“Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar”: Bugün yola çıkmaya hazır mısınız?

“Geri dur, gayret etmemeye gayret et, tatsızın tadına bak, küçüğü önemse, önemsizin değerini bil.

Düşmanlığa erdemle karşılık ver; zoru henüz kolayken aşmaya çalış, büyüğü henüz küçükken tasarla. Dünyadaki en zor şeyleri, henüz kolayken yapmalı; dünyadaki en büyük şeyleri, henüz küçükken tasarlamalı.

Kollarını açarak kucakladığın ağaç gövdesi, narin bir fidanın boy vermesidir; dokuz katlı bina topraktan yükselir; BİN MİLLİK YOLCULUK BİR TEK ADIMLA BAŞLAR.

Bu yüzden bilgeler büyük işler yapmaya kalkışmaz ve büyük işler yaparlar. Çok söz veren sözünde kolay durmaz; hayatı kolaya alan çok zorlukla karşılaşır. Bu yüzden bilge için her iş zordur ve bu yüzden hiçbir zorlukla karşılaşmaz.”

Lao Tzu, Tao Te Ching, Yol ve Erdemin Kitabı

Öyle noktalarına gelip takılırız ki hayatımızın… “Bir adım daha atacak gücüm yok” diye yakındığımız yerlerdir oralar. “Bittim tükendim” deriz. Vazgeçmek, kolaya kaçmak isteriz. Şansımız işte orada yok olmuştur. “Daha fazla ne yapabilirim ki” diye söyleniriz. Veya bazılarımız vardır, daha bu noktaya bile gelememiş olanlardır. “Ben kim” derler “bu şeyi başarabilmek kim? Ben kim o evi satın almak kim? Ben kim o adamla o kadınla evlenmek kim? Ben kim o dünyanın diğer ucuna gidebilmek kim?”

Evet, tam tahmin ettiğiniz gibi “korku” ile söylenir bu cümleler… Daha yola çıkmadan vazgeçenlerdir bunlar, henüz adım atmaya bile cesaret etmezler. Etmedikleri gibi dünya onlar için çoktan “mağdur” oldukları bir gezegen oluvermiştir bile. “Daha zayıf oldukları” zamanı bekleyeceklerdir o çok istedikleri kursa katılmak için… “Daha fazla para kazanacakları” zamanı bekleyeceklerdir o çok istedikleri kutupları görmek için… “Bir ev daha satın almayı” bekleyeceklerdir, o hayallerindeki öz güvene ulaşabilmek için, belki bir adamı belki bir kadını etkileyebilmek ve o adam veya kadına duygularını açıklayabilmek için…

Böylece günler ve yıllar geçer… Yol orada muhteşemliği ile durmaya ve beklemeye devam eder. Fakat onların “gelecek” diye düşündükleri zamanlar nedendir ki bir türlü “gelmeyen” oluverir. Bir evi daha olduğunda yeterince zamanı olmaz, biraz daha zayıfladığında daha da zayıflamak ister ve biraz daha “sonraya” erteler hayallerini… Biraz daha “para kazanmak” derken yıllar geçmiştir kutuplar hala orada tüm muhteşemliği ile onu çağırmaktadır. Ama onun korkuları durduğu yerde büyümeye devam eder, hiçbir zaman o “para” dediği yeterince olmayacaktır.

Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte, çıkamadığımız yolculuklara biraz daha yakından bakalım istiyorum. Adımlarımızı geriye çeken nedir? Korku mu, endişe mi, başarısızlık bilinci mi, ne olacağını kestiremediğimiz için karşı karşıya kaldığımız bilinmezlik mi? Bizi “gerçek” bir adım bile atmaktan alıkoyan nedir? Henüz daha gitmeden, henüz daha düşeceğimizi bile bilmeden neden vazgeçeriz? Neden ileride bir yerde “ya bir şey olursa” diye kaygılanarak veya “bu yol çok zor” diyerek bugünden, henüz tecrübe etmeye bile izin vermeden “ben yapamam” der ve kenara çekiliriz?

Öncelikle kabul etmemiz gereken gerçeklerden başlayalım. Evet, bilmediğimiz doğrudur, bir yola çıktığımızda genel olarak gideceğimiz yön bellidir. Bu yol bir evlilik kararı da olabilir, bir mal satın almak da olabilir veya bir iş değişikliği de olabilir. Bunlar gibi sadece yeni bir dans kursuna başlamak da olabilir veya yeni bir şehre taşınmak da olabilir… Tüm bu örneklerin ortak yönü içlerinde barındırdıkları “belirsizliktir”. Şimdi gelin birlikte bu sevgili belirsizliğe soralım, varlığına nasıl cesaretle yaklaşabiliriz? Buna cevabı açık olacaktır, sadece “yaşayarak” öğrenebilirsiniz.

İşte bu bilinç adımlarımıza yol olacak bilinçtir. Hayat yolumuzda en detaylı tasarladığımız şeylerde bile mutlak “belirsizlik” mevcuttur. Yıllardır oturduğumuz evimize giderken ve yolumuz sadece eve geri dönmek kadar “basitken” bile, o can-ım belirsizlik bizimle birliktedir. Bir kaza yapabiliriz, hayatımızı kaybedebiliriz veya yolun kapanmış olması ile karşılaşabiliriz. Diğer taraftan aynı belirsizlik şu olasılığı da barındırır: sağ salim son derece mutlu ve huzurlu şekilde evimize ulaşabiliriz…

İşte bu örnekte gördüğümüz üzere, tek yapmamız gereken belirsizliğe kabul verip, bu belirsizlikten kendimiz için en güzel ve en muhteşem olanı beklemektir. Bunu beklerken yine belirsizliğin “doğasından” kaynaklı olan esnekliği inancımıza yansıtmaktır. Evet, huzurla eve varacağımızı düşünüyoruz, yolda yardıma ihtiyacı olan bir kişi gördüğümüzde durmak ve ona yardımcı olmak esnekliktir. Aynı şekilde bir evlilik kararı aldığımızda mutlu olmayı dileriz kendimiz için… Ama işte belirsizliğin bir yolu olarak o esnekliğin içinde, ayrılığın da ve yeni bir yola çıkmanın da 1 ve 0 olarak %50 (yani eşit) aynı derecede “olası olanlar” olduğunu kabul ettiğimizde, yolumuz her daim bizimle olacaktır. Korkacak, endişe edecek veya adımlarımızı sakınmamızı gerektirecek hiçbir durum kalmayacaktır…

Bir yatırım yaptığımızda örneğin, bizim için en büyük getiriyi vermesini dileriz, bu ana temennimizdir. Fakat işte o muhteşem olasılıklar içerisinde kaybetmek de yolun kendisindendir… Bunu en başta esnek bir şekilde kabul ettiğimizde geriye sadece yolu yürümek kalır… Bizler “kaybedeceğim” diye korkmak ya da endişelere boğulmak yerine olayı birebir yaşar ve görürüz… Tecrübe eder ve öğreniriz, ama her ne olursa olsun o can-ım adımlarımızı atmaya devam ederiz…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, sizi bir adım atmaktan geride tutan düşüncelerinize yeniden bakmanızı dilerim… Korkuyor musunuz? Endişe mi duymaktasınız? Hayatın size yeterince adil davranmayacağını mı düşünmektesiniz? İstediklerinize ulaşmakta zorlanacağınıza mı inanıyorsunuz? O kadar da başarılı olamam mı diyorsunuz? Şimdi gelin tüm bu sorulara birlikte yeni cevaplar verelim;

“Ben korkmuyorum, adım atıyorum, yaşayarak deneyimlemekten korkmuyorum… Ben endişe duymuyorum, yaşayarak göreceklerimden endişelenmiyorum… Ben o kadar da başarılı olabileceğime inanıyorum, evet biliyorum kolay bir yol olmayacak ama ben istersem yapabilirim…

Çünkü biliyorum: BİN MİLLİK YOLCULUK BİR TEK ADIMLA BAŞLAR.

 

İlginizi çekebilir: Oldurmak istediğiniz ben hepinize karşı: Ben şimdi ve şu anda sadece “benim”

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam