Bilişsel psikoloji ve bilişsel davranışçı terapi nedir?
Bilişsel psikolojinin öncülerinden biri olan Neisser, tanımı şöyle yapmaktadır: “Biliş terimi, duyusal girdilerin dönüştürüldüğü, azaltıldığı, yeniden gözden geçirildiği, depolandığı ve kullanıldığı bütün süreçlere işaret etmektedir.”
Bu durumda bilişsel psikoloji, tanımdan da anlaşılacağı gibi çok kapsamlı bir ekol olup algı, öğrenme, bakış açısı, düşünce gibi birçok terimi içinde barındırır.
Davranışçı yaklaşım ise merkeze “davranışı” koyar ve gözleme dayalıdır. Davranışçılık, gözlemlenebilen, “uyaran-tepki” kavramlarını ele alan, çevre ile bireyin etkileşimini konu alan bir yaklaşımdır. 1913 yılında John Watson ile başlayan yaklaşım, çevresel faktörlerin eylemlerimize olan etkisini inceler. Bu nedenle, çevre olmadan zihinlerimizin boş bir sayfa (tabula rasa) olduğunu öne sürer.
Bu iki kavramın birleşmesiyle “Bilişsel Davranışçı Terapi” oluşur. Bireyin çevreyi algılama biçimiyle, bu algısının sonucu durumlarla başa çıkabilmesi hedef alınır. Destek alarak, terapist danışanın düşüncelerini farkındalıkla değerlendirmeye almasına destek olur. Bu doğrultuda, yaşadığı sorunu farkındalıklarıyla değiştirmesine destek olur.
Bu nedenle bilmeliyiz ki bilişsel davranışçı terapi, kişinin kendi düşünceleriyle çevrenin etkileşimini başrol beller. Dolayısıyla hedef alınan değişim için ne davranışı ne de olayı tek başına ele alır, bunun yerine konuyu bir bütün olarak değerlendirir.
İlginizi çekebilir: Davranış nasıl değiştirilir: Etkili davranış değişikliği için izlenmesi gereken 5 adım