İnsanlık yıllardır meditasyonun çevremize karşı davranış şeklimizi değiştirmemizi sağladığını, bizi daha şefkatli, daha hoşgörülü hale getirdiğini düşünüyor. Ya da böyle düşünmeye itiliyor. Meditasyonun bireysel yararı dışında toplumsal bir yararı da olduğu, insanların daha uyumlu ve huzurlu şekilde bir arada yaşamasını sağladığı anlatılıp duruyor. Peki durum gerçekten böyle mi, yoksa meditasyon biraz abartılıyor mu?
Bilim insanları meditasyonu tamamen alaşağı etmemekle beraber, faydalarının kısıtlı olduğunu ve herkeste aynı etkiyi yapmayacağını öne sürdü. İngiltere, Hollanda ve Yeni Zelanda’dan üç üniversitenin ortak meta-analiz çalışmasında, şimdiye dek yapılmış yirmiyi aşkın bilimsel çalışma gözden geçirildi. Bu çalışmaların odaklandığı konular meditasyonun farklı türlerinin insan davranışlarına ve duygularına olan etkileriydi.
Gözden geçirilen çalışmaların randomize (gönüllülerin rastgele seçildiği) ve kontrollü (meditasyon yapan bir grup, yapmayan bir gruba karşı değerlendirildiği) çalışmalar olmasına dikkat edildi. Ayrıca tümü, kaynağını Budizm’den alan meditasyon tekniklerinin kullanıldığı çalışmalardı. Böylece farklı esin kaynaklarının konuyu dağıtmasına izin verilmemiş ve en sık uygulanan tekniklerin faydalarına odaklanılmış oldu.
Meditasyon efsanesi
Bu çalışmaların birlikte değerlendirilmesinde ilk göze çarpan, meditasyonun genel olarak faydalı olduğuydu. Zaten çalışmayı yapan bilim insanları da meditasyonu kötüleyerek dünyayı sarsacak bir gündem yaratmaktan çok, meditasyonun gerçekten de sanıldığı kadar etkili olup olmadığını ortaya çıkarma peşindeydiler…
Çalışmalar ilerledikçe meditasyonun kişinin öfke seviyesini azaltmadığı, onu ön yargılarından azat etmediği ve sosyal bağlarını kuvvetlendirmediği ortaya çıktı. Yani inanılan birtakım etkiler birer efsaneden ibaret olabilir.
Çalışmadan çıkan en beklenmedik sonuç ise, gözden geçirilen çalışmalarda insanların şefkat seviyesi gibi bazı özelliklerin, çalışmayı yapan kişinin konuya dahil olmasından etkilendiğiydi. Diğer bir deyişle, çalışmanın sahibi meditasyon eğitmenliğini kendisi üstlendiyse, o çalışmada meditasyon daha yararlı çıkıyordu. Dolayısıyla burada, bilimsel çalışmaların baş belası olan bias (yönlendirme) sorunu var gibi görünüyor ve bu sorun, yapılmış olan çalışmaların metodolojik zayıflıklarından, iyi tasarlanmamış olmalarından kaynaklanıyor.
Çalışmanın İngiltere ayağında, Coventry Üniversitesi’nden davranış bilimci Dr. Miguel Farias konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Geçmiş çalışmaların ve günümüzde meditasyona gönül veren insanların umduğunun aksine, şimdiye dek ortaya çıkmış olan pek çok sonuç metodolojik açıdan sıkıntılı çalışmalardan çıkan, taraflı sonuçlardı. Başta göze çarpan olumlu taraflar, meditasyon yapan gruplar meditasyon ile tamamen ilgisiz başka şeyler yapan gruplar ile karşılaştırıldığında ortadan kalktı. Ayrıca, çalışmayı yapan kişi meditasyon aktivitesinin de içinde olduğunda farklı sonuçlar çıkabildiğini, yani bilim insanlarının kendi çalışmalarını istemeden de olsa etkilediğini gözlemledik.”
Çalışmanın bilimsel sonuçlarını ortaya dökmekle beraber, plasebo etkisini de akıldan çıkarmamakta fayda var. Yani meditasyonun olumlu etkileri anlatıldığı kadar olmasa da, insanlar öyle olduğuna inandıkları için kendilerini bu yönde şartlıyor olabilirler. Şimdi yapılması gereken, Dr. Farias’ın da dediği gibi, “Meditasyonun insan duygularına ve davranışlarına etkisini gerçekten anlamak için önce meditasyonun gücüyle ilgili yüksek umut ve ön yargılarımızdan arınmalı ve metotları doğru seçtiğimiz araştırmalar tasarlamalıyız.”
İlginizi çekebilir: Kendinize uygun olan meditasyon tekniğini bulma rehberi
Kaynaklar:
Science Daily
Nature