“‘Geleceğim, bekle’ dedi gitti, Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şeydi, ama kimse ölmedi…’’
Özdemir Asaf
Bir kıymetli an için yaşıyoruz aslında, “Nedir o?” diye soracaksınız… Belki onun ilk sesini duyduğumuz, o kalp atışlarının mucizesine şahit olduğumuz o an olacak bu! Bir kıymetli an belki de “Benimle evlenir misin?” diye sorulduğunda şoklar içerisinde kaldığımız an olacak. Asla unutmadığımız, son nefesimizde “yalnızca bir anı yaşama şansınız var, tekrar yaşayıp öleceksiniz deseler”, işte ben o ana gitmek istiyorum diyeceğimiz o kıymetli an!
Bir kıymetli an için yaşıyoruz, bir kedi yavrusunun dünyaya ilk kez gözlerini açtığında gördüğü o ilk an kadar saf, o ilk duyguları kadar narin bir an için. Belki annemize günler sonra sarıldığımız, o içimizdeki yağların eridiği bir kıymetli an için.
Hayatımızda onlarca öylesine an varken, biz sadece bir kıymetli an için yaşıyoruz, belki bir ihiyaç sahibine can verdiğimiz, belki bize yaramayacak ve artık umudu kesilen hayatımızdan hayata tutunmaya çalışan küçücük bir kalbe can verdiğimiz o “an” için yaşıyoruz. Belki tam ipin ucunda düşmek üzere olan bir dosta “kan” olduğumuz, can olduğumuz o an için yaşıyoruz.
Bir kıymetli an için yaşıyoruz, o binlerce öylesine günümüze, samimiyetsiz onlarca yemeğe dahil olmamıza, gerçeklikten uzak, gösterişli hayatların yanında sadece gerçek, içten, olduğu gibi görünen ve göründüğü gibi olan bir kıymetli omuz için yaşıyoruz… Belki öyle bir sohbeti gerçekleştirmek için yaşıyoruz!
Bir kıymetli an için yaşıyoruz hayatımızı. Hani hayat demeye değecek cinsten olanlardan bahsediyorum. O imza attığımız an mesela, hayatımızı geçirmeye, bir olmaya, iyi ve kötü günde yan yana durmaya tamam dediğimiz an. Her ne kadar verilmiş sözler sonradan değişse de bu sözden dönülmeyeceğini ta içimizden bildiğimiz o bir kıymetli an. Alnımızdan öpen bir adamın yüreğini yüreğimizde hissettiğimiz o kıymetli an için yaşıyoruz belki de…
Bir kıymetli an için yaşıyoruz; elimiz babamızın ellerine gömülü… İlk defa yeni bir şehre, yeni ümitlerle ama bir o kadar da korkarak geldiğimiz o bir kıymetli an için yaşıyoruz. İlk defa ayrı kalacak olmamıza ve ilk defa bir başımıza duracak olmamıza rağmen “güle güle” diyerek ayrıldığımız o an için… İçimizden bir şeylerin koptuğu, artık çocuk olmadığımızı hatırladığımız ama üniversitemizin kapısından adım attıktan sonra “yaparsın” diyerek kendi kendimizin omzunu sıvazladığımız o an için yaşıyoruz belki de.
Bir kıymetli an için yaşıyoruz; yerin yerinden oynadığı, öylece kalakaldığımız, çok ama çok sevdiğimiz bir adamı dünyalar kadar uzakta gördüğümüz anı için yaşıyoruz belki de. Belki de yaşarken ölümü tattığımız bu anda dün ve bugünü bir arada, yarını ise hiçe koyarak yaşıyoruz. Kocaman, oluk oluk acı akıttıktan sonra belki yeniden yeşile döndüğümüz o anlar için yaşıyoruz. Sevmek için, insan olduğumuzu bilmek için, belki de bazı borçları ödemek için yaşıyoruz kim bilir…
Bence bir kıymetli an için yaşıyoruz! Bu her ne olursa olsun, o son nefeste hatırlanmaya değer olsun… Deseler ki şimdi “o ana döneceğiz, yeniden yaşayacaksın ve sonrasında öleceksin (bizimle geleceksin!)” işte öyle bir an olsun ki hayatımızda hiç gözümüzü kırpmadan “ben o güne, şu ana dönmek isterim” diyebilelim…
Çünkü tüm hayat aslında öyle “bir” kıymetli an için!
İlginizi çekebilir: Zenginlik nedir: Milli piyangoyu kazanan talihli gerçekten zengin midir?