X

Bir deprem ülkesi olan Şili felaketlerde yara almamayı nasıl başarıyor?

Şili, dünyada sismik hareketlerin en fazla görüldüğü “Ateş Çemberi” olarak anılan bölgede yer alıyor. Bu nedenle ülkenin adını, depreme karşı verdiği mücadeleyle sık sık duyuyoruz. Ülkede, 1960 yılında meydana gelen 9.5 büyüklüğündeki deprem, dünyanın en büyük depremi olarak biliniyor. Elbette ülkenin deprem geçmişi, bununla sınırlı değil. Şili, geçmişten bugüne çok sayıda deprem geçirdi. Ancak bugün, ülkede gerçekleşen 8’in üzerindeki depremlerde bile büyük can kayıpları yaşanmıyor. Bunun nedeni, özellikle 27 Şubat 2010’da meydana gelen 8.8’lik büyük Şili depreminin ardından yapılan yeniden yapılanma çalışmaları. Şili ayrıca geliştirdiği anti-sismik teknolojileri yurt dışına da ihraç ediyor. Peki Şili’nin deprem stratejisi nasıl ve bu konuda neden bu kadar başarılılar?

2010’daki büyük Şili depreminde neler yaşandı?

Kaynak: vikipedi

27 Şubat 2010’daki büyük Şili depremi, Şili’nin Maule bölgesinin sahilinde meydana geldi. Deprem 8.8 şiddetindeydi ve yaklaşık 3 dakika kadar sürdü. Depremin ardından 53 ülkede tsunami alarmı verildi. 1960 yılındaki büyük depremin ardından getirilen ve 90’lı yıllarda birkaç kez revize edilen katı bina yönetmeliklerine rağmen, yaklaşık 400.000 bina önemli ölçüde hasar gördü. Bu büyük felakette en az 800 kişinin öldüğü, çok kişinin kayıp olduğu, 2 milyon kişinin direkt olarak etkilendiği rapor edildi. Can kayıplarının büyük bölümü, deprem sonrası meydana gelen tsunami nedeniyle yaşandı. Deprem o kadar şiddetliydi ki, sismologlar, depreme bağlı olarak gün uzunluğunun 1.26 mikrosaniye kısaldığını ve dünyanın dönüş ekseninin 7.62 cm oynadığını tahmin ediyorlar. Bazı bölgelerde yiyecek ve benzin sınırlı olduğu için yağmalar gerçekleşti. Hükümet yardımları bölgelere ulaştırmakta geciktiği için yağma hafta boyunca devam etti. Depremin ardından Şili Hükümeti, yetkililerin geç yayımladığı tsunami uyarısı ve zamanında yapılmayan tahliye çalışmaları nedeniyle ciddi eleştirilere maruz kaldı.

1. Büyük Şili depreminin ardından yeniden yapılanma

Yaşanan büyük Şili depreminin ardından Şili ordusu, kurtarma operasyonlarını yönlendirmek ve depremin ertesi günü barışı korumak için depremden etkilenen bölgelere 10.000‘den fazla asker gönderdi. Şili’nin o dönemki başkanı Bachelet, başlangıçta “Şili’nin diğer ülkelerden yardım istemeyeceğini” belirtti, ancak daha sonra Birleşmiş Milletler’den yardım istedi ve Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve birkaç Asya ülkesinden gelen para ve malzeme tekliflerini kabul etti.

Depremin gerçekleştiği Şubat ayından Haziran’a kadar 50.000’den fazla geçici ev inşa edildi ve evsiz kalan pek çok kişiye de maddi konut yardımı yapıldı. Bir yılın sonunda, yerinden edilenlerin bir kısmı henüz kalıcı yerleşim yerlerine taşınmamıştı. Tsunamiden etkilenen kıyı bölgeleri ise hala balıkçılık ve turizm endüstrilerinin gördüğü zararı gidermek için mücadele ediyordu. Ancak, otoyollar ve havaalanları da dahil olmak üzere altyapı onarımları büyük ölçüde tamamlanmıştı. Temmuz 2013’te hükümet, maddi yardımla desteklediği 222.000 evin yeniden inşasının yaklaşık yüzde 74’ünün tamamladığını bildirdi. Projelerin geri kalanı ise 2014’ün ortalarına kadar büyük ölçüde tamamlandı.

2. İhmalin sorumluları ve felaketin hukuki sonuçları

  • Büyük Şili depreminin ardından ülke yaralarını sarmaya çalışırken Mayıs 2012’de, deprem anındaki Şili Ulusal Acil Durum Ofisi Müdürü ve donanmanın Hidrografik ve Oşinografi Servisi Müdürü de dahil olmak üzere 8 yetkili, “tsunami uyarılarını görmezden gelmek” ve “kıyı sakinlerini yaklaşan dalgalar konusunda bilgilendirmemek”le suçlandı. Yapılan araştırmaların sonucunda, Şubat 2013’te, Hidrografik ve Oşinografi Servisinin, “uyarıların görmezden gelindiği gerçeğini gizlemek” için “kayıt defterlerini değiştirmeye çalıştığı” ortaya çıktı.
  • Mart 2013’te, suçlanan 8 kişiden biri olan Şili Üniversitesi’nden bir sismolog, zorunlu anlaşmaya vardı.
  • Mart 2014’te, deprem meydana geldiğinde Ulusal Acil Durum Ofisinde görevli olan bir gözetmen, “uygun bildirimde bulunmama” suçlamalarını kabul ettikten sonra denetimli serbestlik cezasına çarptırıldı.
  • Nisan 2016’da kalan 6 sanığın duruşmadan vazgeçeceği ve bunun yerine tsunamide kaybolan 104 kurbanın ailesine toplu olarak 235 milyon peso (236.300 $) ödeyeceği bir anlaşmaya varıldı.
  • Aynı ay içerisinde, Şili hükümetine tsunami kurbanlarının ailelerine yaklaşık 2,8 milyar peso (2,7 milyon dolar) ödeme yapmaları emri verildi.

Hatalardan ders almak: 2015’teki büyük Şili depremi

Takvimler 16 Eylül 2015’i gösterdiğinde, Şili 8.3 büyüklüğünde ve 3 dakikadan uzun süren bir depremle daha sallandı. Şiddetli deprem ve sonrasında yaşanan onlarca artçı nedeniyle, yaklaşık bir milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Büyük Şili depreminden sonra oluşan tsunami dalgaları, merkez üssünün kuzey ve güney kıyılarını vurdu. Şili Hükümeti, 2010 yılında yaşanan felaketin tekrarlanmaması için kıyı bölgelerinin derhal tahliyesini sağladı. Dünyanın en şiddetli depremlerinden biri olarak görülen bu büyük felakette, Şili’de “13 kişinin” hayatını kaybettiği bildirildi.

Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet, depremdeki bu kaybı “çok talihsiz bir durum” olarak yorumladı, kayıp sayısının bu kadar az olmasını ise halkın hazırlıklı olmasına bağlayarak iş birliği için onlara teşekkür etti.

Peki, bu nasıl olabildi? Haiti’de, Nepal’de meydana gelen çok daha zayıf depremlerde on binlerce kişi yaşamını kaybederken, böylesine büyük bir felaket Şili’yi nasıl teğet geçti? Farklı ülkelerin deprem önlemleri hakkında bilgi sahibi olmak, “Depremin zararlarını azaltmak için neler yapılabilir?” sorusuna yanıt bulmaya yardımcı olabilir.

1. Devlet, kıyı bölgelerinde yaşayan insanları bu olası felakete hazırladı

2010’daki büyük Şili depreminin ardından hükümet, bölgede çok sayıda tatbikat yaptı ve tahliye yolları belirledi. Bu depremde de bazı kıyı kentleri ve limanları zarar görse de dalgalardan az sayıda insan etkilendi.

2. Uyarılar vaktinde yapıldı

Daha önce de belirttiğimiz gibi, 2010 depreminde tsunami alarmı verilmemişti, hatta liderler halka evlerine dönebileceklerini söylemişlerdi. Ama bu kez hükümet tsunami uyarısı vermekte gecikmedi.

3. Katı inşaat kuralları koyuldu

Deprem ülkelerinde yaşanan büyük can kayıplarının nedeni binalar, köprüler, barajlar gibi yapıların çökmesi. Şili’de de durum böyleydi. Ancak ülke, ekonomisi geliştikçe imkanların da artmasıyla birlikte yapılaşma standartlarını yükseltti. Hatalarından ders aldı ve önemli güvenlik kurallarını uygulamaya soktu. Sonuçta Şili’deki binaların dayanıklılığı arttı.

4. Acil durum uygulamaları geliştirildi

Şili Ulusal Sismik Çalışmalar Merkezi 2010’daki felaketin ardından yoğun bir şekilde çalışmalara başladı. Bölgesel ofisler ve hükümetin acil durum merkezleri çalışmalarını artırdı. Deniz seviyesi gözlem sistemleri geliştirildi.

5. Okullarda eğitime gereken önem verildi

Depremin ardından yalnızca yetkililer değil, halk da hızlı ama telaşlanmadan hareket etti. Şili’deki okullarda sürekli olarak tatbikatlar yapıldı, çocuklara deprem anında sakin kalmaları ve bölgeyi güvenli şekilde terk etmenin yolları öğretildi.

Akıllarda tek soru: Büyük felaketleri yara almadan atlatmak mümkün mü?

Şili’nin afet yardım kuruluşu ONEMI’den sorumlu eski bir ordu generali olan Ricardo Toro yukarıda açıkladığımız bu tüm süreci, şu cümlelerle yorumladı:

  • “Şili Hazırlanıyor isimli bir plana sahibiz ve bunun en önemli kısmı, tahliye tatbikatları. Her yıl, tüm bölgelerde, en az 6-7 tahliye tatbikatı yapıyoruz.”

Eşini 2010 yılındaki Haiti depreminde kaybeden Toro, ayrıca “önleme sistemlerinin hayat kurtarmaya odaklanması gerektiğini” söyledi.

  • “Önceki felakette gelen kurtarma ekipleri koordineli değildi. Daha çok basını dikkat çekebilecek yerlere göndermek konusunda endişelendiler. Ama bu, artık protokolleri olan profesyonel bir prosedür. Çünkü olası bir felakette, doğaçlama davranmak en kötüsü.”
  • “Bir depremle bir afeti ayıran şey, hazırlık düzeyidir.”

Kaynaklar: britannica, bbc, theguardian, nytimes

İlginizi çekebilir: Doğal afetlerden etkilenen ülkeler ve eğitim çözümleri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale