X

Bir mit olarak ‘Multitasking’

Geçen ay inovatif yol güvenliği çözümlerine ilişkin bir toplantıya davet edildim. Çözmeye çalıştıkları maddeler aşağıdaki gibiydi:

  • Genç sürücülerin %88’i direksiyon başındayken eş zamanlı olarak cep telefonu kullanmaktadır.
  • Mesajlaşma davranışı trafik ışıklarında %50 oranıyla, sürüş gerçekleştirirken %25 oranıyla en yaygın davranışlar arasındadır.
  • Sürücülerin %25’i trafik ışıklarında, %15’i sürüş halindeyken mail hesapları, sosyal medya hesapları ve internette vakit geçirmektedir.
  • Sürücüler telefonlarını kullanma sebepleri olarak, insanlarla iletişimde kalma ihtiyaçları ve mesaj/arama ve maillerini acil yanıtlama konusunda yaratılan baskıyı göstermektedir.
Multitasking çalışmak bir mit mi?

Ben de dikkat ve multitasking konusu hakkında bir konuşma yaptım ve insanoğlu için multitask yapabilmenin bazılarımızın düşündüğünün aksine neden imkansız olduğundan bahsettim.  Konuşmalardan sonra yapılan beyin fırtınasından sonra ortaya çıkan birçok faydalı fikir ile oturumu kapattık. Ekip ile paylaştığım birkaç fikri sizlere de sunmak istedim.

Dikkatiniz bir el feneri gibidir.
Dikkatiniz içsel sesinize dönmüş olabilir ve düşünceler içinde kaybolabilirsiniz.

Dikkatiniz sizin neye odaklanmayı seçtiğinizdir; neye konsantre olduğunuz ve ne düşündüğünüzle ilgilidir. Dikkati bir el fenerine benzetmek faydalı olacaktır. Bu el fenerinin türü, ışığın yansımasını adapte edebilme özelliğine sahiptir. Işınlar gibi, dikkatiniz de

  • Her zaman açıktır (ancak her zaman doğru yöne odaklanmamakta ve bazen tıkanabilmektedir)
  • Genişleyebilir veya dağılabilir, daralabilir ve odaklanabilir.
  • İkiye BÖLÜNEMEZ.

Bir araba sürdüğünüzü hayal edin. Bir ışığın yayılması gibi, dikkatiniz de dışarıdan gelen tetikleyicilerden etkilenebilir, genişleyebilir veya dağılabilir; belki de otoyoldaki trafik durumunu tarayarak yolun ne tarafınızda kalacağınıza karar vermek üzeresinizdir ya da yoğun bir şekilde odaklanmış trafik ışığının değişmesini bekler durumdasınızdır. Ayrıca, dikkatiniz içsel sesinize dönmüş olabilir ve düşünceler içinde kaybolabilirsiniz veya eve giderken almanız gerekenlerin listesini yapıyor olabilirsiniz.

Araba kullanırken dikkatimizin dağılması nelere sebep olur?

Sürüş halindeyken telefonla konuşmak birçok sürücü tarafından kabul edilen tehlikeli bir davranıştır.

Tabi ki öğlen yemeğimizi yerken sosyal medyada vakit geçirebilir, köpeğimizi gezdirirken müzik dinleyebiliriz. Ancak, tabiatımızda olan yürümek, çiğnemek, nefes almak gibi davranışlar dikkatimizi istemli bir şekilde yönetmek zorunda olmadığımız davranışlardır. Okumak, mesaj yazmak, araba kullanmak gibi aktiviteler kasıtlı olarak dikkatimizi yöneltmemiz gereken aktivitelerdir.

