“Deniz sakinken gemiyi herkes idare edebilir…”
Publilius Syrus
Yola çıkarız. En basit örnekle anlatmaya başlayalım. Arabamızı çalıştırdık. Dümdüz bir yolda uygun bir hızda seyir halindeyiz. Yağış yok. Yol boş ve öyle ki her şey “görünürde” adeta mükemmel. Peki aniden bir ses geldi ve lastiğimiz patlasa? Hayat aynen bu kadar basit bir akışla ilerlemektedir. Öngöremediğimiz, planlarımızda olmayan birçok bilinmez, aniden tam biz “Olur mu öyle şey?” derken, tam da aklımızın kıyısından bile geçirmezken böyle oluverir…
Peki ne yaparız bizler bu bilinmezler karşısında? Genel olarak sinirleniriz… Kızarız, haksızlığa uğradığımızı düşünürüz, “Nasıl olur da yolumuza bu engel çıktı?“deriz. Tam da yolumuz apaçıkken ve biz o çok istediğimiz yere doğru hızla ulaşmak üzereyken bu “tatsız” tecrübe nasıl bizi buldu?
Şimdi bir de farklı bir yönden bakalım istiyorum sizlerle, kaçımız bu tatsız tecrübeler karşısında “Burada benim hayırıma ne yatmaktadır?” diye sorarız? Kaçımız gerçekten bu lastiğin patlaması şu anda, burada duraklatılmam, beni hangi daha büyük oluştan, belki kazadan, belki daha felaket sonuçlardan korumuştur diye düşünürüz?
Kaçımız para kaybettiğimizde sağlığımız yerinde olduğu için o kaybettiğimiz paradan çok daha büyük bir değer olan istediğimiz an, istediğimiz yerde, istediğimiz şekilde bulunabilmemize olanak veren sağlığımız için halen şükür etmeye devam ederiz? Kaçımız yola çıktığımızda ve bir şekilde varacak son noktaya vardığımızda “Yolculuk nasıl geçti?” diye soranlara her ne olursa olmuş olsun “Muhteşemdi” diyebilecek kadar cesur yürekliyiz? Birçoğumuzun tersine kaçımız şikayet etmeden, söylenmeden, bilinmeyenden geleni hayır olarak kabullenebilecek kadar alçak gönüllüyüz?
Liderlik işte hayatımızda bu bilinmeyen noktalarda yaptığımız tercihlerde, o bilinmeyenlere bakış açımızda ve bu bilinmeyenler karşısında takındığımız tavırda yatmaktadır… Gerçek lider her koşulda söylenmeden haksızlığa uğradığını iddia etmeden ve şikayet etmeden önce, ne yapabileceğine, bu akıştan neyi öğrenebileceğine ve bundan sonra yoluna devam ederken bilinmeyenden gelen diğer işaretleri nasıl daha iyi izleyebileceğine odaklanır. Patlayan bir lastiğin belki arabasının kıymetini öğretmesi, belki araba tamir etmeyi öğretmesi, belki yoldan geçen ve yardım eli uzatan sonsuz bir dostluğa başlangıç vermesi gibi çok daha farklı olasılıklara kalbini açabilmektir liderlik…
Birçoğumuz hayatımızda “bilmediğimiz” yerden sorular geldiğinde, yani hiç beklemediğimiz bir anda, hiç ummadığımız durumlarla karşılaştığımızda, belki para kaybettiğimizde, işten ayrıldığımızda, başka bir şehre yaşamaya gittiğimizde, başka bir ülkede çalışmaya gittiğimizde, eşimizden ayrıldığımızda, çok zor olsa da çocuklarımızı, sevdiklerimizi kaybettiğimizde, yani oluş bize bilinmeyenleri getirdiğinde, yıkılırız, küseriz, haksızlığa uğradığımızı düşünürüz, yoldan çıkarız, korkarız, kızarız, öfkeleniriz…
Peki ya daha büyük bir bilinmezlik bizi çok daha farklı bir bilinmeyenle kaşılayacaksa, bir lider sadece bir “açıdan” bakarak neyin iyi, neyin kötü olduğuna karar verebilir mi? Örneğin bir karınca dağın zirvesini görememesine rağmen, “Ben burayı geçemem” der mi? Ayakları geri geri gider mi? Çevresinden dolaşmaz mı? Bilinmeyen de olsa gideceği yolun doğruluğundan vazgeçer mi? Endişeye düşer mi?
İşte bu yüzden bilinmeyeni sevelim, hayatımızın liderleri olarak en güzel hediyelerin o bilinmeyeden geldiğini bilelim…
İlginizi çekebilir: Kalp çakra üzerine çalışmalar 10: Hayat görünen ve görünmeyenden ibarettir