Bipolar bozukluk ve tedavi yöntemleri
Duygu durumu, işlevsellik ya da enerjisinde gözle görülür dalgalanmalar olan kişileri günlük hayatta bile fark etmek mümkündür. Basit bir melankoliyle açıklanamayan bu durum, bipolar bozukluğun göstergesi olabilir.
Manik depresif hastalık adıyla da bilinen bipolar bozukluğun belirtilerini, sebeplerini ve olası tedavi yöntemlerini siz Uplifers okurları için araştırdık.
Bipolar bozukluğun dünü ve bugünü
Bugün bildiğimiz şekliyle bipolar bozukluk, beş bin yılı aşkın süredir tıpta karşılığı olan bir rahatsızlık. Antik Yunan fizikçi ve filozoflarından Kapadokyalı Aretaeus, hastalarının bir kısmının bir günden diğerine aşırı mutluluktan hüzne, enerjik halden bitkinliğe geçiş gibi duygu dalgalanmaları olduğunu kaydetmişti. 1900’lü yıllarda Alman psikiyatrist Emil Kraepelin bu rahatsızlığı inceleyerek “manik depresif delilik” tanımını ilk kez ortaya atan bilim insanı oldu. Bu terim 1950li yıllardan itibaren literatürde “manik depresif hastalık” olarak geçerken, 1980ler itibariyle de “bipolar bozukluk” tanımı kullanılmaya başlandı.
Günümüzde 100 kişiden 1 ila 3’ünün sahip olduğu bipolar bozukluk genelde yirmili yaşlarda ortaya çıkıyor ve çoğunlukla yanlış teşhis ediliyor. Hastalık olan ailelerin çocuklarında bipolar bozukluk görülme olasılığı ise daha yüksek. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber hem genetik, hem de çevresel faktörlerin hastalığın ortaya çıkışında etkili olduğu düşünülüyor. Gerek beyin görüntüleme, gerekse de gen araştırmaları sonucunda daha çok veri elde edildikçe, bilim insanları hastalığın altında yatan sebepleri ve hangi tedavinin en etkili şekilde işe yarayacağını daha iyi kavrayabilecekler.
Bipolar bozukluğun belirtileri nelerdir?
Bipolar bozukluk sabit bir depresyon ile, manik atakların seyrek ya da sık oluşuna göre bipolar-I ve bipolar-II olarak ikiye ayrılır. Atakların (epizot) sıklıklarına göre belirtiler farklılık gösterebilse de, genel olarak şu belirtilerden bahsedilebilir: Artan ya da azalan, değişken enerji seviyesi, yerinde duramama hali ve konsantrasyon güçlüğü, uyuşturucu madde ve ilaç kullanımı, karar verme yetisinde zayıflama, davetsiz ya da saldırgan davranışlar, suçluluk ve acizlik hissi, libido artışı ya da cinsel isteksizlik, aşırı uyuma veya uyuyamama, intihar düşüncesi ya da teşebbüsü vb.
Bu belirtiler sonucu ve çoğunlukla çevresinin ısrarıyla psikiyatriste görünen kişiye konan teşhis “klinik teşhis”tir, yani hastalığın varlığını veya yokluğunu kanıtlayabilecek laboratuvar değerleri yoktur. Psikoterapistle yapılacak ayrıntılı görüşmelerde, hasta kabul ettiği takdirde aile ya da yakın arkadaşlarının dahil olması, hastalığın ve belirtilerin seyrini objektif olarak değerlendirebilmek açısından önemlidir.
Bipolar bozukluğun tedavisi mümkün mü?
Bipolar bozukluğun şeker veya kalp hastalığı gibi uzun dönemli bir hastalık olduğu ve hayat boyu takip edilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalı. Bu tanıya sahip hastalar devam eden psikoterapinin yanı sıra, atak süresini kısaltan ya da bir sonraki atağa kadar olan süreyi uzatan birtakım ilaçlar kullanmak durumunda kalabilirler. Psikotik semptomları olan, intihar ya da cinayet eğilimi gösteren hastalar ise durumları dengelenene kadar hastaneye yatırılıp gözlem altında tutulabilirler. Burada da yine, duygu durumu dengeleyici ilaçlarla tedavi devam edecektir.
İlaç tedavisinde olsun olmasın duygu durumundaki değişiklikleri doktora haber vermek; günlük belirtiler, ilaçlar ve uyku düzeni hakkında bir çizelge tutmak, bipolar bozukluğu olan insanlara ve ailelerine hastalığı daha iyi anlama konusunda yardım edebilir. Bu çizelge doktora da hastalığı en etkili şekilde izleyip tedavi etmede yardımcı olabilir.
Bununla birlikte, aile ve arkadaşlar bipolar hastalığa sahip yakınlarını nasıl sakinleştireceklerini, ataklarıyla nasıl başa çıkacaklarını bilemeyebilirler. Bu sıkıntılı süreçte en çok ihtiyaç duyulan şeyin sabır olduğu unutulmamalıdır ve yakınların, hastaya destek olmakla hastaya sınır koymak arasındaki dengeyi korumaları gerekir.
Bipolar bozukluğa rağmen başarılı olmak mümkün mü?
Özellikle duygu durumlarında aşırı iniş-çıkışlar yaşayan bu kişilerin hayatlarını sürdürmesi ne kadar zor olsa da, bu tanıya sahip fakat işlerinde oldukça başarılı kişiler de var. Ünlü simalardan örnek vermek gerekirse; Van Gogh, Beethoven, Newton, Marilyn Monroe, Frank Sinatra, Mel Gibson ve Catherine Zeta-Jones bipolar bozukluğa rağmen hayatlarını olabildiğince normal sürdürebilmiş isimlerden birkaçı.
Bu kişilerin dalgalı ruh hallerinin iyi anlarını, yani mutlu ve yüksek enerjili zamanları maksimum verimle kullandıklarını söylemek çok da yanlış olmasa gerek.
Kaynak:
bipolarbozukluk