önünüze serilebilir. Olan güzeldir. Olana ya selam, hepsine eyvALLAH!

İbrahim Bülent Göktuğ kaleminden…

Soyisim değişikliği neden oldu?

Öncelikle kısaca hikayemi anlatmak istiyorum. Annem 17 yaşındayken Eyüp’te yaşıyor… Annesi çalışıyor. Babası çok erken yaştayken ölmüş. Abisi Oğuz halk evinde İngilizce dersi veriyor. Öğrencilerinden biri Necla Tulan (Göktuğ). Babası Mehmet Tahir, annesi Mürşide… Mürşide büyükbabamın 2. hanımı… Babamın üvey kız kardeşi… Yani benim babam Hacı Mehmet Tahir’in 1. eşi Sabriye’nin oğlu…

Mürşide, dayım Oğuz’u kızı Necla’ya istiyor. Anneannem kabul ediyor. Dayım bir şey demiyor. Nişan yapılacak. Necla’nın üvey kardeşi babam Mehmet Mazlum da nişana geliyor. Mürşide neden ve niçin, sebebi belli değil, aynı nişanda annemin bütün itirazlarına rağmen annemi de babam ile nişanlıyor. Ve sonra da kısa sürede evlendiriliyorlar. Muhtemelen bunlardan babaannemin haberi yok. (Annemin bu nişanlanma ve evlenme işi biraz karanlıkta gözüküyor. Kardeşlerimi 27 Aralık’taki ziyaretim sırasında bana birçok şeyin anlatılmadığını ya da yanlış anlatıldığını öğrendim. Bunları aşağıda anlatacağım.)

Annem babamla Adana’ya geliyor. Annemin anlattığına göre babaanne Sabriye, Mürşide’ye olan bütün öfkesini annemden çıkarıyor. Mürşide önce kocasını, sonra da oğlunu ondan çaldı diye… Öfkesi son derece doğal… Annem ağır hasta oluyor. Bir deri, bir kemik kalıyor. Anneannem Adana’ya geliyor ve annemi de alıp İstanbul’a dönüyor. Babam, annemi sevmiş olmalı ki peşinden İstanbul’a geliyor, bir iş buluyor (babam iyi bir elektrik teknisyeni imiş). Fatih’te bir evde yaşıyorlar. O süreçte ben doğuyorum.

Annem, babamdan ne zaman ve nasıl ayrıldığını, hatta neden ayrıldığını hatırlamıyor. Şu anda 82 yaşında ve ağır hasta. Yatağa bağımlı. Ben de annemle bu konuyu konuşma cesaretini birkaç ay önce buldum ve detayları hatırlamıyor. Boşanmak için mahkemeye çıkıp çıkmadığını bile hatırlamıyor. Biz annemle ben 6 yaşına gelene kadar Ankara’da yaşadık. Hayal meyal ben arada sırada İstanbul’a Mehmet Tahir’in konağına geldiğimi hatırlıyorum. Ama orada babamla görüşüp görüşmediğimi hatırlamıyorum. (Bana yapılan hipnoz ve regresyon çalışmalarında sanki görüşmüşüz gibi bir şeyler hatırladım ama kesin değil.)

Sonra annem Ankara’da bir subayla nişanlanıyor ve sonra da evleniyor. Ben nişan ve evlenme törenlerine katıldığım halde “bu adam senin öz baban deniyor” ve ben de inanıyorum. Üvey baba Hatay Dörtyol’a tayin oluyor. 7 yıl orada yaşıyoruz. Bu arada benim o eski yapraklı nüfus cüzdanında soyadım Uran (üvey babanın soy adı), baba adı ise Mehmet Mazlum olarak görünüyor. Üvey babanın adı ise Süha. Bu uyuşmazlığı bir yalanla kapatıyorlar. Güya esas ismi Mehmet Mazlum’muş da herkes onu Süha diye çağırırmış.

Ben Orta 3’e geldiğimde Tatvan’a geçiyoruz. Tam okulun biteceği zaman, evde bir sandığın içinde bir tomar mektup buluyorum. Üvey babanın, anneme yazdığı aşk mektupları… İçinde bir yerde “Bülent’e oğlum gibi bakacağım” cümlesini okuduğum an şoka giriyorum. Annemle konuşmamaya başlıyorum. Annem, anneannemi çağırıyor. Çünkü annem çalışırken bana anneannem bakmıştır ve ben ona anne derdim. Anneannem durumu öğreniyor ve bana hikayeyi anlatıyor. Neyse durumu bir şekilde kabulleniyorum. Nüfus cüzdanımı dikkatle inceleyince hile yapıldığını anlıyorum bu arada.

Liseyi Ankara Fen Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Tıp Fakültesi’ne başlıyorum. 18 yaşında bir gün yaz tatilinde (Burdur’dayız o zaman) annem bana “Basit bir mahkeme var, isim değişikliği yapılacak” diyor. İtiraz etmiyorum ve soyadım resmi olarak Uran oluyor. Ondan sonra da bu isimle hayatıma devam ediyorum. Açıkçası öz babamı da uzun süre merak etmiyorum. Üstelik bu durumu 45 yaşıma kadar herkesten gizliyorum.

2005’te kadın doğum uzmanlığım yanında hipnoz ve regresyon terapileriyle ilgileniyorum ve kısa sürede Türkiye’de bu konularda önemli bir isim oluyorum. Bu süreçte hikayemi gizlemeyi de bırakıp eğitimlerde bile paylaşıyorum. Özellikle babalarıyla sorunlu olanlara kendi hikayemi anlatıp “baba”nın hayatımızda o kadar önemli olmadığından dem vuruyorum. Bu süreçte bilinçaltımda öz babama karşı bazı çalışmalar da yapıyorum. Bu süreçte üvey baba ile son derece resmi bir ilişkimiz oluyor. Çocukken ben ona hiç baba demiyorum. Süha abi diyorum ve hep siz olarak hitap ediyorum.

Şimdi gelelim bunca sene sonra babamla irtibata geçme nedenime… Ben 2005’ten beri bilimsel alanın pek ilgilenmediği zihinsel iyileştirme teknikleri ile ilgileniyorum. Hastalarımı da bu yollarla tedavi ediyorum. Bireysel seanslar, hafta sonu kişisel gelişim eğitimleri, hipnoz ve regresyon eğitimleri, yaz kampları gibi etkinlikler düzenliyorum.

Bu sene de (2019 yılı) 2 kamp yaptım. 2. Kamp 9 Eylül’de başlayacaktı. Benim gibi spiritüel konularla ilgili bir arkadaşım da (Hande Akın) kampa katılacaktı. Bir gün önce geldi ve ben onu Fethiye’deki evimde ağırladım. Balkonda sohbet ederken konu o hafta içinde benim yaşadığım bir olaya geldi.

Olay şuydu… Annem yatalak hasta. Fethiye’de üvey baba ile birlikte bizimle aynı yazlık site içinde oturuyorlar. Anneme bir bakıcı tuttuk. Ancak üvey baba huysuz olduğundan bakıcı dayanmıyor. Son bakıcıyı kaçırmaması için sıkı sıkı tembihlememize rağmen aksilikleri ile kadını bezdirmiş ve kadın ayrılmaya karar vermiş. Annem söyleyince çok sinirlendim ve hayatımda ilk kez Süha’ya diklendim, “O kadın gitmez, sen gidersin” diye. Sonunda yumruk yumruğa kavga başladı. Altıma aldım, üstüne çıktım, ezmeye başladım. Annemin çığlıkları ile kendime geldim.

Yani 60 yıllık biriken öfke patladı. Bunu Hande’ye anlatınca o bana “Bülent bu böyle olmaz artık” dedi. (Hande benim hikayemi zaten uzun yıllardır biliyor.) “Bu Uran soyadı senin yolunu tıkıyor. Çocukların da yanlış soyu yürütüyor. Hem senin hem de çocukların enerjisi yanlış yöne gidiyor. Bu sadece senin için değil çocuklarının geleceği için de önemli.” Epey konuştuk. E-devlete girip (ilk kez) babamın ölüm tarihine falan baktım. Yaşına baktım, çok şaşırdım. Annemden sadece 10 yaş büyüktü. Anneannem bana “40 yaş gibi bir fark var” demişti. Sonunda ben mahkemeye başvurdum. 10 Ocak’ta ismim tekrar İbrahim Bülent Göktuğ olarak değişti. (İbrahim ön adı annemin babasına aittir ve ilk nüfusumda yazıyordu. İsim değişikliği yaptığım mahkeme sırasında nedense silinmişti.)

İsim değişikliği kararından sonra bir şekilde babamın nüfus kaydına ulaştım. Ve hayretle babamın 2. eşinden 4 tane kardeşim olduğunu gördüm. Onlarla temasa geçtim. Onlar benim varlığımdan haberdarmış. Ama benimle temas etmeye çekinmişler. Benimle ilgili ayrıntılı bilgiye de babalarıyla konuşmaya çekindiklerinden ulaşamamışlar.

27 Aralık 2019’da Adana’ya giderek kardeşlerimden 3’ü ile tanıştım. Babamın mezarını ziyaret ederek helalleştim. Bu arada bir ayrıntıdan da bahsedeyim. Ben yıllardır regresyon hipnoterapisi uygulayıcısıyım. Bu vesileyle kendi bilinçaltıma da değişik arkadaşlara regresyon yaptırarak, geçmiş duygulara ulaşma ve temizleme gayreti içinde oldum. Birçok geçmiş olayla yüzleşmeme rağmen öz babamla ilgili hiçbir olaya ya da duyguya rast gelmemiştim. Ne zaman ki ben artık öz babamla buluşmaya ve tekrar öz soyadıma dönmeye karar verdim, ondan sonra Ekim 2019’da katıldığım bir ruhsal arınma kampında öz babama karşı birikmiş duygular çok yoğun olarak ortaya çıktı ve öfkelerim boşaldıktan sonra ona karşı af oluştu…

Özetle 10 Ocak 2020’den itibaren hayatıma Bülent URAN olarak değil, İbrahim Bülent Göktuğ olarak devam ediyorum.

Evet arkadaşlar, bu gerçek hikayenin paylaşımıyla birlikte şunlar dökülüveriyor gönülümden…
Mehmet Mazlum Göktuğ’a, en büyük oğuluna yaşamı boyunca hasret kalmış bir babaya Allah rahmet eylesin.
Varlığını, kendini ve bu yolculukla birlikte nice insanı iyileştirmeye adayan İbrahim Bülent Göktuğ; yaşamını, kendini, babasını, Tanrı’yı aramasaydı bugün bu yazı olur muydu? Birbirini hiç tanımayan insanlar bu hikayede buluşur muydu? Ve daha nice sonsuz olasılık bu yazıyla nasıl olur?

Bu vesileyle REGRESYON TERAPİSİ ile tanışmak isteyenlere, bilgilendirme, tanıtım amaçlı ve uygulamalı online zoom programı üzerinden eğitim 1 Mayıs Cuma 20.00 ila 22.00 arasında…. Katılım için whats app 532 783 21 41

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Anneannemin ikizlerini onurlandırmak için: Aile dizimi bize neler anlatır?

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale