Teknoloji sayesinde artan ihtiyaç ve isteklerimizi artık çok daha kolay karşılayabiliyor, çevremizde olup bitenleri neden-sonuç ilişkisine dayandırarak çok daha kolay yorumlayabiliyor, hem yaşadığımız evrende hem de bedenimizde neler olup bittiğini çok daha iyi anlayabiliyoruz. Bilgiye erişimin sınırsız olduğu ve insanlığa dair çoğu problemin inanılmaz bir hızla çözüme ulaştığı günümüzde, teknoloji aracılığıyla yaşamdaki pek çok problemi henüz ortaya çıkmadan önleyebilmek mümkünken, bedeninizi daha iyi tanıyarak onu kontrol edebilmenizin, daha sağlıklı bir beden ve zihinle, daha uzun yıllar yaşayabilmenizin mümkün olduğunu biliyor muydunuz? Bilim ve teknolojinin ortak çalışma alanı olan biohacking, son yıllarda adını çok daha sık duyduğumuz bir kavram.
Bundan 30-40 yıl öncesinde bedenimizin işleyişine, ruh-beden-zihin bağlantısına dair bildiklerimiz yalnızca sabah programlarındaki uzman görüşleriyle sınırlıyken, günümüzde bilgiye erişimin çok daha kolay olması ve beden farkındalığımızın geçmişle kıyaslanamayacak kadar yüksek olması aklımıza şu soruyu getiriyor: ‘Bedenimi bu kadar iyi tanıyorken onu istediğim şekilde değiştirebilmem de mümkün mü?’
Bio-hacking nedir?
Biohacking, en basit tanımıyla beden sistemini çok iyi tanıyarak herhangi bir noktasından müdahale etmeyi, bu yapının tüm bileşenlerini ve işleyişini yeniden düzenleyerek değiştirmeyi ifade ediyor. Biohackingte asıl amaç, kendi vücudumuzu çok iyi tanıyarak ve anlayarak erişim sağlayabilmek ve özellikle çevresel koşullardan olumsuz etkilenen sistemlerimizin işleyişini çok daha iyi hale getirecek müdahalelerde bulunmak. Birçok “biohacker” içinse bu müdahale, sağlığınızda ve yaşam tarzınızda küçük iyileştirmeler yapmanıza olanak veren yaşam tarzı değişikliklerini içeriyor.
Biohacking biyolojiyi değiştirmeyi mümkün kılabilir mi?
İnsanlık olarak hepimiz, daha iyi hissetmeye ve bedenimizin sınırlarının gördüğümüzün ne kadar ötesine geçebileceğini keşfetmeye dair içten gelen bir merakla doğuyoruz. Dolayısıyla sahip olduğumuz genetik mirası ve biyolojik özelliklerimizi en ileri seviyede kullanarak daha önce yapılmamış olanı yapmak, koşularda hız rekoru kırmak, ateş üstünde yürümek, su altında nefes almadan dakikalarca bekleyebilmek gibi ‘insan üstü’ durumlarla kendimizi test etmeye ve ilerlemeye ihtiyaç duyuyoruz.
Başarabilenlerin sayısı az olsa da, insan bedenin daha önce hiç deneyimlenmemiş olan durumlarla baş edebilmesi ve ilkleri gerçekleştirebilmesi (aksi kanıtlanmadıkça) mümkün görünüyor. Beslenme tarzınızdaki düzenlemelerden hareket alışkanlıklarınıza, günlük yaşamınızda genel sağlığınızı iyileştirmek adına attığınız her adım aslında farklı biohacking uygulamaları olarak biliniyor. Biohacking kavramını ilk ortaya atan isim olan ve ‘yaşam tarzı gurusu’ olarak bilinen Dave Asprey ise biohacking uygulamalarını nutrigenomik, kendin-yap biyoloji ve öğütme (grinding) olarak 3 ayrı alt kültürde değerlendiriyor.
1. Nutrigenomik
Nutrigenomik, yediğimiz yiyeceklerin genlerimizle nasıl etkileşime girdiğine odaklanıyor. Bu konuda henüz çok kısıtlı araştırma bulunması nedeniyle geçerliliği tartışma konusu olsa da nutrigenomik, farklı besin gruplarının genel sağlığımızı nasıl etkilediğini sürekli olarak test ederek besin-gen haritamızı çıkarabileceğimiz ve bu harita yardımıyla sağlığımızı optimize edebileceğimiz fikri üzerine kurulu. Yediklerimizin sadece beden sağlığımızı değil, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı da etkilediğini öne süren nutrigenomik yaklaşımı, yediklerimizi bedenimizin dönemsel ve sürekli ihtiyaçlarına uyumlu hale getirmemizi odağına alıyor.
Genetik olarak yatkın olduğunuz bir hastalığa yakalanma riskini azaltmak, kilo verme veya depresyon semptomlarını azaltma gibi fiziksel, zihinsel veya duygusal değişiklikleri gerçekleştirmek; kan basıncınızı ya da bağırsaklarınızdaki bakterileri modifiye ederek bedensel tüm işlevlerinizi optimize etmek gibi pek çok fayda sunabilen nutrigenomik uygulamaları, bu yolla daha sağlıklı bir yaşam sürdürmenize ve daha geç yaşlanmanıza destek olabiliyor. Ancak herkesin bedeni, beslenme şeklinde ya da alışkanlıklarındaki değişikliklere aynı hızda ve aynı şekilde tepki vermiyor. Egzersiz, stres seviyeleri ve kilo gibi diğer faktörlerin tümü, vücudunuzun besinlerle olan etkileşimi üzerinde önemli etkilere sahip.
2. Kendin-Yap Biyoloji
Bilimsel alanlarda eğitim ve deneyime sahip kişilerin öncülük ettiği bir biohack türü olan kendin-yap biyoloji (DIY biology), uzman olmayan kişilerin de laboratuvarlar ya da hastaneler gibi kontrollü deney ortamları dışında, kendi üzerlerinde yapılandırılmış deneyler yapmasına yardımcı olabilecek ipuçlarını ve teknikleri öğrenmelerini, edindikleri bilgilerle kendi biyolojik özelliklerini optimum düzeyde geliştirmelerini amaçlayan uygulamaları içeriyor.
2015 yılında Science for Masses adlı grubun yaptığı bir araştırmada, kendisine gece görüşü sağlamak için Klorin e6 adlı kimyasal bir bileşiği gözlerine enjekte eden bir adamın deneyimine yer verildi ve kendi biyolojimizi nasıl dönüştürebildiğimizle ilgili şaşkınlık verici bu haber uzun süre gündemi meşgul etti. Kimyasal bir enjeksiyonla görüş özellikleri geliştirilen bu insan, gecenin zifiri karanlığında ormanda hareket eden insanları görebiliyordu. Bunun nedeniyse, Chlorin e6’nın gözleri ışığa duyarlı hale getirdiği bilinen molekülleri geçici olarak aktive etmesiydi. Ancak insan vücudunda yapılan herhangi bir deneyde veya modifikasyonda olduğu gibi, özellikle üzerinde çalıştığınız konuyla ilgili yeterli eğitime ve bilgiye sahip değilseniz bu tip uygulamalar tehlikeli veya ölümcül sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Bu da akıllara, insan vücuduna ve doğasına müdahale etmenin neden olabileceği etik ihlalleri getiriyor.
3. Öğütücülük (Grinding)
Grinding olarak adlandırılan ‘öğütücülük’, insan bedeninin her bölümünü kontrol edilebilir ve dışarıdan müdahaleyle düzenlenebilir olarak gören biohack alt kültürlerinden biri. Bu yaklaşımı benimseyen ‘biohackerlar’, vücutlarını çeşitli aletler, kimyasal enjeksiyonlar ya da implantlarla optimize ederek daha genç ve sağlıklı görünmeyi amaçlıyorlar. Botoks ve dolgular gibi estetik işlemler bu yaklaşımın en bilinen uygulamaları arasında yer alıyor. Ancak tabii ki bu uygulamalar, biohackingin en masum ve görece güvenli olanları. Vücudunuza iyi niyetle de olsa bir çip takılmasının beraberinde getirebileceği etik tartışmaları ve özel hayatınızın gizliliğiyle ilgili potansiyel tehlikeleri göz önünde bulundurduğunuzda ne demek istediğimizi daha iyi anlayabileceğinizi düşünüyoruz.
Vücuda yerleştirilen cihazlar ve elektronikler, vücuda entegre teknolojiler kulağa her ne kadar ‘fütüristik’ geliyor olsa da, pek çok uzman vücuda yabancı cisimler yerleştirmenin kronik enfeksiyonlara neden olabilecek iltihap reaksiyonlarına maruz bırakabileceğini ve kanser geliştirme riskinizin artabileceğini söylüyor.
Biohacking ve kan testi
Yıllardır çeşitli hastalıkları tespite etmek için kullanılan ve bedenimizin genel sağlık durumuyla ilgili ipuçları taşıyan kan testleri, yaşam alışkanlıklarımızı biyolojik özelliklerimize ve hormon değerlerimize göre düzenlememizin, yani biohackingin en yaygın kullanılan uygulamalarından biri. Kan testleri, yediğiniz yeni bir yiyeceğin vitamin seviyenizi etkileyip etkilemediğini veya belirli bir biyolojik süreci gerçekleştirmenize yardımcı olup olmadığını söyleyebiliyor. Örneğin, bilişsel işlevlerinizin iyileşmesi için B12 vitamini takviyesi almadan önce ve sonra kan testi yaptırmanız, takviyelerin B12 seviyenizi ne derece etkileyip etkilemediğiyle ilgili önemli bilgiler ve bir sonraki adımda nasıl hareket etmeniz gerektiğiyle ilgili ipuçları taşıyabiliyor. Düzenli kan testi yaptırarak beslenme düzeninizi ve alışkanlıklarınızı test sonuçlarınıza göre düzenlemeniz, bütünsel sağlığınızın iyileşmesinde ve hastalık semptomlarının azaltılmasında fayda sağlayabiliyor.
Sonuç olarak, biohacking uygulamalarını ‘ucunu kaçırmadan’ yaşamımıza entegre ettiğimizde, kendi sağlığımıza ve başkalarının sağlığına zarar vermeyecek şekilde faydalandığımızda daha mutlu, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürebilmemiz mümkün. Ancak doktor ya da uzman kontrolünde gerçekleşmeyen ve etik ihlallere sebep olabilecek kadar aşırıya kaçan uygulamalardan uzak durmanız, beklenmedik yan etiklerle ve yaşamınızı tehdit edebilecek kadar ciddi sorunlarla karşılaşmamanıza açısından son derece önemli. Dolayısıyla beslenme tarzınızda ya da yaşam alışkanlıklarınızda önemli değişiklikler yapmandan önce çok iyi araştırma yapmayı ve bir uzmandan destek almayı unutmayın.
Kaynaklar: Michael Page, Healthline