Dikkat, hayatta pek çok şeyi başarabilmemizi sağlayan önemli bir etken. Yine de bir şeye dikkatinizi vermek çoğu zaman, özellikle de etrafta dikkatinizi dağıtacak unsurlar olduğunda, kolay olmayabiliyor. Bu yüzden bu alanda yapılmış çalışmaların sayısı da gün geçtikçe artıyor.
Dikkatin genellikle odaklanılan şeyle ilgili olduğu düşünülse de, beynin filtrelemeye çalıştığı bilgi de bu konuda oldukça önemlidir. Bu alanla ilgili çalışmalar yapan sinirbilimci Mehdi Ordikhani Seyadlar, dikkat verme biçimlerini ikiye ayırıyor: Açık dikkat ve gizli dikkat.
Buna göre; açık dikkatte bir şeye dikkatinizi vermek için, gözlerinizi o şeye çevirirsiniz. Gizli dikkatte ise gözlerinizi hareket ettirmeden bir şeye dikkatinizi verirsiniz. Araba kullanmak buna güzel bir örnek olarak verilebilir. Açık dikkatiniz, yani gözlerinizin yönü, önünüzdedir, fakat aslında bakmıyor olsanız da çevrenizdeki şeyleri sürekli tarayan şey, gizli dikkatinizdir.
İlginizi çekebilir: Uyarıcılardan ve dikkat dağınıklığından uzak: Bunu okumak istiyorsanız offline olmalısınız
Bu bilgiden hareketle bir şeylere açık ve gizli şekilde baktığımızda beynimizde oluşan dalga biçimlerini öğrenmek isteyen Seyadlar, bunun için bir deney oluşturmuş. Deneyde katılımcılar biri diğerinden daha yavaş olmak üzere yanıp sönen 2 kare görüyor. Katılımcıların dikkatini verdiği kareye bağlı olarak beyinlerinin belirli kısımları yanıp sönme oranıyla aynı oranda yankılanmaya başlıyor. Ve bu şekilde, deneyi yapan Seyadlar, bu sayede katılımcıların dikkatini neye verdiklerini görebiliyor:
“Açık dikkat verdiğiniz zaman beynimizde olanları görmek için, insanlardan direkt bir kareye bakmalarını ve ona dikkat etmelerini istedim. Bu durumda, yanıp sönen karelerin, görsel bilgiyi işlemekle sorumlu olan kafanın arka kısmından gelen beyin sinyallerinde görülmesi şaşırtıcı değil. Fakat gizli dikkat verdiğinizde beyninizde neler olduğunu görmekle de ilgileniyordum. Bu kez de insanlardan ekranın tam ortasına bakmalarını ve gözleri hareket ettirmeden her iki kareye de dikkat vermelerini istedim. Bunu yaptığımızda, her iki yanıp sönme oranının da beyin sinyallerinde görüldüğünü bulduk, fakat ilginç olan şu ki yalnızca birisinin, dikkat verilenin daha güçlü sinyalleri vardı, yani beyinde, bu bilgiyle ilgilenen bir şey vardı ve bu şey, temel olarak ön kısmın aktifleşmesiydi. Beynimizin ön kısmı, insanlarda daha yüksek zihinsel işlevlerden sorumludur. Ön kısım, görünen o ki yalnızca dikkatinizi verdiğiniz kareden gelen bilgiyi almaya çalışan bir filtre gibi çalışıyor ve göz ardı edilenden gelen bilgiyi de engellemeye çalışıyor.”
Deneyde anlatılan beynin filtreleme becerisi, aslında dikkat için bir anahtar işlevi görüyor ve bu bazı insanlarda yok. ADHD (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) buna bir örnek. ADHD’ye sahip birisi, deneyde bahsedildiği gibi çeldiricileri engelleyemez ve bu da, tek bir şeye uzun süre odaklanamamalarının nedenidir. Peki ya böyle birinin, beyni bilgisayara bağlı şekilde belirli bir bilgisayar oyunu oynayabilmesi ve beynini bu çeldiricileri engelleme konusunda eğitebilmesi mümkünse?
Seyadlar aslında bilimin böyle bir ‘beyin-makine’ arayüzü geliştirmesinin ve bunu sadece ADHD değil, diğer birçok alanda da kullanabilmesinin mümkün olduğunu söylüyor. Örneğin felç geçiren ve konuşamayan bir hastanın beyin dalgalarını takip ederek bir bilgisayar yardımıyla konuşabilmesi sağlanabilir. Seyadlar’dan ilginç çalışmasıyla ilgili daha fazlasını öğrenmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Dikkatli ve huzurlu çocuklar yetiştirmek için yararlanabileceğiniz meditasyon yöntemleri