Bir “ölümsüz anı” : Zamanın durduğu Como Gölü
“Bu hafta neredeyiz kaptan?” diyenlere hemen cevap veriyorum: Como Gölü’ndeyiz. Bildiğiniz gibi birkaç haftadır İtalya’yı geziyoruz birlikte. Milano’da iki gece kaldıktan sonra –kaçıranlar bir önceki yazıyı okuyabilir– 2. günü Como Gölü’ne ayırdık, rotamızda bonus olarak bir de Bergamo var. Yolumuzun üstü olduğundan, oraya uğramadan geçmedik.
Bu günübirlik gezide bir değişiklik yapıp araba kiraladık. Como’ya tren de var, ama zaman kaybetmek istemediğimiz için araba kiralamayı tercih ettik. E haydi o zaman direksiyon başına!
Daracık sokaklarıyla Bergamo
Milano’dan yaklaşık 1 saatte Bergamo’ya geldik. Alplerin eteklerinde yer alan bu İtalyan şehrinde birkaç saat kaybolmak çok güzeldi. Arabamızı bir otoparka bırakıp yollara düşüyoruz. Bu şehir de Floransa gibi yürüyüş için ideal. Yeni şehir, ismi ile Citta Basta’dan füniküler yardımı ile Citta Alta’ya, yani esas adıyla Bergamo’ya geçtik. Buradaki eski şehir, eski İtalyan kasabalarını aratmıyor. Daracık sokaklarında yürümek ve o tarihi dükkanlara bakmak için bile gitmeye değer. Umarım sizin de bir gün yolunuz düşer…
Zamanınımız dar olduğu için el verdiğince yaşamaya çalıştık. Burada kullandığım fiil ne kadar güzel değil mi? “Yaşamak” fiilinden bahsediyorum. Ben seyahatlerimde yalnızca gezmiyorum, yaşıyorum. Yaşamak, o “an” içinde, o zaman diliminde kaldığımı hatırlatıyor bana. Ne de olsa birçok şey zaman içinde anlamını, o “an” hissettirdiklerini kaybediyor. Bu bir süreç ve gerçek, inkar edemeyiz. Sevgili Turgut Uyar ne güzel söylemiş değil mi? “Yaşadığım çok kötü günler, yaşadığım anlardaki yoğunluğunu yitirdi. Yaşadığım iyi günleri de unutmuşum. Sonuç; anlamsız bir ortalama”. Anlamsız olan burada o “an”lar değil tabi, o anda yarattığı kadar uzun süremeyecek olan o yoğun hisler… O yüzdendir ki, mutluluğumu şimdi de yazarak perçinliyorum. Ama his o “an”da asılı kaldı. Siz okurlar sayesinde de kolektif bir duygu aktarımı yaşıyoruz. Beraber yeniden yola çıkıyoruz. Var olun…
Bergamo’yu arkada bırakarak esas olay mahaline geri dönüyoruz. Como, bekle bizi!
Issız bucaksız Como Gölü
Yaklaşık 1 – 1.5 saatlik yolculuk ile Como Gölü sınırlarına giriyoruz. Bu göl hayal edilenden de büyük. Biz bitiremedik, her yerini göremedik maalesef. Bir daha gelmek şart! Her yazıma bu notu ekliyorum ama öyle ne yapabilirim ki? Cennet bir köşe burası.
Varenna’da yemek molası
Yolumuzun üstünde şahane manzaralı Villa Monastero’da ilk molamızı verip bolca fotoğraf çekiyoruz. Göl ve gökyüzü hep bir ağızdan yeşillenmiş burada. Muazzam. Bu yapı, içinde bir botanik bahçesi barındırmasının dışında, uluslararası konferanslara, kültürel aktivitelere ev sahipliği yapıyor ve içinde müzesiyle çok başka bir dünya sunuyor.
Villa Monastero’nun çevresindeki otelleri ve manzaraları saymıyorum bile. Bu yer Varenna’da yer alıyor. Yolumuza devam ederek, midemizin verdiği sinyal ile Varenna’da spontane ama göl manzaralı bir restoranda karnımızı doyuruyoruz. Söylemeden geçemeyeceğim, bu sefer lazanya şarap ikilisi bize eşlik etti ve biz bu ikili ile İtalya’da asla aç kalmayız…
Son durak: Küçük şehir Bellagio
Varenna’nın dar sokaklarında dolaşa dolaşa yine anın tadını çıkardık. “Koca göl, daha gezeceğiz” diyerek arabamıza geri dönüp bu sefer de arabalı feribot ile Bellagio kasabasına geliyoruz. Varenna kadar renkli olmasa da bir kahvesinin hatrı kalıyor bizde. Yola devam edeceğiz daha, bundan sonrası arabayla. Gölü dolaşa dolaşa asıl Como’nun merkezine, marinasına geliyoruz. Duomo’su, birkaç restoranı ve marinası ile bir Bodrum adeta. Biraz hayalkırıklığı. Bir küçük şehircik gibi. “O gezdiğimiz köyler nerede?” diyoruz. Marina kenarında bir aperatif bir şeyler yiyip Milano’ya döneceğiz artık.
Como gerçekten görülmeye değer. Hem arkadaşlarla birlikte gidilebilecek hem de çiftlerin keyif alacağı bir yer, çok romantik. Ama… Bir ama geliyor şimdi. Sakinlik derecesi kimine göre fazla gelebilir. Yaprak kımıldamadığı anlarda zaman durmuş gibi… Nasıl da dingin ve kendi akışında… Biz de bu durağanlığın içine bir günlüğüne dahil olduk. Bir gün yine dahil olmak üzere diyorum. Şimdi yazarken ve fotoğraflara bakarken yine bir selam vermiş oldum oralara. Ne de olsa anlamsız ortalamaların içinde geçen hayatımızda bu ölümsüz anları kaydedecek tek şey kelimeler ve onları bir araya getiren cümleler degil mi?
İlginizi çekebilir: Aşkın saudade ve hercai hali: İtalyan Rivierası’nda romantik bir tur