Bilmek, değişim için yeterli değildir: “Bilirsem, değişeceğim” yanılgısı bizi neden değiştirmez?
Kendimizi “iyileştirmek” ya da geliştirmek isteme sürecinde kitaplar okur, danışman, öğretmen ya da şifacılardan destek alır, eğitimlere, inzivalara katılırız. Her birinin öncesinde içimizi müthiş bir heyecan kaplar, “Sonunda daha iyi olacağım” diye düşünürüz. Ancak süreç genelde sandığımız gibi ilerlemez. Peki neden?
Hastalığını yenmek ve daha iyi hissetmek için tüm bunları deneyimlemiş ve sonrasında işim gereği pek çok insanla çalışmış biri olarak fark ettiğim, gelişme önünde oldukça büyük bir engel olan bir yanılgıdan bahsetmek istiyorum.
Değişmeye niyet eden neredeyse herkes daha iyi versiyonuna ulaşma çabasında olduğunu söyler. Ancak yalnızca bu çabayı yaşamında pratik olarak gösterenler ulaşmak istediği versiyonuna ulaşabiliyor. Çaba sarf etmeyi kitap okumak, eğitime gitmek ya da danışmanlıktan bekleyen ve tüm sorumluluğu o satın aldıkları kitap, danışman, eğitim ya da şifa çalışmasına devreden kişiler bekledikleri değişimleri yaşayamıyor.
Bunun sebebi bir önceki cümlede saklı; sorumluluğu dışarıya yüklemek. Elbette değişmek için iyileşme unsurlarına başvurmak çok değerli, ancak burada unutulan çok önemli bir kıstas var; beynin çalışma prensibi.
Kişi o kitabı okurken ya da o inziva çalışmasında inanılmaz değerli bilgiler öğreniyor olabilir. O süreçte kendini otomatikman iyi hissetmeye de başlayabilir. Öyle ki hayatında olan biten olumsuzlukların nelerden kaynaklanıyor olduğunu keşfedip kendini aydınlanmış dahi hissedebilir. Ancak kitap ya da inziva bittiğinde normal hayata dönüşle beraber işler değişir. Kişinin yolu farkında olmadığı kocaman bir yol ayrımına çıkar; ya eskisi gibi yaşayacaktır ya da öğrendiklerini hayatına geçirecektir.
Çoğumuz ilk seçenekle devam ederiz. Çünkü öğrendiklerimiz bizi değiştirdi zannederiz. Oysa bilmek değişmek değildir, değişim maalesef alışkanlık kazanmadan, başka bir deyişle beynimizi programlamadan mümkün olmaz. Neden mi? Çünkü güzel beynimiz genelde kendisinin ve içinde bulunduğu vücudun işlerini kolaylaştırmak ve enerji tasarrufu yapmak için otomatik davranışa yönelir; genellikle değiştirmeye çalıştığımız davranışa… Bilinçaltı işletimini devreye sokar çünkü sürekli bilinçli modda olmak için enerjisi yeterli değildir.
Bilinçaltı işletim sistemi genel olarak temel yaşamsal fonksiyonlarımız, savaş-kaç modumuz, öğrendiğimiz davranış ve alışkanlıklarımızdan sorumludur. Bunlar ortaya çıkarken düşünmeyiz, çünkü o sırada bilinçaltımız devrededir ve otomatik pilotta hareket ederiz. Neredeyse tüm davranışlarımızın ve tepkilerimizin yaklaşık %95’i bu otomatik modda, yani bilinçaltı seviyede gerçekleşir.
Doğal olarak yeni öğrendiğimiz ve çok değerli olduğunu düşündüğümüz bir davranış ya da düşünce kalıbını bilinçaltına kaydetmeyi, başka bir deyişle alışkanlık haline getirmeyi başaramadıysak, o değiştirmek için çabaladığımız eski davranışımız ya da düşüncemiz otomatik olarak ortaya çıkar. İşte bu noktada ihtiyacımız olan bilinçli düşünme işletim sistemi vasıtasıyla yeni düşünce ve davranış alışkanlıkları oluşturmaktır. Başka bir deyişle o eğitimden, kitaptan ya da danışmandan aldığımız bilgileri hayatımıza entegre etmek üzere yeni ritüeller planlamaktır.
Değiştirmek istediğin o tek düşünce-davranış kalıbını düşün, yeni öğrendiğin ya da daha önce öğrenip etkisinde kaldığın öğretinin o kalıbı değiştirmek için sana tavsiye ettiği şeyi bugünden itibaren bir şekilde hayatına sok, düzenli bir şekilde uygulamaya başla. En az 45 gün bu ritüeli deneyimle. Sonrasında değiştirmek istediğin bir diğer alışkanlığa geç. Unutma öğretiler sadece araçtır, öğretmenler sana kapıyı gösterir, kapıdan geçmek senin seçimindir.
Kocaman sevgiler…
İlginizi çekebilir: Bakış açını değiştir, dünya değişsin: Düşünce simyasının formülü bakış açısı, umut ve güç