Bir illüzyon hali: Kimliğinin farkına varmadan yaşamak
Yeni bir kamptan daha çıktık. Her birimiz için yeni kapılar açan, kendi ustalığımızla buluştuğumuz bir kamp oldu. Hamd olsun!
Kamp süresince özellikle çalıştığımız bir konuya dair yazayım istedim bu hafta.
Çokça duyduğumuz ama belki de kafamızda çok da sınırlarını ve ne olduğunu kesinleştiremediğimiz bir konudan: İllüzyon!
Kendi öğrenme sürecime bakınca bunun her süreçte ne kadar değiştiğini, en başta algıladığımdan ne kadar farklı yerlerde olduğunu gördüm sonraki zamanlarda. Bazen, anladığımızı sandığımız şey, o anki bilgi ve görü düzeyine göre doğru olsa da, algılamamız gereken ‘fil’in sadece kuyruğu oluyor.
Öğrendiğimiz her bir kırıntı ile kelime dağarcığımız dönüşüyor, yeni anlamlar içeriyor.
Soru şu: Kimin hayatını yaşıyorsun?
- Senin diye sahiplendiğin, kendi bakış açın sandığın ve kabullendiğin yargılar, doğrular sana mı ait?
- Bunları değiştirmeye çalışsan da rahatsız olsan da yapmaya devam mı ediyorsun?
- Sebebini bulamadığın halde hala bir kişiye veya kişilere karşı tutumun tutuk veya tepkili mi? Kırıcı mı? Üzerine çok mu alıyorsun?
- Kendini bu şekilde tanımlamazken içinde, dışarıya verdiğin kontrolsüz tepkiler farklı mı?
Çocuk yaşlarda her şeyi izleyerek, duyarak öğreniyoruz elbette. Dolayısıyla kendimizi izlediğimiz ya da duyduğumuz, hissettiğimiz enerjinin sahibi sanıyoruz.
Bu; ilk defa aynaya bakan kedinin şaşkınlığı gibidir. Eğer küçük yaşta bir kedi edindiyseniz ve hep insanlar arasında büyüdüyse, kedi neredeyse kendisini insan gibi görür. Sizinle beraber gelişen hareketleri vardır, size benzer. Bir süre sonra aynada kendi yansımasını gördüğünde, sıçrayıp korkar, meraklanır ama kendisi olduğunu bir süre algılayamaz.
İşte aynen bu örnek gibi, bebeklikte edindiğimiz daha doğrusu kopyaladığımız kimliğimizi kendimiz sanarak devam ediyoruz yaşamımıza, hem de hiç farkına varmadan, varamadan.
Annemizin gözüyle bakıyoruz dünyaya hatta kendimize. Onun gözündeki muhtemel kendimizi, annemize yaklaştırmaya, eşleştirmeye çalışıyoruz. Ve dolayısıyla hiçbir zaman yeteri kadar o olamadığımızdan, hem ona hem de kendimize karşı öfkeleniyoruz, yetersiz hissediyoruz.
Dedemizin, babaannemizin gözüyle bakıyoruz annemize, babamıza, kendimize, yaşama…
Sen kimin hayatını yaşıyorsun kardeşim?
Kimin gözüyle bakıyorsun dünyaya?
Ait hissedememek çoğunlukta gözlemlediğim bir his, kendim dahil… Kendi gözlerinin ve bakış açısının farkında olmayan kişi, nasıl ait hissetsin, nasıl köklenip topraklansın?
Bu en basit illüzyonlarımızdan sadece birisi.
Farkına vardıkça, kimin gözüyle dünyaya baktığımızın, hangi ideolojinin hipnozuyla yürüdüğümüzün hangi inancın korkusuyla büründüğümüzün… Kendimize yaklaşmak mümkün olacaktır kardeşim, her birimiz için.
Özgürlük, tüm bu illüzyonlardan çıkmakla mümkün olacaktır.
Burada suçlu yok, mağdur yok.
Affetmek bir eylem olmaktan çıkar. Sadece olmuştur ve mağdur ve suçlu yoktur.
Uyanmak, önce kendine uyanmaktır. Her bir katman soyunduğunda üzerinden, biraz daha uyanırsın kendine.
Yargılardan kendiliğinden uzaklaşır, olduğun sevgi haline biraz daha dönüşürsün.
Her şey kendiliğinden ve sorunsuz, acısız bir şekilde olur.
Kendinizi gözlemleyin, kimin gözlükleri yaşamın önünde tuttuğunuz?
Çıkardığınız gün, kanatlarınızın hareketlenmeye başladığı gün olacak!
Sevgiyle…
Çalışma ve kamp duyuruları için hem kişisel hem de duyuruları paylaştığım Instagram sayfalarını takip edebilirsiniz!
İlginizi çekebilir: Ne geliyorsa hoş gelsin: Yaşamın hayatımıza getirdiği öğretiler