Utah Üniversitesi Psikoloji Profesörü David Strayer ve ekibi tarafından yıllar boyunca toplanmış olan veriler, bu bilgiyi destekler niteliktedir. Strayer ekibiyle birlikte yürütmüş olduğu projelerinde, telefonla konuşurken kavşağa yaklaşan sürücülerin trafik ışıklarında durması gerektiği yerde duramadıklarını ortaya koymuştur. Gözlemlere göre kulaklıkla veya hoparlörle konuşuyor olmak bu durumu değiştirmemektedir. İki eli direksiyonda, iki gözü yolda olan sürücülerin dahi dikkatleri bölünmektedir. 

Araba sürerken telefonla konuşuyor olmak insanoğlunun birden fazla şeye dikkatini vermediğinin günlük hayattaki en yaygın örneklerinden biridir.

Konu hakkında yapılan diğer araştırmalar aşağıdaki sonuçları göstermektedir:

  • Riskli karar verme eğilimi: Araba kullanırken telefonla konuşmak yargıya varma ve konsantrasyon becerilerini negatif yönde etkilemektedir.
  • Daha yavaş reaksiyonlar: Sürüş halindeyken telefonla konuşmak, özellikle sürücü önemli bir konuşma içindeyse, trafik sinyallerine cevabı yavaşlatmaktadır.
  • Fren kullanımında yavaşlama veya kontrolsüzlük: Telefon konuşması boyunca frene basma davranışı yavaşlamakta veya kontrolsüz işlenmektedir.
  • Etrafında olup bitenlere dikkat verememe: Telefon konuşması boyunca ayna kontrolü ihmal edilmekte ve etrafta olanların tam olarak farkına varılamamaktadır.
 
Dikkatimizi bölmek bizi multitask yapan zeki birine çevirmez, aksine dikkatimizi dağıtarak verimsiz hale dönüştürür.
Multitasking becerinizin kuvvetli olduğunu mu düşünüyorsunuz? O halde aşağıdaki oyunu deneyin.

Çoğu insan multitasking’in gerçek olmadığına inanmamakta ve aynı anda birçok işi bir arada yapabilme özelliklerinin çok gelişmiş olduğunu düşünmektedir.

Multitasking becerinizin ne kadar yapabildiğinizi görmek için aşağıdaki oyunu oynayarak ve dikkatinizi bölmenin aslında ne kadar zor bir iş olduğun fark edebilirsiniz.

  1. Bir arkadaşınızdan alfabedeki harfleri sesli bir şekilde saymasını isteyin (“A, B, C, D ….”) ve süre tutun.
  2. 26’dan (“26, 25, 24, 23 …”) geriye doğru sesli bir şekilde saymasını isteyin ve süre tutun.
  3. 26’dan geriye ve alfabedeki harflerini sırasıyla saymasını “26, A, 25, B, 24, C, 23, D….” yani multitask yapmalarını isteyin ve süre tutun.

Bu süreci dikkatlice izlediğinizde muhtemelen birkaç önemli noktayı fark edeceksiniz: arkadaşlarınız daha fazla hata yapacak, yavaşlayacak ve muhtemelen daha stresli olacaklardır (gülebilir, dalga geçebilir ve hatta bazıları bitirmeyi red bile edebilir!).

Bu durum dikkatimizi iki bilişsel süreç için bölmeye çalıştığımızda neler olup bittiğini bize gösteren basit örneklerden biridir. Dikkatimizi iki şey arasında bölemeyiz ancak ve ancak hızlıca dikkatimizi bir işlevden diğerine verebiliriz. Beynimizin bunu hızlı yapması bizi multitask yapabildiğimize dair illüzyonel bir duyguya sokar. Böylece çok basit görevleri bile uzun sürede yapar, hata yapma riskimizi yükseltiriz.

Dikkatimizi bölmek bizi multitask yapan zeki birine çevirmez, aksine dikkatimizi dağıtarak verimsiz hale dönüştürür.

Multitask yapmayı denediğimizde beynimizde neler olmaktadır?
Araştırmalar multitask becerisinin neredeyse imkansız olduğunu göstermekte.

Prefrontal korteks neye dikkat vereceğimizi ve diğer bölgelerinden gelen girdileri koordine eden beyin bölgesidir. Paris INSERM’deki bilim adamları insanların multitask yaptıkları ve yapmadıkları zamanlardaki beyin görüntülerini incelediklerinde elde ettikleri sonuçlar beynin tek bir yöne dikkat verebilme becerisini destekler nitelikte olmuştur.

Tek bir göreve dikkat veren kişilerin beyin görüntüleri incelendiğinde prefrontal kortekslerinin sağ ve sol tarafının birlikte çalıştığı görülmüş, aynı anda birçok işi bir arada yapmayı denediklerinde ise sağ ve sol prefrontal korteksin birbirinden bağımsız çalıştıkları kaydedilmiştir.

Bu araştırmayı yöneten Nörobilim Uzmanı Etienne Koechlin, ‘Bu çalışma beynimizin iki görev arasında ileri ve geri gidip geldiğini göstermekte ve dikkatimizi birden fazla şeye yönelttiğimizde problem yaşamamamızın olanaksız olduğunu ortaya koymaktadır, çünkü toplamda sadece iki tane frontal lobumuz vardır’ demiştir.

Multitasking bizi sadece yavaşlatıp, hata sayımızı yükseltmez; aynı zamanda geçici olarak beyin işleyişimizi değiştirir.

Araştırmalar multitask becerisinin neredeyse imkansız olduğunu göstermekte ve aynı anda birçok işi bir arada ve etkili bir şekilde yapabildiğine inanmanın bir mit olduğunu göstermektedir.

Benim vermek istediğim mesaj ise çok basit: Beyninizi daha işlevsel kullanabilmek için gözünüz nereye bakıyorsa aklınız orada olsun!

 

İlginizi çekebilir: Nörobilimi kullanarak kötü alışkanlıkları bırakmak

Psikolog & Nörobilim Uzmanı Güliz Altınbaşak: Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden tam burslu olarak mezun oldu. Şu anda Dialectical Behavior Therapy (DBT) Turkey Danışmanlık Merkezi’nde Program Koordinatörü ve The Life-Co Wellbeing Merkezi’nde Mental Wellness Program Koordinatörü olarak çalışmaktadır. The LifeCo Wellbeing merkezi bünyesinde meditasyon odaklı olmak üzere mindfulness (farkındalık), duygu regülasyonu, stres yönetimi ve kişilerarası iletişim becerileri üzerine eğitim kampları düzenlemektedir. Ayrıca, savaş mağdurlarına yönelik mesleki eğitim, savaş sonrası travma ve formal eğitim projeleri yürütmektedir. Davranış Bilimleri Enstitüsü Yetişkin ve Aile Danışmanlık Merkezi’nde EMDR odaklı projelerde çalıştı. TOÇEV Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı’nda Psikolog ve Eğitmen olarak görev aldı. “Doğudaki Ebeveyn ve Çocukları Bilinçlendirme Projesi” kapsamında birçok ilde araştırma yaptı ve eğitimler verdi. Norveç, Azerbaycan, Slovenya ve İspanya’da “Dezavantajlı Grupların Bilinçlendirilmesi ve Hayat Şartlarının Yükseltilmesi” konusundaki projelerde Ülke Koordinatörlüğü yaptı. Maltepe Kapalı İnfaz Ceza Kurumu’nda hükümlülerle çalıştı. Aynı dönemde Avrupa Şafak Hastanesi’nde bağımlılık üzerine çalışmalar yaptı. Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nda gönüllü olarak görev alarak suça eğilimli çocuklar için çalışmalar düzenledi. “Erkek Homoseksüeller ve Heteroseksüellerin Suçluluk Utanç ve Kaygı Düzeylerinin Karşılaştırılması” üzerine yaptığı araştırmayı 17. Ulusal Psikoloji Kongresi’nde, “Kanser Hastaları için Mindfulness Odaklı Mental Wellness” çalışmasını “VIII Ibero American Congress of Clinical and Health Psychology Congress” Porto Riko’da sundu.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale