X

Bir bilgelik sınavıyla karşı karşıyayız: Gelecek mi, bugün mü?

“İncil üzerine yorum yapan ve haham tartışmalarının ilklerini barındıran Talmud, Bilge kişinin geleceği bilen kişi olduğunu itiraf eder. Bu beyanat, kristal kürelere bakanları ve peygamberleri yüceltmek amaçlı söylenmemiştir. Onun yerine, bir bilge kişinin, yani bilgelik küresinden gelen bir insanın, geleceğin aslında şu an ve geçmişten farklı olmadığını kavramış bir insan olduğu fikrini ortaya atar. O geleceği bilebilir çünkü aslında gelecek şimdi ile aynıdır. Bilgelikte zaman diye bir şey yoktur. Her şey şimdide olur. Her şey. Bizim rasyonel mantığımız ancak zaman ve meka dünyasının kısıtlamaları içinde işlediği için, bu olguyu kavramak çok zordur.”
Gahl Sasson & Steve Weinstein, Bir Dilek Tut

Yarını düşleyerek yaşarız. Yarın olacakları yarına bırakarak. Yapılması gereken ödevleri yarın nasıl olsayapmak için zamanımız olacaktır. Bir sonraki yaz nasıl olsa görebileceğimizi düşünürüz, önemli bir yaz tatilini iş veya başka sebepler ile ertelerken… “Yarın ararım, konuşurum” deriz, “Ne olacak” diye iç geçiririz, “Bir gün sonra ulaşsam ne kaybederim, bir gün sonra konuyu paylaşsam ne kaçırmış olabilirim?

Gelecekte yaşarız, bugün olmayan, fakat yarın bizim olacak yeni bir evdir bizi mutlu eden. Bir yandan da o anda bizim olmadığı için mutsuz eden. Bir işe kabul edilmeyi düşleriz ve o anda bulunduğumuz işimiz tatsız gelir. Yarının hayaliyle bugün elimizde olana bakışımız da değişir. Yarının umuduyla yaşarız ve olduğumuz anı unuturuz.

Ben bugün hep birlikte zamana, zaman akışıyla karşımıza çıkan fırsatlara, bugün ve gelecek arasına koyduğumuz setlere, geleceğin umuduyla kaçırdığımız bugünün güzelliklerine sizlerle birlikte daha yakından bakalım istiyorum. Atladığımız bir kavram var mı? Aslında yarına koşarken “Elimizdekilerden, şu andan daha iyisi nasıl olsa zaman ile bana sunulacak” derken bu anda gözümüzden kaçırdıklarımız var mı?

Bu sorular çok basit gibi gözükse de aslında buradaki bakış açısını kavramak üzere bize önemli bir yol sunabilir. Yarın olacak diye düşündüklerimiz, hedeflerimiz, kalbimizden geçenler aslında bugün, şu anda, bu zamanda köklenmekte ve hayata dönüşmektedir. Adeta bir uçurtmanın ipi gibi onları elimizde tutmaktayız. Uçurtmanın kendisi ise gelecek zamanın rüzgarında havalanmakta ve yükselmeye devam etmekte. Tam olarak uçabilmesi bugüne, bugünden istediklerimize ve emek verdiklerimize bağlı.

Peki bu durumu anlamak bu kadar kolay ise, neden gelecek ve bugünü ayırmaktayız? Bu sorunun cevabını bir örnekle açıklamak istiyorum. Çok sevdiğim Amy Winehouse yıllar önce İstanbul’da vereceği konseri açıkladığında çok heyecanlanmıştım. Ve hemen piyasaya çıkışı ile tükeneceğini bildiğim biletlerden edindim. Hayatım boyunca mutlaka deneyimlemem gerekenler listemde bulunan isteklerimden biri canlı bir konserine katılmaktı. Heyecanla bekledim, bekledim ve işte konser günü hızla yaklaşmaktaydı. Geleceğin heyecanı beni sarmıştı.

Fakat o yaz Amy Winehouse konseri, konserin gerçekleşmesine günler kala, Haziran ayında iptal edildi. Elimde konser biletlerimle kalakaldım. Yine de kendimi avutarak sonraki bir konseri araştırmaya devam ederken, bir haber daha geldi. Amy Winehouse, 23 Temmuz 2011’de intihar ederek hayata gözlerini yummuştu. Yani bu aklıma getireceğim en son olasılıktı, dünyada ne kadar çok farklı olasılık vardı Amy Winehouse’un artık sahneye çıkamaması için; herhangi bir sebeple konserleri ertelenebilirdi, hastalık olabilirdi, programı aksayabilirdi, konser vermekten bir süreliğine vazgeçilebilirdi ama Amy Winehouse ölmüştü.

İşte hayatımızın akışı bu kadar basit. Asıl olan bugün. Zamanın kalbi bugün. Yarının temeli bugün. Şu an. Olan. Olmakta olan. Ve o bittiğinde an da geçmiş oluyor. Gelecek henüz elde edilmedi ve hep öyle elde edilmeden kalacak. Yarına vardığımızda ertesi günü elde edememiş olacağız yine. Elimizde sadece bugün, bu an, bu nefes olacak…

Peki siz bu bilgelik sınavına hazır mısınız; bugün mü, gelecek mi? Hangisi daha önemli? Hangisi diğerinden üstün? Birini seçme hakkınız olsaydı bugünü geleceğe tercih eder miydiniz? Peki hangisini seçerdiniz?

Amy Winehouse’un güzel anısına… İyi izlemeler…

İlginizi çekebilir: Geçmişte kalanın yüklerinden bugün kurtulmaya hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale